Ovacık’a kendi taşınızı koyun

Haberleri —

Ovacık Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu, olanaksızlıklardan kaynaklanan çok sayıda sorunla boğuştuklarını, bunları ise ancak dayanışma ile çözebileceklerini belirtti. Para aktarımı gibi yöntemlerin sorunların köklü çözümü için yeterli olmadığını kaydeden Maçoğlu, “Eğer Ovacık’la dayanışmak için bir çalışma yapmak istiyorsanız, Ovacık’a gelip kendi beceriniz doğrultusunda kendi taşınızı kendiniz koymanız gerekiyor. Ve taşlarını koyanlar süreklilik sağlamazsa, geçici olursa bu da iyi olmaz, doğru olmaz. Taşıma suyla değirmen çevirmeye benzer. Bu nedenle bizim Avrupa’daki dostlarımızdan beklentimiz, pratik bir sahiplenmedir. Önemli olan “Gel, toprağı işlet” mantığıyla, istihdam yaratacak işlerdir” dedi.

Dêrsim’in Ovacık İlçesi’nin Demokratik Haklar Federasyonu üyesi belediye başkanı Fatih Maçoğlu’yla, Ovacık’ın sorunlarını ve çalışmalarını konuştuk.


Başta, bize kısaca Ovacık’ı tanıtır mısınız?

Ovacık ilçemiz, 75 kilometreye yayılmış küçücük, etrafı dağlarla çevrili bir ilçemizdir. Kuzeyinde Munzur dağları, kuzeybatısında Yılan Dağları, güneyi ormanlık alanla kaplı, ortasından Munzur Nehri geçen şirin bir ilçedir. Fakat maalesef Ovacık, yıllardır politik duyarlılığı olmasına rağmen bugün hak ettiği yerde değil. 1994’e kadar köyleriyle beraber 17.000 olan ilçenin nüfusu bugün 6.800’e kadar düşmüş durumda ve her geçen gün kan kaybına uğramaya devam ediyor. Oysa Ovacık, hem tarımsal açıdan hem de flora açısından güçlü bir ilçe. Uzun kış sezonunda da, ardından gelen bahar ve yaz döneminde de ülkemizin en güzel ilçelerinden biridir Ovacık. Bu güzel ilçenin temel sıkıntısı ise işsizliktir, istihdamdır. İstihdam üretmeye dayanarak politikasını icra eden bir yapı maalesef yok.

Ovacık’ın tabii bir başka özelliği Aleviliği. Alevi inancının yoğun ve özünde yaşandığı bir ilçe olarak çok mağdur olmuş, mazlum halkları bağrına basan bir ilçedir. Kobanê’de mazlum halklara karşı yapılan saldırılar ardından da Ovacık halkı, yardım kampanyaları düzenledi. Dün olduğu gibi bugün de mazlumların yanında olduğunu gösterdi.

Bunlar, halkımızın genel sorunları, arzularıdır. Fakat maalesef ülkemizde fakirin daha fazla fakirleştiği, zenginin daha fazla zenginleştiği bir dönemde, Kuzey Kürdistan’ın bir parçası olan Ovacık da bu sıkıntıların bir parçası.


Sorunları biraz daha somutlaştırabilir miyiz?

Ovacık, üretimden sistematik bir biçimde koparıldı. Köyleri boşaltılarak, şehirlerde gettolara sıkıştırılarak Ovacık halkı, üretimden koparıldı. Sanayisi yok, tarımla ilgili bir çalışması yok. Ovacık’ta herhangi bir iş alanı yok. Sistem böylece kendisine itaat eden bir toplum yaratma çabasına girdi. Vakıflar üzerinden yüz lira, iki yüz lira, üç yüz lira yardımlarla halkı kendisine bağlamaya çalıştı. Bunu yaparken bir yandan da yardım alanlar devletçi, almayanlar devlet karşıtı gibi bir görüntü yaratarak halk içinde güvensiz bir ortam yaratmaya, halkı birbirine düşman etmeye çalıştı.

