‘Oğluma sözümdür’ - Deniz BABİR

Türk devleti 2015 yılında Kızıltepe’deki bir eylemde şehit düşen gerillaların ailelerini tazminatla cezalandırmak istiyor. İçişleri Bakanlığı, eylem nedeniyle yaralanlara ödediği tazminatı gerilla ailelerden almak istiyor.
Şehit gerillalardan Burak Boğakan’ın babası Mehmet Boğakan, “Biz zaten yaralıyız, devlet de sanki bu yarayı daha büyütmek istercesine tazminat istiyor” dedi.
Bingöllü, 1990 doğumlu HPG gerillası Burak Boğakan (Harun Raman), İstanbul’da Sultanbeyli Fatih Polis Merkezi’ne 10 Ağustos 2015’te gerçekleştirdiği fedai eyleminde şehit düştü.
Eylem esnasında yaralanan ve idari mahkemeye tazminat davası açan Abdulkerim Sazak isimli vatandaşa İçişleri Bakanlığı 11 bin 710 TL tazminat ödedi.
Bakanlık ödenen tazminatı ise eylemi gerçekleştiren Boğan’ın da aralarında bulunduğu 3 kişinin mirasçılarından talep etti. İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne mart ayında açılan davayla, devletin ödediği tazminat nedeniyle meydana gelen hazine zararı eylemi gerçekleştiren gerillalar Mehmet Boğakan, Deniz Uçkun ve Ahmet Yıldız’ın mirasçılarından istedi.
Bakanlık, ailelerin 11 bin 710 TL’lik tutarı faiziyle birlikte 32.583,28 TL olarak ödemesini talep etti. Mahkemeye başvuran Hazine, şehit düşen eylemcilerin mirasçılarının menkul ve gayrimenkullerine ihtiyati tedbir konulmasını istedi.
Yaramızı deşiyor
Gazetemize konuşan baba Mehmet Boğakan, “Burak benim için evlattan öte bir yoldaştı, benim diğer yarımdı. Ben diğer yarımı, yoldaşımı kaybettim. Biz zaten yaralıyız, devlet de sanki bu yarayı daha büyütmek istercesine bu tazminat davasını açtı” dedi.
Bu hukuksuzluğa son verilmesini isteyen Baba Boğakan, “Bu davaya itirazdan başka yapacak bir şeyim yok. Avukatımız itirazda bulundu kaldı ki mal varlığımız da yok” diye ekledi.
Ruhsal travma yaşatılıyor
Kendilerininkine benzer başka davalar da olduğuna ve ailelere “reddi miras” yapmaktan başka çare bırakılmadığını belirten Boğakan, “Avukatımız reddi miras başvurusu yaptı ancak bu beni derinden sarstı. Bu, bir baba için çok zor. Bende ruhsal bir travma yaşatıyor ve psikolojimi bozuyor” diyerek, tüm bunların kabul edilemez olduğunu söyledi.
Değerlerine bağlı bir gençti
Kendisinin 1990 döneminden bu yana aktif olarak siyaset içerisinde yer aldığını anlatan Boğakan, oğlunun da erken yaşlardan itibaren sistemi sorgulamaya başladığını aktardı. “Lisede YÖK karşıtı eylemlerde yerini alıyordu” diyen Boğakan, 2007’de İstanbul’a yerleştikten sonra gençlik çalışmalarında yer aldığını aktardı.
Oğlunun çok zeki ve değerlerine bağlı olduğunu anlatan Boğakan, “Sürekli okuyordu, sorguluyordu, her şeyi hafızasına kaydediyordu. Hiç kursa gitmeden saz çalmayı öğrendi, Zazaca parçalar çalıp söylerdi” diye anlattı.
Adını neden Harun seçti?
