Pandemisizlik algısı

Hatice ERGÜN Haberleri —

  • Genelde COVID-19, özelde güncel versiyonu JN.1’in Türkiye’deki seyri Sağlık Bakanlığı’nın radarına girmiyor. Bu konuda sistemli bilgi üreten tek kanal Türk Tabipler Birliği (TTB) iktidarın hedefi halinde; Kasım 2023’te, her zamanki şahsiyetçi kararlarla TTB Merkez Konseyi görevden alınıyor; kayyum atanıyor. Elimizdeki son güvenilir sağlık verileri Kasım 2023 tarihli.

Dünya genelinde COVID-19 pandemisi hız kesmeden devam ediyor, ölümcüllüğü de. Ama 2019-2022 arası yaşantımızla hiç benzemez bir tarzda ve ritimde yaşıyoruz artık. Sanki böyle bir pandemi bir rivayetten ibaretmiş, hatta salt bir kuruntu, en fenası bir yalan lobisi kumpasıymış gibi. Türkiye’den bahsediyorum. Sağlık Bakanlığı’nın COVID-19 Bilgilendirme Platformu’na baktığımızda son verilerin Mart 2023 için girildiğini görüyoruz. Türkiye’de pandemisizlik algısı yaygınken Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yılın ilk toplantısında (10 Ocak 2024) COVID-19 nedenli ölümlerin Aralık 2023’te 10 bini bulduğunu paylaştı. Tabii, bu veriler ağırlıklı olarak ABD ve Avrupa ülkelerinden geliyor.

The Washington Post’ta 12 Ocak’ta yayınlanan köşe yazısında Fenit Nirappil, ABD genelinde COVID vakalarında kayda değer artışa işaret ediyor; bilim insanlarının atık sulardan, kanalizasyon sistemlerinden topladıkları örneklerle artışı izlemeye çalıştıklarını söylüyor. DSÖ ilgili açıklamasında, Aralık 2023’te, Kasım ayına göre COVID-19 tanısıyla hastaneye yatanların sayısında %42, yoğun bakıma alınanların sayısında %62 artış olduğunu söylerken, bu verilerin 50’den az ülkeden geldiğinin altını çiziyor ve hükümetleri, kapalı alanlarda yeterli düzeyde havalandırmanın sağlanmasını regüle etmeye, sistematik veri toplamaya, bireyleri gerekli görülen yerde maske takmaya çağırıyor.

Genelde COVID-19, özelde güncel versiyonu JN.1’in Türkiye’deki seyri Sağlık Bakanlığı’nın radarına girmiyor. Bu konuda sistemli bilgi üreten tek kanal Türk Tabipler Birliği (TTB) iktidarın hedefi halinde; Kasım 2023’te, her zamanki şahsiyetçi kararlarla TTB Merkez Konseyi görevden alınıyor; kayyum atanıyor. Elimizdeki son güvenilir sağlık verileri Kasım 2023 tarihli.

6 Şubat depreminden bu yana yine salt rant siyasetinden doğru uygulamaların devam ettiği deprem bölgesinde hâlâ altyapısızlıkla yaşamaya çalışanların COVID-19’a gelene kadar başa çıkmakta yalnız kaldıkları çokça primitif viral hastalık da cabası. Geçenlerde muhalif ve/ya da alternatif haber sitelerinde rastladığımız bir tıp makalesinde bilimsel olduğu iddia edilen bulgular, bu bulguların temsil biçimi böyle bir ortama çok uyuyor. Necmettin Erbakan Üniversitesi, Pediatri Bölümünden Hüseyin Çaksen adında bir tıp doktorunun Patients Supernatural Beliefs on Cause of Multiple Sclerosis (Hastaların Multiple Sclerosisin Nedenleriyle İlgili Doğaüstü İnançları) başlıklı yazısı Thieme dergisinde 17 Nisan 2023’te online olarak yayınlanıyor. Çaksen, ortaya karışık bir hasta örneklemine dayanarak MS’le yaşayanların, bu hastalığın nedenleriyle ilgili fikirlerine bakacağını söylediği çalışmasının sonunda üç ana bulgudan bahsediyor. Olduğu gibi çeviriyorum:

1. Dünyanın birçok bölgesindeki dinsel bağlamda hastaların çoğu hasta olmalarını doğaüstü nedenlerle açıklıyor.

2. Bilimsel olarak kanıtlanamasa da, bazı MS hastalarında, hastalık doğaüstü nedenlerden kaynaklanıyor; örneğin Allah’ın ödülü, sınavı ya da cezası gibi.

3. Kader, Allah’ın iradesi, Allah’tan gelen bir ödül ya da ceza gibi doğaüstü nedenlere inanan MS hastalarının çoğu psikososyal, ruhsal ve manevi olarak huzura kavuşmuştur.

Makalenin yayınlandığı Thieme dergisinin Editörler sayfasında Türkiye’den çok sayıda isim görüyoruz. Yönetici editör rolünde Burak Açıkel (Ankara Üniversitesi) var. Muhyiddin Bera Demirtaş, Ümit Işık, Miyase Sena Kale, M. Furkan Korkmaz, Seda Yılmaz Semerci de editörler arasında. Açıkel dışındaki isimlerin akademik kimliğe sahip olmadıklarını da belirterek bu şaşılığa son vermem yerinde olur.

Türkiye’den, ağırlıklı olarak Avrupa’ya ve Kuzey Amerika’ya sağlık emekçisi göçünün arttığı, hekimlerin, insan refahını merkezinde tutan örgütü TTB’nin keyfi siyaset mekanizmasının hedefinde yer aldığı, yurttaşlık hakkı olarak kaliteli sağlık hizmetine erişimin çoğunlukla zenginliğe bağlı olduğu ve/ya da neredeyse tamamen tesadüfi olduğu bir dönemde nörolojik bir hastalığın Allah’tan olduğunu bulgulayan bir makaleye bu kadar önem vermek yeter.

Asıl dikkat etmemiz gereken bedensel ve akılsal bütünlüğümüzü, yeryüzündeki varoluşumuzun anlamını koruyabilmek için doğru adreslere, doğru biraradalıklara, doğru örgütlülüklere başvurmaktır, belki de. Yeni yılın ilk aylarında, kışın soğuğunda, bizi sağlamcılığa mahkûm eden bir sağlık sisteminde, erken kararan, geç aydınlanan günlerde olumlu örnekler nadir olsa da özenle hatırlamak gerekir. Bundan sonraki birkaç yazıyı bu doğruluklara ayırmakta fayda var; umudumuzu koruduğumuz günler için.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.