O’nu Amed’e götürün!

Haberleri —

O cesaretiyle tarihe adını yazdırmış kadınlardan biriydi. Tüm baskılara rağmen hayatının, hayallerinin ardından gitmekten bir an bile tereddüt etmedi. Tek isteği şarkı söylemekti. Ancak önünde kadınların şarkı söylemesini benimsemeyen feodal bir sistem vardı. Önce bir kadın olarak şarkı söylediği için dıştalandı, şehir şehir dolaşarak sanatını yürüteceği şartları oluşturmaya çalıştı. Ardından devletin baskıları geldi. Çünkü yasaklı dilde yani Kürtçe şarkılar söylüyordu. Her gün acısına bir yenisi daha eklendi. O, bu acıları söze, ezgiye dönüştürdü. Unutulmayacak şarkılar bıraktı bize. 
Bu kadın, Kürt müziğinin efsane isimlerinden Ayşe Şan. 15 yıl oldu aramızdan ayrılalı. Yarın O’nun yeryüzünden ayrılışının 15. yıldönümü. Dokunaklı sesini dinlediğimiz ve uzak yollara düştüğümüz güzel kadın. Şarkıları ve kadife sesiyle özlemi, sevdayı, acıyı ve sevinci bildiğimiz ezgilerle anlattı bize. Şarkıları bugün parçalanmış bir coğrafyanın her adımında yüreklere ve bilinçlere sesleniyor. Ayşe Şan, şarkılarında ülke ve anne özlemi, yurtseverlik, sevda temalarını işledi çoğunlukla.

Dengbêj divanlarında eğitim
Ayşe Şan, Kasım 1938 tarihinde Amed’de dünyaya gözlerini açar. Aynı zamanda Eşyana Kurd, Ayşe Xan, Eyşana Osman olarak da bilinir. Anne ve baba tarafı tanınmış ve varlıklı ailelerdendir. Annesi Haciye Xanım, Erzurumlu Haci Mustafa Beyin kızıdır. Babası Osman ise tanınmış Cibran aşiretinden olup aynı zamanda kendi döneminde tanınmış dengbêjlerdendir. Ayşe Şan’ın müziğe yönelmesinde babasının rolü belirleyici olur. Babasının dengbêj olması nedeniyle evlerinde sürekli dengbêj divanı kurulur ve dengbêjler kılamları söylenir. Ayşe Şan’ın sanat hayatı da böyle başlar. Bu divanlarda Kürt kültürünü, tarihini öğrenir, müzik ile tanışır. Zira Ayşe Şan da, bu süreçleri anlatırken, „Keşke Diyarbakır’daki evimizin duvarlarının dili olsaydı da o dengbêj gecelerini anlatsaydı. Evin dip köşesinde dengbêjleri dinlerdim” diyordu. Ayşe Şan, henüz dokuz yaşındayken babasını yitirir.

Sürgün yılları
Genç yaşında tıpkı babası gibi Kürt klasik kılamlarını kadınların bulunduğu ev ortamlarında seslendirmeye başlar. Yanık ve duygulu sesi dinleyiciler üzerinde önemli bir etki yaratır. Ancak, feodal ve dindar aile yapısı bir kadının şarkı söylemesine izin vermeyecek kadar katıdır. Bu Ayşe Şan’ın Amed’ten Antep’e göç etmesine neden olur. Antep’te, Kürtçe şarkı yasak olduğundan radyoda Türkçe şarkılar söyler.
1963 yılında ekonomik sıkıntılar nedeniyle sanatın merkezi olarak görülen İstanbul’a gider. İstanbul’da Kürtçe ve Türkçe konserler verir. ‘Ez Xezalim’ adlı şarkısıyla tanınır, plaklara imza atar. Ancak Ayşe Şan’ın tanınması, onun üzerindeki baskıları azaltmak bir yana, artırır. Kürtçe müziğin yasak olduğu bu yıllarda baskılara daha fazla dayanamayan Şan, 1972 yılında Almanya’ya sürgüne gider. Burada sanat ve yaşam mücadelesini sürdürmeye çalışırken 18 aylık kızı Şahnaz’ı yitirir. Büyük bir sarsıntı yaşar ve içine kapanır. Bu sırada “Qederê” adlı şarkısını yazar.

‘’...Lê qederê malik şewityê wele
tu tim yaxa min bernadî
Te darê çuqûrê daye ser piyê min
sêwiya xwedê
Ji welêt derxistime malxerabê te
ez gerandime war bi war yar
Ay lê qederê wele tirsa min ji wê tirsê
Tu yaxa min bernadî heya roka vê mirinê
Kefen û sabûn û xwendina xoce qorîna tirbê kundala sar yar yar”


‘’...Ah kaderim ocağı yanasıca çekmezsin elini yakamdan/ Tutuşturdun elime yolculuk asamı Allahın yetimi sen/ Ettin beni vatanımdan sürdün gezdirdin beni bucak bucak yar/ Ah kaderim korkum odur ki/ Çekmezsin elini yakamdan bu ölümün gününe kadar/ Kefen, sabun, imamın duası, mezarın haykırışı ve soğuk mezar taşı yar.”
Anne özlemi hiç bitmedi
O sürgündeyken annesi yaşama veda eder. Aynı zamanda hayattaki tek destekçi olan insanı da yitirir. Annesi hastalanıp ölüm döşeğindeyken kızını görmek ister, ancak buna bile izin verilmez. Annesi için ‘Heywax Dayê’ adlı şarkıyı yazar:  

“De heywax dayê, xerîbim dayê/ De heywax dayê, bêkesim dayê/ Kesêmin nema li rûyê vê dinyayê, bimirim dayê/ Derdgiran im dayê/ Dayika min dinala haya min tu nîn e, der û cinaran dibên/... Eyvah anne, yabancıyım anne/eyvah anne yabancıyım anne /kimsem kalmadı yeryüzünde öleyim anne/dertlerim ağırtır anne/annem inliyor haberim yok, komşular söylüyor...“

Cizrawî ve Berwarî ile tanışma

Bir süre sonra tekrar İstanbul’a döner. Ancak söylediği Kürtçe şarkılar nedeniyle devletin baskısına maruz kalır. Derken 1979 yılında Bağdat yollarına düşer. Ayşe Şan’ın sesi, bazı sanatçı arkadaşlarının yardımı ile Bağdat’ın Sesi Radyosu’nda Eyşana Eli adıyla duyulmaya başlar. Dönemin Hewler Valisi’nin daveti üzerine Hewler’e giden Şan burada iki büyük Kürt sanatçısı, Mehmet Arif Cizrawi ve İsa Berwari ile tanışır. Cizrawi ve Berwari ile Güney Kürdistan’ın birçok yerinde konserler verir. Ayşe Şan’ın hayatından etkilenen Cizrawi, ‘Le le le waye, Eyşane le waye, çav biçuke le waye..’ gibi şarkılar seslendirir.

Vasiyet
Sonrasında İzmir’e giden Ayşe Şan, kardeş ve akrabalarının ölüm tehditleri yüzünden çok sevdiği Amed’e hiç gidemez. Annesinin mezarını dahi ziyaret edemez. Ayşe Şan’ın acı olduğu kadar mücadele dolu yaşamı yakalandığı amansız kanser hastalığı nedeniyle 18 Aralık 1996 tarihinde İzmir’de son bulur. Doğduğu yer olan Amed’de gömülmeyi vasiyet etmiş olmasına rağmen, bu isteği yerine getirilmez.


 KÜLTÜR SERVİSİ


paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.