Ovacık’ta seçim çalışmalarına ilk başladığımda on vatandaş yanıma ayrı ayrı gelerek, “Siz başkan adayısınız, dikkat edin. Dün birlikte gezdiğiniz kişi ajandır” dedi. Bu da aslında sistemin kurumları, insanları birbirine karşı nasıl kışkırttığının göstergesidir. Fakat Ovacık halkı, kimi yanlış yoldan giden sistem kurbanlarını saymazsak, bu sinsi, kirli politikaya güç birliğiyle dur dedi. Sağduyusuyla, demokrasi mücadelesinden, özgürlüklerden yana tavrıyla son seçim sürecinde de bunu açık biçimde gösterdi.


Nasıl gösterdi?

Yani Türkiye’de başka bir yer gösterin ki, sadece iki devrimci kurum yarışmış olsun. Yok. Türkiye’nin 81 ilinde baktığımızda ya bir devrimci örgütle bir sistem partisi ya da iki sistem partisi yarışmıştır. Ama Ovacık’ta AKP ve CHP ancak 200 oy alabilmiş; devrimci kurumlar olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) 650 civarında oy almıştır. Ovacık halkının devrimcilere bakışı böyledir. 

Ben şahsen bu sonuçtan çok mutlu oldum. Seçim sonrasında oy sayımı devam ederken 10 sandıktan 7’si açıldığında HDP ile Demokratik Halk Dayanışması arasında yarış olduğu ortaya çıkmıştı. Arkadaşlar yanıma geldiler, heyecanla, “Başkan, Başkan, ne olacak?” diye sordular. “Hiç korkmayın, nasılsa iki demokrasi gücü yarışıyor, kim kazanırsa kazansın biz kazanmışız” dedim.

Sistemin güvensizlik yaratma politikası, Ovacık’ta tutmadı. Halk cevabını sandık başında ve sokaklara çıkarak verdi. Ovacık’ta demokrat, devrimci güçler belediyeyi aldı.


Ovacık’ta belediye başkanlığına seçildiğinizden bu yana çalışmalarınızla sıklıkla gündeme geldiniz. Şimdi, neler yapmayı düşünüyorsunuz?

İstihdam ve halkın kendini yönetmesini sağlayacak organlar... Şu anda temel istekler bunlardır. Bizim de önümüzdeki dönem için tarımla ilgili bir projemiz var. Organik tarım yapan kooperatif kurmak istiyoruz. Bu projede belediye de tohum ve mazot desteği sunacak. Üretim ağını genişleteceğiz.

İkinci olarak hayvancılık kooperatifi düşünüyoruz. İlk koordinasyon toplantısı neticesinde Tatuşağı ve Kızık civarında 300 hayvanın barınabileceği büyük bir ahır projesinin ihalesi yapıldı. Munzur A.Ş. ve Dersim A.Ş.’nin tıkanıklığını, süt sorununu da bu şekilde çözme hedefimiz var.

Diğer bir projemiz, su ve balıkla ilgili. Bölgemizde balık çiftlikleri kurma olanağı vardır. Bu da belediyemizin özellikle üzerinde durduğu bir proje ve kadın istihdamına dayanacak. Önümüzdeki Mayıs ayından itibaren başlayacağını düşünüyoruz.

Dördüncü projemiz, arıcılığa ilişkin. Dersim Merkez’de arıcılıktan sorumlu yönetici arkadaşlarla toplantılarımız oldu. Dersim’deki ve Ovacık’taki derneklerin de içinde olduğu bir çalışmayla arıcılık eğitimi verilecek, sertifika dağıtılacak. Sertifika alanlara da 25’er arı kovanı teslim edilecek.

Bu projelerin her biri aslında halkımızın güvenini daha da güçlendirecek projelerdir. Böyle projelerle ancak biat eden bir toplum olmaktan kurtulabiliriz. Toplumun yaşamını ancak öz üretimiyle devam ettirebileceğini, geliştirebileceğini düşünüyoruz.


Avrupa’da da çok sayıda Dêrsimli yaşıyor. Buna dair bir projeniz var mı?

Var tabii. Avrupa’da yaşayan ama gönlü, yüzü Dêrsim’e dönük, Dersim’e sevdalı bütün insanlarımızla, sol, sosyalist, devrimci bütün kurumlarla diyalog kurmak istiyoruz. Ovacık’la ilgili hem önerilerini almak hem de bu öneriler doğrultusunda planlamaları ortak yapmak, tartışmalar yürütmek istiyoruz. Avrupa’daki kurumların, bireylerin, iş insanlarının da bu projelerin parçası olma istekleri var. Bunu bugüne kadar yaptığımız birçok görüşmede, toplantıda fark ettik, açıkça gördük, hissettik. Bu olumlu bir gidişattır. Sahiplenme, her zaman başarıya yol açabilen bir anahtardır.


