Önceliğimiz Öcalan’ın özgürlüğü

Dünya Haberleri —

AP'de Türkiye ve Kürtler Konferansı Foto: Erkan GÜLBAHÇE

AP'de Türkiye ve Kürtler Konferansı Foto: Erkan GÜLBAHÇE

  • Avrupa Parlamentosunda “Avrupa Birliği, Türkiye, Ortadoğu ve Kürtler” başlığı ile 17’ncisi gerçekleştirilen Türkiye ve Kürtler konferansı dünyaca tanınan şahsiyetlerin katılımı ile gerçekleşti. 
  • Konferansta Kürt Halk Önderi Öcalan’ın Ortadoğu siyasetindeki belirleyici konumu bir kez daha dile geldi. Konferansın organizatörlerinden EUTCC Başkanı Westrheim; “Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü asli önceliğimiz olmalı” dedi.

Avrupa Parlamentosu’nda 17’ncisi düzenlenen konferansta Kürtlerin mücadelesi, Ortadoğu’daki durum ve Avrupa’nın tutumu ele alındı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit, Rojava’ya yönelik saldırılar ve Türk devletinin kimyasal ve dron saldırıları tartışmaların temel gündemiydi. 
Brüksel’deki konferans bu yıl “Avrupa Birliği, Türkiye, Ortadoğu ve Kürtler” ana başlığı altında organize edildi. 8 Mart’ta başlayan 9 Mart’ta da devam konferans 6 Şubat’ta gerçekleşen depremde hayatını kaybedenler anısına saygı duruşuyla başladı. 

Öcalan’ın özgürlüğü asli önceliğimiz
Konferansı organize eden Avrupa Birliği Türkiye Yurttaş Komisyonu (EUTCC) Başkanı akademisyen Kariane Westrheim yaptığı açılış konuşmasında Türk devletinin işgal saldırılarına, rehin tutulan siyasi tutsaklara dikkat çektiği konuşmasında, “Acilen bir siyasi çözüme ihtiyaç var” dedi. Türk devletinin Rojava’da dron saldırılarının arttığını ve gerillaya karşı kimyasal silahlar kullanıldığını söylerken, uluslararası toplumun sessizliğine tepki gösterdi. Westrheim ayrıca, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride de vurgu yaparak, “Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü asli önceliğimiz olmalı” dedi.

CPT raporunu açıklamalı
Konferansta İmralı ve Kürt Halk Önderi Öcalan’ın durumunun ele alındığı oturumun moderatörü Dünyada Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Avrupalı Hukukçular Birliği (ELDH) Eşbaşkanı Barbara Spinelli, “Bu tecrit hali sona erdirilmelidir” diyerek, İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) raporunu açıklaması ve tedbirler alması gerektiğini kaydetti. Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Raziye Öztürk mevcut durumda “mutlak haber alamama” halinin yaşandığını belirterek, “İmralı ada hapishanesi Guantanamo’yu da aşan hukuksuzluklara konu oldu” dedi. CPT ve AİHM gibi kurumların rolüne işaret eden Öztürk, Abdullah Öcalan söz konusu olduğunda Avrupa’nın kendi hukukunun dışına çıktığını söyleyerek, AİHM’de 12 yıldır bekledilen Öcalan dosyasına işaret etti. Raziye Öztürk, “Avrupa’nın örnek olması için önce kendi hukukunu uygulaması gerekiyor” vurgusunda bulundu.

2023 depremiyle gidecekler
“100 Yıllık Türkiye Cumhuriyeti: Devamlar, Çelişkiler ve Değişim” başlığı altında yapılan oturumda konuşan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş güncel siyasi gelişmeler ve deprem sonrası yaşananları anlattı. “Erdoğan, dünyanın neresinde olursa olsun Kürtlere savaş başlattı. Kürt düşmanlığı akla hayale sığmayacak boyuta ulaştı” diyen Beştaş, 2015’ten bu yana siyasi darbenin kesintisiz sürdüğünü söyleyerek, “Kocaeli depremi ile geldiler 2023 depremi ile gidecekler. Yeter ki muhalefet iyi organize olsun, iyi çalışsın” dedi. Kapatma davasını da hatırlatan Beştaş, “Korkunç bir demokrasicilik oynanıyor” diyerek, HDP’nin seçim takvimi içinde bile kapatılabileceğine dikkat çekti.  Beştaş, “Bu seçimlerde sonucu tayin edeceğiz. Anahtar konumdayız” diye ekledi. 

Rejimden bir beklenti olamaz
İkinci günün ilk oturumu Kuzey-Doğu Suriye’ye ayrıldı. Suriye Demokratik Konseyi Yürütme Komitesi Eşbaşkanı İlham Ehmed, uluslararası toplumun deprem sonrası yaklaşımını eleştirerek, “Deprem sonrasında da gördük, uluslararası toplum sanki rejim ülkedeki tüm sorunları çözecekmiş gibi davranıyor. Oysaki tüm sorunların sebebi rejim. Rejimden herhangi bir demokratik beklenti olamaz, rejimin demokratik değişim niyeti yok. Soykırımcı politikalarını sürdürüyor” şeklinde konuştu.

