Özgür basın yargılanırken...

Haberleri —

Henüz çaylak bir gazeteci olduğum 1994 yılında öğrendiğim en değerli bilgilerden biri, “yazma eylemi”ne dair bir belirleme idi. Belirlemenin sahibi Fikret Başkaya... Mealen şöyle demişti Fikret Hoca: “Gerçeği doğru ve etkili bir şekilde yazmak için üç temel alanda yetkinleşmelisin. Birincisi külliyatlı bir birikim. Yani diyebiliriz ki genel entelektüel donanım... İkincisi çağdaş ve güncel enformasyon (dolaşımdaki bilgi ve haber) konusunda aktif bir çaba. Bunun için de ‘yaşadığın çağda ve güncelde olup bitenlerin bilgisine hakim olmak’ diyebiliriz. Üçüncü koşul ise etkili bir muhakeme ve estetik bir ‘söyleme’ mahareti...”
Dikkat edilirse, yazmanın asgari ve gerekli koşullarına dair söylenen sözün başına; “gerçeği doğru ve etkili bir şekilde yazmak” amacını yerleştiriyoruz. Sadece yazmak değil, sadece doğru yazmak değil, gerçeği yazmak, onu doğru ve etkili bir formda yazmak...
Bizim özgür basın geleneğimizde gerçeğin peşine düşmek, daha azıyla hiç bir şekilde yetinmeyerek ancak ve sadece gerçek ile ikna olup onun bilgisine ulaşmak ve onu okura ulaştırmak, neredeyse varlık gerekçemiz olmuştur. Bunun için büyük bedeller gerekmiştir; insanın kanını donduracak bedeller... Bu bedeller ödenmiştir de... Ama bu, yeterli kabul edilmemiştir; zira gerçeğe ulaşma inadı ne kadar büyük bir moral değer olursa olsun, kendi başına yeterli değildir. Gerçeğe ulaşmak, her ne kadar gazetecilik eyleminin en zahmetli aşaması ise de, onu doğru ve etkili bir dille yazıp aktarmak da, en az o çaba ve emek kadar gereklidir. 
Bunun için sahip olunması gereken asgari üç koşul; yani genel birikim, güncel enformasyona sahip olma ve onu etkili bir muhakeme ile estetik bir söze çevirerek okura götürme koşulları, her biri başlı başına büyük bir akademi demektir. Özgür Kürt basın geleneği, bütün tarihi boyunca, bu formasyonu tamamlama, sözünü ettiğimiz bu alanlarda belli bir birikime ulaşma hikayesidir aynı zamanda.
Bu hikaye içerisinde; insanlık tarihinin neredeyse bütün bir okuması vardır. Fakat bu okuma, sadece “entelijensiya” yaratan türden bir okuma değildir. İnsanlığın en önemli birikimlerinin başlangıç yerlerinden biri olan Mezopotamya’dan Batı ve Uzak Asya’ya, neolitikten bütün çağlara, mitolojiler, felsefeler, uhrevi ve kültürel birikimler, dinsel öğretiler ve rasyonel bilimlerin ve sanatın biriktirdiklerine değin, insanın yaşadığı çağı anlaması ve gerçekten de “yaşamasını” mümkün kılacak bir okumadır. Ki bu, insanın kendi çağını estetize etmesi, özgür kılması, yani insanileştirmesi koşuludur aynı zamanda.
Enformasyona ulaşma ve böylece çağının, güncel ve yaşayan tarihinin bilgisine hakim olma sorunu, denebilir ki Kürtler için en zor ve karmaşık sorunlardan biridir. Başta Noam Chomsky olmak üzere, politika ve medya analizi yapan birçok yazarın değindiği üzere, çağımızın en çürük sepeti enformasyondur. Hele de Kürtlerin yaşadığı coğrafya, dezenformasyonun, yani bilgi çarpıtmalarının, bilgi riyakarlığının ayyuka çıktığı bir coğrafyadır. Bu nedenle Kürt basın çalışması, belki de en ağır sorumluluğu bu alanda taşıdı. Doğru bilgi kaynağına ulaşmak, kirletilmemiş enformasyon sağlamak için ağır faturalar ödedi. O kadar ki; ödenen bu faturalar, aynı zamanda batıyı, batının medya anlayışını da sarsarak etkiledi. 1990’lı yıllarda, “haber almak ya da bilgiyi teyit etmek için ne kadar risk alınabilir?” sorusunu, dünya medyasının önemli bir tartışma başlığı haline getirdi.
Şimdi bazı mahkemeler, bu basını yargılıyor. Zaten Türkiye’den ve onun “hukuk”undan söz etmeye bile gerek yok. Türkiye’nin özgür basın üzerindeki baskı ve şiddeti, 1990’ların ilk yarısında Özgür Gündem Gazetesi ile birlikte “yargılama”nın ötesine geçti. Tek tek muhabir avlama, kaybetme, işkencede öldürme, dağıtımcı katliamları ve nihayet doğrudan doğruya binalarıyla birlikte bütün olarak bu basın geleneğini kökünden yok etme çabaları, bombalamaları yaşandı. Ne ki hepsi boşa çıkartıldı.
Şimdi ise Avrupa... Almanya devleti, 31 Ağustos’taki duruşmada sözmona gazetemizi yargılayacak. İhtimal veremiyor insan; ki Kant’ın, Hegel’in, Feuerbach’ın, Schopenhauer’un, Marks’ın Almanyası ve onun yargıçları, Türk rejiminin baskıcı dayatmalarını ve dolduruş çabalarını boşa çıkartamayacak kadar basiretsiz değildir herhalde...

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.