Nasıl bir sahiplenme gerçekleştirilebilir?

Yani örneğin bir iş insanı bize geldi ve, “Organik tarımla bakliyat üretirseniz, ben satın alır ve pazarlarım” dedi. Başka bir iş insanı, farklı bir projemizde tüketici olarak yer almak istiyor. Yani bizler de, Ovacık’a para aktarmaktan çok projelerde yer almanın geliştiği bir durum yaratmalıyız. Böyle uzun vadeli bir çalışma var. Eğer Ovacık’la dayanışmak için bir çalışma yapmak istiyorsanız, Ovacık’a gelip kendi becereniz doğrultusunda kendi taşınızı kendiniz koymanız gerekiyor. Ve taşlarını koyanlar süreklilik sağlamazsa, geçici olursa bu da iyi olmaz, doğru olmaz. Taşıma suyla değirmen çevirmeye benzer. Bu nedenle bizim Avrupa’daki dostlarımızdan beklentimiz, pratik bir sahiplenmedir. Önemli olan “Gel, toprağı işlet” mantığıyla, istihdam yaratacak işlerdir.


Ovacık’a gelemeyenlerin fakat dayanışmak isteyenlerin de yapabilecekleri şeyler yok mu?

Var tabii. Ovacık, teknik açıdan çok sıkıntılı bir yerdir. Belediye personelimizin hemen tamamı atamayla gelen vasıfsız işçiler. Teknik elemanlarımız, mimarımız, mühendisimiz yok. Bunun yanında araç sıkıntımız da çok. İtfaiye konusunda çok sorunluyuz. Bir itfaiyemizin merdiveni bile yok. Suyun donmayacağı bir binası yok. Yine otobüsümüz, hani Hint filmlerinde filan izliyoruz ya insanlar böyle üst üste çıkıyor, onlara benzer eski, mavi bir otobüsümüz var; benden bile yaşlı! Bir kepçemiz var ama sokaklarımızın arasını temizleyebilcek, su kazacak bir kepçemiz yok. Böyle bir sürü sıkıntı sayabilirim.

Umutluyuz ki, Avrupa’da yaşayan halkımız bu konuda güçlüdür. Gerek maddi gerekse diplomatik olarak. Avrupa’da çok sağlam araçlar var. Ülkemizde böyle bir araç için 400 bin lira civarında para gerekiyor ama Almanya’da 40 bin Euro civarına alınabiliyor. Avrupa’da yaşayan halkımız araçları temin etme ya da ettirme konusunda görev alabilir.

Bizim hedefimiz, üç yıl içinde bu eksik araçları belediye çalışmalarımıza ve halkımıza kazandırmaktır. Şimdiye kadar bir kamyon alındı, çöp arabası alındı. İkinci bir kepçe için görüşmelerimiz sürüyor, onu da tahminen bir süre içinde başaracağız.

Biz ama yine de dayanışma ruhunu Ovacık’a gelip bizzat görmelerini istiyoruz. Eğer gelirseniz, o toplumsal birlikten güç, umut alırsınız. Halen Ovacık’a gelmediyseniz, inanın ki çok şey kaçırıyorsunuz. Antalya’ya, Bodrum’a, benzeri yerlere gideceğinize Dersim’e gelin; güzel ilçelerine, dağlarına, Munzur’una gelin. Hiç değilse tatilinizi Dersim’de yapın.


Kuzey Kürdistan’daki diğer belediyelerle dayanışma ilişkileriniz var mı?

Var tabii. Sadece bir örnek vereyim. Haziran 2013’te Amed Belediyesi, Ovacık Belediyesi’ne Güneydoğu Anadolu Projesi üzerinden, Cemevi inşaatının bitirilmesi için 90 bin lira kaynak aktardı. Bu çok önemli bir destek oldu.


Ovacık’ta yaşayan gençliği belediye çalışmalarına katabiliyor musunuz?

