Paris Komünü, Kela Dimdime ve Sur'un ruhu

Haberleri —

Avrupa tarihinin belki de en önemli özyönetim pratiği olan Paris Komünü, 72 gün süren direnişiyle 19. yüzyılın büyük özgürlük festivali olarak tarihe geçerken, bugün bile insanlığa heyecan veren bir devletsiz yaşam deneyimi olarak karşımızda duruyor. 19. yüzyılda gerçekleşen Paris Komünü'nün ruhunu 21. yüzyılda sürdüren Sur ise barikatlarıyla, devrim şarkılarıyla, kadınların zılgıtlarıyla, güvercinlerin kanat çırpışıyla 72 gündür direniyor ve Paris'i selamlıyor.

Diyarbakır'ın tarihi ilçesi Sur'da 2 Aralık 2015'te "sokağa çıkma yasağı" adı altında sürdürülen sıkıyönetim koşulları tarihin en uzun süreli kent kuşatmalarından birine dönüşürken, Diyarbakır surlarının tanıklık ettiği direniş ise tarihin önemli toplumsal direniş örnekleriyle daha fazla anılır hale geldi. Rojava Devrimi'nin adeta adıyla anılır hale gelen 134 günlük Kobanê direnişi sürecinde sık sık Alman Nazi ordularına karşı direnen Sovyet kentleri hatırlanırken, 72 gündür süren Sur direnişi ise en son Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da "katkılarıyla" İspanya'nın direniş kenti Toledo'nun faşizme karşı direnişinden Kürt tarihinin en önemli direnişlerinden olan Kela Dimdime (Dımdım Kalesi) direnişine kadar birçok kent direnişiyle benzerlikleri vurgulanarak dile geldi. 


La Commune de Paris

1870 yılında 3. Napolyon tarafından başlatılan ve Paris'in işgaliyle sonuçlanan Prusya-Fransa savaşı sürecinde kent savunmasında yer alan onbinlerce gönüllü Parisli, savaş sürecinde kent savunmasını gerçekleştirirken, Paris'in işgal edilmesinden sonra da aylarca Prusya birliklerine karşı direndiler. Paris teslim olduktan sonra cumhuriyetçi hükümet ve Fransız burjuvazisi ağırlıkta toplumsal tabana yayılan bu hareketin politik ve toplumsal bir alternatif olacağı kaygısıyla bu güçleri tasfiye etmeye çalışsa da, Paris'in isyancı ve özgürlükçü ruhu Prusya'ya karşı olduğu gibi hükümete karşı da direnişe geçti. Tarih 18 Mart 1871'i gösterirken, silahlı devrimciler ve hükümet arasındaki çarpışmayı devrimciler kazandı ve fiilen bu tarihte başlayan Paris Komünü, 28 Mart'ta resmi olarak ilan edildi.

Paris ayaklanması o kadar hızlı yayıldı ki, Üçüncü Cumhuriyet'in Başbakan Adolphe Thiers Paris'in askerler, polis ve her türden yönetici ve uzman tarafından boşaltılması emrini verdi. Kendisi de Versay'a kaçtı. Günümüzde AKP'nin Sur, Silopi, Cizre, İdil ve Nusaybin gibi direniş kentlerinden başta öğretmenler olmak üzere devlet memurlarını ve temsilcilerini çekmesi gibi.

Paris'te kentin tüm sokaklarına direniş barikatları kurulurken, aynı zamanda 92 üyeden oluşan Komünal Konsey, kent yönetimini sağlıyordu. İki milyonluk kentin temel ihtiyaçlarını yerel örgütlenmelerle karşılamaya çalışıyordu. Mahallelerin kendi kendini yönetmesi temeline dayanıyordu ki daha sonrasında Friedrich Engels "Komün"ün devleti ortadan kaldıran bir pratik olduğuna işaret etmişti.

Sur'da da direnişin ilk günlerinden itibaren devletin tüm ağır saldırılarına rağmen toplumsal dayanışmaya dayalı bir yaşam ve direniş örgütleniyor. Aylardır Sur'da devlet yok, tam tersine her şeyiyle Sur'un karşısına konumlanmış bir devlet var. Kuşatmaya rağmen insanların nasıl direndiklerine dair verdikleri cevap ise hep aynı oldu "Neyimiz varsa paylaştık."


