Paris’te Mîhrîcan etkinliği

Haberleri —

Kürt müzik ve folklorunun sahnelendiği Mîhrîcan,  kültürün ayakta kalmasında önemli bir işleve sahip. Her yıl Avrupa çapında düzenlenen Mîhrîcan Kürt kültürü, müziği ve dansları açısından önemli bir alan açıyor. Tüm Avrupa ülkeleri için planlanan Mîhrîcan dışında, bu yıl farklı olarak Fransa çapında Mîhrîcan adımı atılıyor. Fransa’da Kürt kültür ve sanatı ile ilgili çalışmalar yürütenler, 7-11 Nisan tarihleri arasında Paris’te Mîhrîcan etkinliğine hazırlanıyor. Etkinlik, Fransa özgülünde düzenlenen ilk Mîhrican kültür etkinliği.  Mezopotamya Demokratik Kültür ve Sanat Hareketi (TEV ÇAND) öncülüğünde Fransa’daki kültür grupları ve sanatçıların katıldığı Mîhrîcan hakkında tertip komitesinden Mehmet Aslan ile konuştuk. 


Bu yıl genel Mîhrîcan dışında, ilk kez Fransa’ya özgü yerel bir Mîhrîcan etkinliği organize ediliyor. Bu sürece nasıl gelindi? 

Çok iyi biliyoruz ki genel kural, genelden özele doğru çalışıyor. Mekanizma buna göre işliyor. Bununla giderek yerellerin, otantik alanların silinip gittiklerini, buna paralel olarak da belli yerlerin, evet sadece belli yerlerin giderek merkezileştiklerini ve hatta giderek tek güç merkezleri haline geldiklerini de biliyoruz. Her gün biraz daha batan ve yok olan bir yerel ve otantik alanlar dizisi, buna paralel olarak her gün biraz daha boy veren ve giderek derinleşen merkezi alanları güç ve irade haline gelme durumu yaşanıyor. Yerellerin yok olması farklılıkların yok olması, değişik renklerin tek renge, yani siyaha dönüşmesi anlamına geliyor. Bu da tekçiliği, merkeziyetçiliği, katı ve tek sesin varoluşunun daima egemen haline gelmesi anlamına geliyor. Oysa gerçeklik böyle değildir. Toplumsal ve ulusal, kültürel ve dinsel doğrular da bu temelde değildir. Bu durum tamamen sistemlerin ve egemen güçlerin, iktidar ve erk sahibi olan kurumların kendi çıkarları doğrultusunda geliştirmiş oldukları sistemsel bir durumdur. Tüm bu nedenlerden dolayı bizler de diyoruz ki merkeziyetçiliğe, katı doğmatik irade ve güç odaklarına, yerelleri, otantik çalışmaları reddeden yaklaşımlara “hayır” dediğimiz için biz de kültür çalışmalarımızı yerelleştiriyoruz. Yerelleştirerek doğmatizmi, katı bürokratik sistem ve zihniyetleri, ben merkezli kültür ve dilleri aşabilir, yerel kültür ve dilleri geliştirebiliriz. Demokratik Özerkliği de Demokratik Konfederalizmi de bu temelde, bu eksende anlıyoruz. Aslında Demokratik Özerklik, Demokratik Konfederalizm, ben merkezi anlayış ve devlet yapısının inkarcılığına karşı yerelleri, yerel dil ve kültürleri yaşatarak geliştirme, geliştirerek büyütme ve koruma alternatifidir. 

Biz de bu doğru anlayış temelinde, bu yıl Mîhrîcan’ı Fransa’da yerel düzeyde gerçekleştiriyoruz. Tabii ki bu merkezi düzeyde yapılan etkinlik ve çalışmaların bir bütün olarak yanlış olduğu anlamına gelmemeli. Demek istediğimiz, yerelde yapacağımız Mîhrîcan çalışmalarını sahada geliştirip güçlendirmek ve ortak bir irade olarak açığa çıkarmaktır. 


Çalışmanın içeriği, yapılma biçimi ve şu ana kadar bu anlamda yaptığınız faaliyetler konusunda okurlarımızı biraz bilgilendirebilir misiniz?

