Ölen asker ve polis ailelerinin Erdoğan’a öfkesi

İki oğlu da askerlik yapmamış Tayyip Erdoğan, elini çatışmada ölen askerin tabutu üzerine koyup "Ne mutlu şehit ailesine" deyip evlat acısı ile insanların mutlu olmasını istiyor. Bu bir kişilik bozukluğudur.
Özcesi, Tayyip Erdoğan’ın tarihdeki diğer diktatörler gibi soluk benizli, ölüsevici olduğu artık gün gibi ortada. İşin en kötü tarafı Tayyip Erdoğan, sevmediği bir toplumu, düşmanlık ettiği bir ülkenin cumhurbaşkanı olarak siyasette olmak gibi zor bir durumla karşı karşıya. Çünkü Erdoğan Türkiye’nin MHP’lisini de, CHP’lisini de, HDP’lisini de, kendisi gibi hissetmeyen AKP’lisini de sevmiyor. Toplumu sevmediği için savaşı da kolayca çıkartabilen bir psikopat gibi davranıyor.
"Asker ve polisimiz her yerde istediği herkesi terörist diye vurabilir" diyerek aptalca açıklamalar da yapıyor. Erdoğan için PKK’li de, HDP’li de, gençlik derneği üyesi de, öğrenci de, özgürlük isteyen kadın da, kendisine oy vermeyen herkes de "terörist" kategorisinde. Adam psikopat ya… Savaşı da psikopatça yürütüyor. Emir ve talimatlarını uygulayanlar ise ondan aşağı kalmıyor.
Ama bu savaş Tayyip Erdoğan ve çetesinin son savaşıdır. Bu savaşta yaşamını yitirinlerin aileleleri de bunun farkında. Asker ve polis aileleri Tayyip Erdoğan ve çetesine öyle bir öfkeli ki, Yalçın Akdoğan Kars’taki çatışmada ölen Uzman Çavuş Musa Saydam için Kırıkkale’de düzenlenen törende arkasına bakmadan kaçtı. Akdoğan’ı yuhalayan öfkeli kalabalık "Utanın, utanın böyle kaçıp gitmek var mı?" diye sesleniyordu. Ama sözde memleket sevdalısı Yalçın Akdoğan lüks arabasına binip kaçıp gitti.
Manisa Sarıgöl’de ölen asker Haşim Dirik’in cenaze töreninde konuşan bir anne ise Tayyip Erdoğan’a, Başbakana ve hükümete seslenip "Evladımın öldüğü vatana vatan demem, oğlumun kanını helal etmem" diyor ve "Sıkıysa siz çocuğunuzu gönderin!" diye haykırıyordu.
Ölen askerin eşi Bilgen Dirik ise AKP için "Rezil herifler" diyerek acısını haykırıyordu.
Bursa’daki asker cenazesinde ise milliyetçi ritüeller içinde gösterilen halk "Erdoğan oğlunu askere gönder!" sloganlarını defalarca haykırıyordu.
Kars’ta çatışmada ölen 35 yaşındaki astsubay Nurettin Öztürk’ün babası Habip Öztürk "17 bin liram olsa gönderir miydim oğlumu?" diye soruyor ve "Bunların dini imamı para olmuş" diyerek AKP hükümetine tepki gösteriyordu. 81 yaşındaki Döndü Tekin ise "Artık yeter, analar ağlamasın, bu Erdoğan her şeyi engelledi, savaş çıkardı" diye serzenişte bulunuyordu.
Asker cenazelerindeki Erdoğan’a, AKP’ye, devlete öfke bunlarla sınırlı değil. Daha fazlası var. Ve bu öfke asıl savaşı durduracak ve gerçek çözüme gidecek yolu gösteriyor. Çünkü bütün analara ve babalar "Hani çözüm süreci olacaktı!" diye soruyor. Yani o annelerin Manisa, Bursa, Afyon, Kırklareli, Antalya ve daha değişik kentlerden haykırdığı her söz Tayyip Erdoğan ve AKP’nin ne kadar sahtekar ve ölüsevici olduğunu gösteriyor. Bu tepkiler Türkiye toplumunun Kürt sorununun çözümü konusunda barışçıl yöntemlerin esas alınması gerektiğini ortaya koyuyor. Yine Türk halkının Kürt karşıtı, PKK karşıtı olmadığını gösteriyor.
Türkiye'de savaş yanlısı medya ve siyaset eliti yıllarca savaştan beslendiği için gerçkeleri tersyüz edip, asker ve polis cenazelerini milliyetçiliğin yeniden üretildiği mekanlar/araçlar haline getirmiştir. Ama bu oyun artık tutmuyor. Türkiye toplumu, savaşın gerekçesinin Kürtler ve PKK olmadığının farkına vardı. Savaşın gerekçesinin inkarcı-imhacı savaştan geçinen Tayyip Erdoğan ve AKP olduğu ortaya çıktı. Hele 7 Haziran 2015 seçimlerinden hemen sonra çatışmayı derinleştirmek isteyen Tayyip Erdoğan’ın neyi planladığı da açık ve seçik bir şekilde ortaya çıkmış durumda.
Dolayısıyla durum artık eskisi gibi değildir.