Paris'in Ulusal  Muhafızları Sur'un Sivil Savunma Birlikleri

Paris Komünü'nün ilanından kısa bir süre sonra 2 Nisan'da kent hükümet güçlerinin saldırısına uğrarken o günden itibaren kent ağır bombardımanlara tabi tutuldu. Paris Komünü'nün çok kısa süren yönetim deneyiminin en önemli kararlarından biri de mecburi askerliğin sonlandırılması ve silah kullanabilen şehirlilerden oluşan Ulusal Muhafızları yani kentin gönüllü savunucularının örgütlendirilmesiydi. Kürdistan'ın diğer direniş kentlerinde olduğu gibi devlet saldırılarına karşı Sur'da da, klasik bir askeri örgütlenme olmayan ve halkın gönüllü bir şekilde kendi sokağını, mahallesini, kentini savunma ruhuna dayanan YPS oluşturuldu. Kentini, kültürünü, toplumu savunma esprisine dayalı bu yapılanma, halkla birlikte Sur'un aylar süren saldırılara karşı savunmasını yaparken, aynı zamanda toplumsal ihtiyaçların çözümüne de katkı sunan bir pratiğin sahibi durumuna gelebildi. 


Paris'te kadın taburu Sur'da mor çeperler

Paris Komünü'nde kadınların oy hakkı olmamasına ve Konsey'de de hiç kadın üye olmamasına rağmen kadınlar kent savunmasında aktif bir rol oynadılar. Ulusal Muhafızlar ordusunda olan kadınlar özgün bir tabur da oluşturdular. Rojava Devrimi'nde olduğu gibi Kuzey Kürdistan'daki özyönetim devrimi ise özünde bir kadın devrimi olma özelliği taşıyor. Sur'da da, devlet saldırılarına karşı çekilen mor brandalardan dolayı "Mor Çeperler" olarak kamuoyuna yansıyan kadın direnişi daha sonra YPS-Jin Sur adıyla özgün örgütlenmesini ilan etti. 

Hükümet güçleri Paris'te komüncülerin barikatlarını yıkmaya çalışırken, kentin dar sokaklardan oluşan ağları, şehri zapt edilemez bir hale getirdiğinden, bu sokaklar geniş bulvarlarla değiştirilmişti. Sur'da ise özel harekat polislerinden bordo berelilere, jandarma özel harekattan SAS komandolarına kadar tüm özel savaş güçlerini devreye koyan devlet güçleri direniş karşısında mahallelere giremezken, yoğun top atışlarıyla yüzlerce ev yakılıp, yıkılarak Sur'un dar kuçelerinde (sokaklarında) geniş yollar açılmaya çalışılıyor. Bu saldırılarda aynı zamanda kentin hafızasını, kimliğini, ruhunu yansıtan tarihi yapılar, inanç merkezleri ve kültürel alanlar ise bilinçli şekilde hedef alındı. Bununla yetinmeyen AKP hükümeti, "kentsel dönüşüm" adı altında TOKİ eliyle Sur'u mekansal olarak da "terbiye" etme ve rant yaratma projelerini gündeme koydu. 


Son barikat düşünce…

Paris, aylar süren direnişin ardından Versay birliklerinin işgaline uğradı. 21 Mayıs'ta kentin batı duvarlarında açılan gedikle kente girmeye başlayan hükümet güçleri, yoğun topçu atışlarıyla silahsız yurttaşları da katlederek ve meydanlarda toplu idamlar gerçekleştirerek direniş güçlerini kırdı. 72 günlük direnişin ardından 28 Mayıs'ta ise kentin son barikatı da düştü. Akabinde büyük bir kıyıma girişen hükümet, komün üyelerinin yaklaşık 20 binini infaz ederken binlercesini ise ya zindanlara attı ya da sürgüne gönderdi. 

Direniş büyük bir kıyımla kırılsa da Paris Komünü yerel, katılımcı demokrasinin en somut örneklerinden biri olarak, hem sosyalizm tarihine önemli bir deneyim olarak yazıldı hem de toplumun özgürlük duygularını besleyen yüzlerce kitap, film ve kuramsal çalışmaya kaynak oldu. Kürdistan'daki özyönetim devriminin en önemli direniş merkezlerinden birine dönüşen Sur, Paris Komünü'nün 19. yüzyılda insanlığa verdiği özgür yaşam umudunu 21. yüzyılda sürdürüyor. Barikatlarıyla, devrim şarkılarıyla, kadınların zılgıtlarıyla, güvercinlerin kanat çırpışıyla Sur direniyor. Aylardır tüm ağır saldırılara rağmen Sur'u "düşüremeyen" devlet güçleri ise şimdi kenti havadan bombalama tehdidinde bulunuyor. Barikatlara karşı hava kuvvetleri; 72. günde Sur'da durum böyle...

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.