Ölümsüz bir komutan: Cemal

Forum Haberleri —

Cemal (Mahmut Gün)

Cemal (Mahmut Gün)

  • Qumrîk dağının bir koyağında, bir kayanın dibinde oturmuş Komutan Cemal önüne serdiği haritaya eğilmiş bakıyordu. Kıvırcık kumral saçları alnına akıyordu. Keskin gözleri göz yuvalarında siyah parlak birer inci gibi gecede şavkıyordu.

AVREŞ JİYAN

Yıl 1996 Nisan ayının başlarıydı. Türk ordusu her bahar olduğu gibi bu baharda da yine büyük bir operasyon hazırlığındaydı. Fakat bu operasyon diğerlerinden farklı olarak Amed Eyaleti’nde gerillayı tümden bitirme üzerine kurgulanmıştı. Atmaca operasyonu, 300 gerilla gücüne karşı 35 bin asker, binlerce korucu, özel eğitimli keskin nişancı tim birlikleri yanı sıra hava gücü ve en modern sınırsız teknik donanımla yapılacaktı.

Gerilla birliklerini komutan Cemal yönetiyordu. Eski Eyalet yönetiminin yarattığı dağınıklığı gidermek için görevlendirilmiş bu genç komutan, Amed Eyalet Komutanı olarak bu büyük operasyona karşı gerillayı koruma sorumluluğunu üstlenecekti. ARGK ordusu kışa hazırlıksız yakalanmıştı. Zaten yetersiz olan lojistik, geçmiş dönemlerden kaynaklı kötü yönetimden dolayı bir hayli azalmış, tedarik zinciri kopma noktasına gelmişti. Gerilla ellerindeki ferdi silahlar ve çok az sayıda ağır silah yanında kısıtlı bir cephaneyle devletin seferber ettiği bu büyük operasyona göğüs gerecekti.

Nisan ayına girilmesine rağmen Amed dağları hala sert kışın etkisi altındaydı. Tüm coğrafya yer yer iki metreyi bulan kalın bir kar örtüsüyle kaplıydı. Yapraksız bodur ağaçları, kızıl çam ormanları ve sedirler bu beyaz kar örtüsü üzerinde gerillayı gizleyebilecek yeşilden yoksundu. Vadilerin derinlerinde akan ve neredeyse donmuş dere kıyılarındaki fundalıklar ve çalıların yanı sıra dereleri takiben uzayan kavak ağaçları, gerillanın yürüyüş güzergâhı olarak pek de tekin gözükmüyordu. Tüm bunlar yetmezmiş gibi Nisan ayına girildiğinde dağlarda kar, boran, tipi şiddetlenmiş göz açtırmıyordu.                   

Atmaca operasyonunun birinci günüydü. Şafakla birlikte tüm dağ koyaklarında komutan Cemal’in sesi yankılandı birden: 

"Geliyorlar dikkatli olun"   

Amed’den zırhlı panzer birlikleri çoktan yola çıkmıştı. Ardından gelen piyadeleri taşıyan sayısız cemse upuzun bir kuyruk oluşturmuştu. Askeri birliklere hava kuvvetleri eşlik ediyordu. Skorskiler, kobralar gökyüzünde sivrisinekler gibi vızıldıyordu. Çok geçmeden Amed’den kalkan savaş uçakları, göğü yırtarcasına uçup dağlarda bitmeye başladı. Uçak filoları, vardiya halinde uçup bombalarını gerilla üslerine bırakmaya başlamıştı.                                  

Gerilla ordusu, Hédik ve Lîs tepelerinden çekilip Lice kasabasının hemen arkasına düşen Qumrîk dağına çekildi. Bu arada kışlıklarda bulunan gerilla birlikleri de aldıkları emirle daha güvenilir yükseltilere doğru yollanmaya başladı.

Qumrîk dağının bir koyağında, bir kayanın dibinde oturmuş Komutan Cemal önüne serdiği haritaya eğilmiş bakıyordu. Cemal, günlerdir ordusunu toplamayla ve güvenli alanlara yönlendirmeyle meşgul olduğundan uykusuz ve bitkindi. Kıvırcık kumral saçları alnına akıyordu. Keskin gözleri göz yuvalarında siyah parlak birer inci gibi gecede şavkıyordu. Sağ başparmağı haritadaki dağ yollarında, tepelerde ve karanlık vadilerde geziniyordu. Yoldaşları ise etrafını sarmış komutanlarının az sonra açıklayacağı kurtuluş planını sabırsızlıkla bekliyorlardı. Bir müddet daha öylece geçip gitti. Ardından bir karara varmış Cemal, başını kaldırıp arkadaşlarına dönüp söylendi: "Buradan gelecekler."                         

Hêdîk köyü.                                  

"Evet, boş köylere askerleri yerleştirmişler. Orduyu bu en uygun geçitten geçirip bulunduğumuz noktaya yönlendirecekler."

Akif: "Biz Hédik patikasına pusu atacağız ve elimizden geldiğince zayiat verdireceğiz onlara" diye söylendi.

Cemal başını salladı. Hemen o gece iki pusu birliği kuruldu. Bir grubun başında Akif diğerinde ise Avreş vardı. Cemal tek tek tokalaştı her biriyle. Tütünden sararmış kumral bıyıkları altından gülümseyerek:  

"Serkeftin hevalno" diye seslendi onlara.        