Türkiye’ye net tutum alınmalı
Türk devletinin saldırılarına dikkat çeken Ehmed, Türk saldırılarında kaybedilen komutan sayısının DAİŞ’le mücadeleden daha fazla olduğuna dikkat çekerek, “Uluslararası toplum sessizliğini koruyor. Türk hassasiyetlerinden bahsediliyor. PKK’nin bölgedeki varlığından söz ediliyor. Bu Türkiye’nin istismar ettiği bir mazeret. Uluslararası toplum sessizliği ile Türkiye’nin mesnetsiz iddialarını kabul etmiş oluyor. Türk devletinin saldırıları PKK ile başlamadı. Çok öncesinde Kürtlere karşı düşmanca bir tutum içerisindeydi” şeklinde konuştu. 
“Türkiye’ye karşı çok net bir tutum alınmalı” çağrısında bulunan Ehmed, “Bölgedeki deprem sonrası, PKK ateşkes ilan etti. Bu bir fırsat. Kaçırılmaması gerekiyor. Türkiye bu fırsatı değerlendirerek bir çözüm bulabilir (…) AB’nin Türkiye’ye baskı yaparak önemli bir rol üstlenmesi gerekiyor” dedi. 

Özerk yönetim tanınmalı
Uluslararası toplumun sessizliğine tepki gösteren Ehmed, 3AB ve üye ülkeleri kendi değerlerini savunmalılar. Biz imtiyaz talebinde bulunmuyoruz. Kendi değerlerini ve insan haklarını savunmalarını bekliyoruz. Türk hükümetine karşı net bir tavır sergilemelerini istiyoruz. Türk devletinin Suriye’deki varlığının işgal olduğunu kabul etmelerini istiyoruz” şeklinde konuştu.
Özerk yönetimin tanınması ve barışçıl çözüm için uluslararası toplumun Türk devletine baskı uygulaması gerektiğini de dile getirdi. 

Kimyasal soruşturulmalı
Nükleer Savaşın Önlenmesi için Doktorlar (IPPNW) Bilimsel Danışma Kurulu üyesi biyolog Jan van Aken ise Türk devletinin kimyasal silah kullanımına ilişkin bağımsız uluslararası soruşturma istedi. Güney Kürdistan’da kimyasal saldırılara ilişkin yerinde yaptıkları tespitleri görsellerle destekleyerek aktaran van Aken, daha çok doğaçlama yöntemlerle kimyasal maddeler kullanıldığına işaret ederek, “Bu tür kimyasal maddeler kullanılamaz. Uluslararası bağımsız bir soruşturmaya ihtiyaç var. BM Genel Sekreterliği ve Lahey’deki soruşturma komisyonu devreye girebilir. Ama üye bir ülkenin talepte bulunması gerekiyor. Önümüzdeki birkaç ay içinde bir üye ülke bu talepte bulunmalı” dedi. 

Dron saldırıları savaş suçudur
Türk devletinin dron saldırıları “Türkiye'nin yeni savaşı: Dronlar ve anlaşmalar” başlığı altında değerlendirildi. Belçikalı tanınmış avukat Georges Henri Beauthier, Şengal’de bu saldırılara bizzat şahitlik ettiğini belirterek, “Gündüz ve gece o kadar çok dron saldırılarına maruz kaldık ki. Sivil ayrımı yapmadan saldırdılar” dedi. “Yargısız infaz yoluyla, yargılanmadan, terörist damgası yapıştırılmış kişiler infaz ediliyor. Bu bir savaş suçudur. Uluslararası toplumun sessizliği de cezasızlığı destekliyor” dedi. Silahlı dronların mutlaka yasal düzenlemelere tabi olması gerektiğini söyleyen Beauthier, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde de dava açılması gerektiğini kaydetti. 

Avrupalı şirketler suç ortağı
Kurdistan Soykırıma İlişkin Yazarlar Birliği Başkanı Salar Mahmud, Halepçe’de gerçekleşen kimyasal saldırıyı hatırlatarak, o dönem Avrupa’daki şirketlerin Irak’a kimyasal silah üretmede hammadde sağlamaktan sorumlu olduğunu kaydetti. Mahmud, “Belçika, Hollanda, Fransa, Almanya menşeli şirketler bunlar” dedi.“Kürt halkının maruz kaldığı katliamlar hala devam ediyor” diyen Mahmud, “Biz bugün burada konuşurken Türkiye, Irak’ın kuzeyine ve Suriye’nin kuzeyine saldırıyor. Kurdistan'da dağları, ormanları, sivilleri hedef alıyor. Her bakımdan Kurdistan halkı kuşatma altında. Kullanılan silahlar illegal silahlar (…) Avrupa ülkeleri ses çıkarmıyor, Türkiye buna güveniyor” ifadelerini kullandı. Türk ordusunun Güney Kürdistan'da bulunmasının hiçbir meşru dayanağı olmadığını ifade ede Mahmud, “Saddam Hüseyin insanlığa karşı suçları nedeniyle mahkum edildi. Türkiye’de aynı şekilde sorumlu” dedi.
İki gün boyunca birçok oturumun gerçekleştiği ve çok sayıda siyasetçi, gazeteci, akademisyen, hukukçunun konuk olduğu konferans gazetemiz yayıma hazırlanırken devam ediyordu. BRÜKSEL

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.