1997 yılında şehit düşen Hüseyin Özbey (Komutan Harun) üzerine söylenen “Harunê min” parçasını oğlunun çok sevdiğini ve Üsküdar’da yaşayan Özbey ailesini sıklıkla ziyaret ettiğini anlatan Boğakan, “Sürekli değer ailelerine gidelim derdi, biz de Harun hevalin ailesine genelde birlikte giderdik. Harun Heval’in ailesiyle tanıştıktan sonra çok değişti. Her gün Harunê min parçasını söyler dururdu. Ondan çok etkilenmişti, onun içinde kod ismini Harun olarak seçmiş” dedi.
Mutluluğu gözlerinde gördüm
Özgür Halk dergisinde çalıştığını, her akşam çantasını doldurup dağıtımını yaptığını anlatan Baba Boğakan, “Akşam işten geldiğimde Burak dergi hesaplarını yaparak bozuk paralarını sayıyordu. Fakat bunu yaparken gözlerindeki mutluluğu görebiliyordum. Birine çok mal mülk verirsin ve o an çok mutlu olur ya işte Burak tam tersi bir duygudan mutluluk alıyordu. Onun için o dergilerden gelen paraları saymak korumak büyük bir değerdi. Bir derginin iade kalmasını içine sindiremiyordu ve bir şekilde çıkıp o dergiyi de dağıtıyordu. Ona hiç bir zaman karşı koymadım” diyerek, oğluyla gurur duyduğunu söyledi.
Ben dergi sen seçim için çalış
2009 yerel seçimlerinde oğlunun “Baba ikimiz de çalışıyoruz, birimiz seçim çalışmalarına yardım etsin. Sen daha tecrübelisin, ben dergide çalışayım, sen de seçim çalışmalarında yer al” dediğini anımsatarak, “Her sabah masaya 5 TL yol paramı bırakıp giderdi” diye anlattı.
Mücadeleyle bütünleşmişti
Özgür Halk dergisinin imtiyaz sahipliğini yaptığını ve çalışmalarına Amed’de devam ettiğini belirten Boğakan, 2009 Nisan ayında KCK siyasi operasyonlarını protesto için Amed’de başlatılan açlık grevine katılmak için Amed’e gittiğinde oğlunun gerillaya katıldığını öğrendiğini belirtti.
“Arkadaşları, Burak, 2 gün önce katılım yaptı” dediğini söyleyen Boğakan, “Aslında gidişi benim için çok sürpriz olmamıştı. Burak çok değişmişti mücadele ile bir bütün olmuştu. Gururlandım” dedi.
Fedai eylemi yaptı
Gerillaya katıldıktan sonra oğluyla hiçbir şekilde görüşmediğini belirten Boğakan, “2015’de Sultanbeyli’deki eylemde Burak’ın ismini gördüğümde çok şaşırmıştım. Bu durumu kabullenmek benim için çok zor oldu” diye belirtti.
“Kurşunu bittiği için bombayı sol şakağında dayayıp şehit düşmüş” diyen Boğakan, “Sol tarafı tanınmayacak durumdaydı, sağ gözünden teşhis edebildim ancak emin olmak için DNA testi yaptılar. İki gün sonra gidip cenazemizi aldık. Daha sonra Bingöl’de defnettik” diye ekledi.
Anılarım o tesbihte saklı
Oğlunun kendisine tespih bıraktığını anlatan Boğakan, “Çok severdi tesbihini sonra özel ceviz yağı ile tesbihini simsiyah yapardı. Yaşadığım sürece tespihine sık sık bakıyorum. Bu benim için ondan kalan ve özenerek bıraktığı ve değeri asla hiçbir şeyle ölçülmeyen bir hatıradır. Onla yaşadıklarım, anılarım, hepsi o tesbihte saklıdır” dedi.
Oğluma sözümdür
“Burak benim için evlattan öte yoldaştı” diyen Boğakan son olarak şunları söyledi: “Çoğu yerde aileler çocuklarının cenazelerini aylardır alamıyor. Bunun hukukta yeri yoktur, ben oğlumu kaybettim ama hala mücadele ediyorum ve umutlarım bitmedi. Oğluma sözümdür asla vazgeçmeyeceğim, mücadelesine layık olmaya çalışacağım.”