Yola çıkmış birliklerden sesler yükseldi.        

"Serkeftin"   

"Serkeftin"                                                                

Saatler 23’ü gösteriyordu. Gecede yoğun bir tipi başlamış, göz gözü görmüyordu. Buz gibi hava ayaklarını çoktan uyuşturmuş, ıpıslak giyitleri altındaki incecik vücutları tir tir titriyordu. Birkaç saat sonra Hédik mıntıkasına vardılar. Gecede şavkıyan zırhlı birliklerin ışıkları güneyden uzayarak bulundukları patikaya düşüyordu bazen. Az zaman sonra güçlü motor sesleri tüm vadide yankılanmaya başladı. Çok geçmeden Hédik patikasına varan araçlar aniden durdu. Öncü keşif birlikleri araçlardan inip çevreyi gözetlemeye koyuldular. İşte tam o anda telsizden Cemal’in gür sesi duyuldu: "Vurun, vurun"                                                     

Silahlar ateşlendi. Geceyi büyük bir gürültüyle yırtan kızıl yalımlar askerlerin üzerine yağmaya başladı. Feryadı figanlar ve bir hayhuy çevreyi aldı sese boğdu. Yoğun ateş altında tutulan askerler, patır patır düşüp yerde debeleniyordu. Yaralıların acı dolu feryatları yeri göğü inletiyor, vadide dar koyaklarda yankılanıyordu.

Bu eylemden sonra ordu sabahı beklemeye koyuldu. Gün ışıyınca hızla tepelere yollanıp en stratejik engebeleri ele geçirerek avantajı ele geçireceklerdi. Günün ışımasıyla birlikte tepe savaşları başladı. O tepe senin bu tepe benim deyip iki ordu kıran kırana bir kavgaya tutuştu. Karla kaplı çıplak tepeler, indirmelerle ordu tarafından çabucak tutuldu. Gerilla birlikleri ise onları gizlemeye yetmeyen çıplak tepelerden yönlerini vadilerin derinlerinde akan dere yataklarına çevirdi.

Bir haftalık yoğun çarpışmalardan sonra gerilla güçleri epeyce kayıp vermişti. Her seferinde sekiz- on helikopter birden üzerlerine çullanıp yoğun ateş altına alıyordu. Bu kıyımdan kurtulanlar şanslıydı. Şimdiden birkaç manga bu savaş tekniği altında can vermişti. Moraller iyi değildi. Bir taraftan bu savaş canavarları öte yandan ise tepelerde mevzilenmiş keskin nişancıların fırsatı bulduklarında hedefi bulan atışları dere boylarında yürümelerini zorlaştırıyordu.

ARGK ordusu, Hêdik vadisi boyunca ilerleyerek birkaç gün içinde Vartîk tepesine ulaştı. Bu arada yakın mezralardan yola çıkan gerilla birlikleri de bu tepeye varmış sayıları 155’i bulmuştu. İleride bu sayıya başka birliklerde eklenecek ve işler daha da zorlaşacaktı.

Hava bombardımanı sabahtan başlamıştı. Kazan bombaları dağları tepeleri, dar koyakları ve dere yataklarını boyuna dövüyordu. Bu bombalar değdiği yerde hiçbir canlı bırakmamacasına beş metreyi bulan dev çukurlar açarak etrafı tarumar ediyordu. Gerillanın yürüdüğü araziler şimdiden ayın yüzeyi gibi dev kraterlerle dolup taşmıştı.

Gece Vartîk tepesini terk ettiler. Mala Farqînê mıntıkası boyunca ilerleyip kuzeye Gelîyê Kovya’ya doğru hızla aktılar. Bu sarp topraklar gerilla yatağı olarak bilinirdi. Bu yükseltilerde daha rahat hareket edebileceklerdi. Bu arada Apê Musa Taburu da Silvan'dan geri çekilmeye başlamış Ana Karargâh komutanlığına doğru hızla yola koyulmuştu. Gruplar gece yarısı tepeleri tutmak için yola koyuldu. Eyalet komutanı Cemal ise elindeki büyük gerilla gücünü korumak için Kuzey’in en sarp tepelerine doğru çekilmeye başladı.

Geceye doğru tipi şiddetlenmiş göz açtırmıyordu. Şimdiden yumuşak kar tabakaları buzlanmaya başlamış yürümelerini epeyce zorlaştırıyordu. Vücutlarında bir kamçı gibi patlayan bu korkunç tipi ve bıçak gibi kesen dondurucu soğukta hiç durmadan yürüdüler. Ansızın bir sis bastırdı. Göz gözü görmez oldu. Fakat çok geçmeden soğuk bir fırtına sisi sağa sola savurdu. İşte o anda Karat tepesinin karartısı bir anda beliriverdi karşılarında. Çok yakınlarda bir suyun şırıltısı duyuluyor, buna ara ara geceyi bölen silah sesleri eşlik ediyordu. Birlik Karat tepesine şafakta vardı. Tüm bedenlerini bir ölüm yorgunluğu sarmıştı. Geceyi bu tepede geçirmek için takımlar şeklinde karanlık koyaklara dağıldılar. Cemal de beraberindekilerle birlikle küçük bir kaya kovuğuna sığınıp yorgunluk ve uykusuzluktan kendinden geçti.

Devam edecek...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.