Özal’ın otopsi raporu ve Roboskî

Haberleri —

Turgut Özal’ın cesedi üzerinde yapılan otopsinin raporu üzerinde çok fazla durulmadı. Halbuki o rapor başlı başına Türkiye gerçeğini ortaya koyuyor. Politik tutum gösteremeyen herkes Özal’ın eceliyle ölmediğine inanıyor. Halkın çoğunluğunun inancı zehirlendiğine dairdir. Türkiye’de bir referandum yapılsa halkın çoğunluğu Turgut Özal zehirlendi der.

Turgut Özal 1993 yılının Kürt sorununun en yoğun gündemde olduğu ve PKK’nin ateşkes ilan ettiği günlerde öldü. Daha doğrusu öldüğü açıklandı. Turgut Özal’ın ölümü duyulur duyulmaz Kürt sorunu konusunda en fazla yoğunlaşan, Kürt sorununun tüm boyutlarını bilen, özellikle Türk devletinin Kürt sorunu söz konusu olduğunda reflekslerini tahmin eden Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tereddütsüz “Özal ölmedi, öldürüldü” açıklaması yaptı, zehirlendiğini söyledi. Özal’ın zehirlendiğini ilk söyleyen Kürt Halk Önderidir. Kürt Halk Önderi Özal’ın Kürt sorunundaki düşüncelerinden dolayı öldürüldüğünü gündeme koyan ilk kişidir. Zaten böyle bir iddiayı o günlerde başkası dillendirmemiştir. Sadece Abdullah Öcalan’ın böyle bir iddiası var diye bazı gazetelerde küçük bir haber olarak çıkmıştır. Ailesi de daha sonra böyle iddialarda bulunmuştur. Zaten Türkiye’de derin bir devlet olduğunu, Türkiye’yi esas olarak bu devletin yönettiğini söyleyen ve derin devlet kavramını Türkiye siyasi literatürünün gündemine koyan da yine PKK lideri Öcalan’dır. 1990’lı yıllarda yazdığı kitaplar ve makaleler araştırılırsa bu gerçek çok iyi görülür.
PKK lideri Öcalan Türkiye ile uzun süre kıyasıya ve çok boyutlu bir mücadele verdiği için Türk devletinin siyasi, sosyal, kültürel kodlarını da, şifrelerini de çözmüştür. Şu tarihi bir gerçektir: birbirleriyle savaşanlar birbirlerini en iyi tanıyanlardır. Bu nedenle son yıllarda PKK liderinin Türkiye için söylediği her söz dikkatle takip edilmektedir. Çünkü söylediği her şey kısa sürede doğrulanmaktadır.
Turgut Özal Kürt sorunu nedeniyle öldüyse, Kürt sorununda kökten bir zihniyet değişimi ve çözüm projesi ortaya konulmadan ölüm nedeni ve yapanlar ortaya çıkarılamaz. Bu nedenle Özal ile ilgili son otopsi raporunun Türkiye gerçeğini ve Türkiye’nin Kürt sorununda şu andaki konumunu da gözler önüne sermektedir. Zehirlenme var, ama zehirle ölmemiştir konusu tam da bugünkü Türkiye’yi ortaya koyuyor. Turgut Özal zehirlenmiştir, ama şimdi bu gerçeği ortaya koymak Türkiye’nin çıkarına değildir, denmiştir. Bu raporun böyle çıkmasını Başbakan da, Cumhurbaşkanı da onaylamıştır. Hükümete yakın bazı kişi ve çevrelerin “bu rapor tatmin etmemiştir, sadece kafaları karıştırmıştır” demesi de hükümetin derin kanadı ve Cumhurbaşkanı Gül’ün raporun bu biçimde çıkmasındaki sorumluluklarını gizlemek içindir.
İki veri bu rapor konusunda Cumhurbaşkanı ve Başbakanın tutumunun ne olduğunu gözler önüne serer. Birincisi, Cumhurbaşkanının yakın arkadaşı olduğu bilinen Fehmi Koru’nun “Özal zehirlenmedi, yorgunluktan öldü” demesidir. İkincisi de, hükümet politikalarını destekleyen Yeni Şafak’ın raporu gazetede vermesidir. Raporun manşetten “Özal zehirlenmedi” biçiminde verilmesi de tabii ki manidardır. Özcesi hükümet ve Cumhurbaşkanı Özal’ın zehirlendiğini biliyorlar, ama şimdi açıklanmasını politik olarak uygun görmüyorlar.
Özal zehirlendi denilirse Türk devletinin Kürt sorunu söz konusu olduğunda her türlü kirli işi ve cinayeti yapacağı gerçeği kanıtlanacaktır. Bu da Kürtlere karşı işlenen tüm suçların açığa çıkmasının önünü açacaktır. Ama şu anda Türkiye’de böyle bir irade yoktur. Ergenekon davasından yargılananların hiçbirisinin Kürdistan’daki suçlarından dolayı yargılanmaması bunun kanıtıdır. Ergenekon’dan yargılananlar en ağır suçları Kürdistan’da işlemişlerdir. Kürdistan’daki suçlarından yargılanırlarsa hiçbirisi idam cezası -ağırlaştırılmış müebbet- almaktan kurtulamaz. Ama hükümet Kürdistan’daki suçları bu yargılamanın dışında tutuyor. Çünkü şu anda kendisi Kürdistan’da mevcut faşist yasalarının bile dışına çıkarak bu kirli savaşı yürütüyor.
Özal’ın düşünceleri mevcut devlet politikalarına uygun bulunmamıştı. Bu nedenle o gün Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı topyekûn savaş veren akıl tarafından öldürtülmüştür. Şu anda da AKP Hükümeti de Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı topyekûn bir ezme savaşı yürütüyor. Bu nedenle mevcut hukuka bağlı kalmıyor. Demirel’in deyimiyle “rutinin dışına çıkılıyor”. Bugün yapılan KCK operasyonlarıyla Özal’ı öldüren zihniye aynıdır. Her ikisi de mevut hukukun elvermediği yöntemlere başvurularak yapılmıştır. KCK tutuklamaları da hiçbir hukuka ve gerekçeye dayanmadan yapılıyor. Tutuklamaların gerekçesi yoktur; tutuklamaların gerekçesi üretiliyor. Bu hükümet Özal’ın ölümünün zehirlenmeden olduğunu söyleyen bir rapora onay verseydi şu anda yürüttüğü hukuk dışı kirli savaşı yürütemezdi. Ağar ya da birileri kalkar “siz de bizim 1990’lı yıllarda yaptığımız gibi hukuk dışına, rutinin dışına çıkıyorsunuz” derdi.
Özcesi Roboskî’ye yapılan neden açığa çıkarılmıyorsa Özal’ın zehirlenmesi de bu nedenle açıklanmıyor. Bu da devletin bekası gereğidir.  Türkiye’de Kürtlere karşı yürütülen kirli savaş ve uygulamaları açığa çıksa herhalde Türkiye’de temiz kimse kalmaz. Çünkü Türkiye hala Kürtlere karşı kirli savaş yürüten bir özel savaş devletidir. Kürt sorunu çözülmediği müddetçe, bu konuda bir irade ortaya çıkmadığı müddetçe Kürtlere karşı işlenen suçların bir bütün açığa çıkması mümkün değildir. Zaman zaman geçmişte yapılan kötü şeyler için söylenen bazı sözler ya da tekil olayların açıklanması bile bu kirli savaşın meşruiyetini sağlamak ve bu savaşı sürdürmek içindir.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.