Gönüllülük temelinde katılım var. Dêrsim Merkez Belediyesi’yle de görüştük, oradan da gönüllü arkadaşlar dönüşümlü olarak gönderiliyor. Gönül ister ki bütün belediyelerimizde yeterince uzman eleman bulunsun. Kuzey Kürdistan’ın her yerinde olduğu gibi Ovacık’ta da bu yönde sıkıntılar var. Suruç Belediyesi’ni, Amed, Batman belediyelerini ziyaret etitğimizde de teknik eleman sıkıntısını aktardılar. 


Ovacık’ın bir diğer sorunu konut sorunu... Bu konuda projeleriniz var mı?

Henüz bir adım atılmadı. Bizden önce görev yapan yönetim, 40-50’ye yakın konutu bitirdi ve bu konutların devir teslimi bizim dönemimizde yapıldı. Ama Hazine’yle parseller konusunda sorunlar yaşıyoruz. Arazileri tarım araziiz olarak parselleyip almak istiyorlar, buna izin veremeyiz. Belediye sınırları dışında 6 bin dönüm boş arazi var, niye Ovacık’tan istiyorlar? Merkezin iki kilometre dışı boş arazi dolu. Ama Hazine o kadar arazi almış ki, şimdi belediye sosyal bir proje gerçekleştirmek istese ortada kalıyor. Belediye binamız bile kaçak yapılmış! Bu sorunlarla uğraşıyoruz.

Bilirsiniz, bir de özel mülkiyet hırsı çok kötüdür. Biz imar planı başlattığımızda göreceksiniz, birçok kişi karşımıza çıkacak, bir sürü meseleden dolayı mahkemelik olacağız.


Yani ekonomik rant peşinde olanlar var diyorsunuz...

Ekonomik gücü iyi olanlar gözlerini Ovacık’ın ovasına dikmiş, parsellemek istiyorlar. Buna karşı duruyoruz, bu özel mülkiyet hırsına karşı duruyoruz. O topraklar oralarda yaşayan halkın mülkiyetidir. Kimse parselleyemez, buna tüm gücümüzle karşı çıkıyoruz. Ovacık halkımızın da o topraklara sahip çıkmasını, gelip ekmesini, biçmesini, üretmesini, geçimini bununla sağlamasını istiyoruz. Gelip birileri orada 400-500 dönüm arazi birden alırsa, yüzlerce insan mağdur olur. Toprak ağalığına geri döneriz! Satın alan, o arazileri kiralamaya kalkar. Bu ağa zihniyetine izin vermeyiz. 17 kişi çıkıyor, 600-700 dönüm toprak alıyor; 3 kişi çıkıyor, 358 dönüm alıyor. Yahu burada bir fakirimizin 50 metrekarelik yeri yok ki ev yapsın!


Bunu neye bağlıyorsunuz?

Burjuva, kapitalist, emperyalist sistem, toprakları paraya çevirmek istiyor. Fakat yaşamın gerçeğinde bu topraklar, halkın topraklarıdır. Tapu olmadığı için sistem, bu toprakları kendisinin olarak düşünüyor. Sistem bir taraftan işsizlikle fakirleştiriyor, öbür taraftan toprak hırsızlığıyla mağdur bırakıyor; yetmiyor, sosyal ve kültürel yozlaşmayla Ovacık halkını hedef alıyor.


Yozlaşma dediniz... Buna dair bir planlamanız var mı?

Uzun süreden beri bir çabamız var. 2009’da Dersim Merkez’de başlayan, demokrasi güçleriyle birlikte yürütülen bir mücadelemiz var. Bir yandan Cemaat’e diğer yandan bali, tiner ve benzeri maddelere bağımlılığa karşı çalışıyoruz. Başarıyla sürüyor. Kampanya öncesinde Dersim’de 250 kadar madde bağımlısı varken bugün 30-40’a yakın kaldı. Umarız gençliğimizi tümden kurtarmayı da başarırız.

Yapmamız gereken, bu gençlerimizi dışlamamamız, kazanmaya çalışmamızdır. Ötelemek, çok daha kötü sonuçlara yol açar. Ben adaylığım döneminde özellikle birkaç bağımlı gencimizi de yanıma aldım, onlarla birlikte seçim çalışması yaptım. O süreçte birileri, “Tinercilerle geziyor, bu adam belediye başkanı olsa ne olur” dedi ama bugün o gençlerimizden birisi belediyemizde görev yapıyor, bir yıldır sigaradan başka bir şey içmiyor. 


NİHAL BAYRAM/MAINZ

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.