Fransa’da Mîhrîcan kararını aldıktan sonra alanda bulunan TEV-ÇAND çalışanları ve meclis bileşenlerinden bir tertip komitesi oluşturuldu. Yapacağımız etkinlik öncesi tüm Demokratik Toplum Merkezi bünyelerinde faaliyet yürüten birimlerin görüşlerine başvurduk. Hem içerik hem de Fransa’da Mîhrîcan’ın teknik ihtiyaçlarını kolektif bir şekilde karara bağladık. Programımız netleşti. Afişlerimiz şu an Fransa’nın her yerinde. İçeriği sadece yapılacak yarışmalarla sınırlı tutmadık. Bir hafta boyunca kültür ve sanat alanında panel, gösterim, yürüyüş ve etkinlikler dizisiyle Kürt kültür ve sanatının tüm tatlarını katılımcılarla buluşturacağız. 


Etkinlik sadece dans ve müzik ürünlerinin sergilendiği ve jürilerin oyladığı bir çalışmayla mı sınırlı kalacak?

Öncelikle şunu vurgulamak gerekiyor, bizler yarışmaları yetenekleri birbiriyle kıyaslayarak doğruları açığa çıkartma, “şu iyiydi”, “bu kötüydü” diyerek sanat ve kültürel sunum yapma gibi bir yaklaşıma sahip değiliz. Amacımız yarışma değildir. Yapmak istediğimiz Fransa’da bulunan Kürtlere kültürel ve sanatsal düzeyde belli bir doğrultu kazandırmaktır. Ne yazık ki, Kürt kültürü ve sanatının zenginliğinin Kürtler bile farkında değiller. Var olanın düzeyini yükseltmek, belli bir doğrultu temelinde daha nitelikli hale getirmek, zayıf olanı ise büyüterek derinlikli kılmaktır. Birincisi bu. İkincisi, kültürel ve sanatsal çalışma devletsel ve katı bürokratik mekanizmaların bir çalışması değildir. Tam tersine kültür ve sanat, devlet dışı, bürokrasi dışı, baskı dışı bir alandır. Kültür özgür ve bağımsız olarak filizlenerek boy verir. Devletin, bürokrasinin ve şiddetin olduğu yerde ne sanat gelişir ne de kültür. Bu üç olgu kültürü de sanatı da köreltir. Kendi denetimine alır ve kendi için kullanarak özünden boşaltır. Yani kültür ve sanat eşittir demokrasi, özgürlük ve devletsizliktir. Nasıl ki devletin olmadığı yerde demokrasi ve özgürlük oluşur. Gerçekten de bir yaşam, biçim olarak anlamlaşıyorsa, kültür ve sanat da aynı biçimde bir ortamda ancak anlam bulur.  Devlet şiddeti, savaşı ve inkarı kabul eder ve hatta bu temelde olgular üzerinde inşa olur. Kültür ve sanat ise baskının, şiddetin ve inkarın olmadığı koşullarda boy verir. Eğer kültür ve sanatı içiçe, devleti de cehennem olarak kabul ediyorsak o zaman cehennemde çiçeğin yetişmeyeceğini de bilmemiz gerekiyor. Şunu demek istiyoruz; cehennemde çiçek, devlette sanat ve kültür olmaz. Olsa olsa devletin, bürokrasi ve bürokratların kültür ve sanatı olur, halkın değil. 

Tüm bunları “devletsiz halkların sanki kendilerini kültür ve sanat alanında yeterince ifade edemiyorlar anlayışını kırmak için belirtiyoruz. Oysa “güçlü devlet, güçlü kültür ve sanat” değildir. Halbuki en güçlü ve en doğru, en gerçek ve en yalın hal olarak devletleri olmayan halkların kültür ve sanatı gelişir. Bunun en güçlü örneği Kürt halkıdır. Türk devleti “gövdesel ve kuvvet olarak büyük” bir devlettir ama kültür ve sanatı yoktur ya da zayıftır. Hatta var olan, şu an mevcut kültür ve sanat devletsiz halkların kültür, sanatıdır. Devşirilmiş, cilalanmış, çalınmış kültür ve sanat piyasaya meta halinde parayla sunulmaktadır. Türk folklorü, Türk müziği denilen şey aslında Kürt kültürü ve müziğidir. Diğer halkların sanatı ve kültürü de bu çalıntı yapı içerisinde yer alır. Sanat ve kültür devletlerin değil halkların ruhudur. Devletler ise bu ruhu öldürerek kendilerini yaşatıyorlar. 


Mîhrîcan çalışması dışında Paris TEV-ÇAN nasıl bir örgütlenme modeline sahip? Ne tür faaliyetler yürütülüyor?

7 ayrı bölgede Demokratik Kürt Toplum Merkezleri bünyesinde komisyonlar kendini TEV ÇAND Kültür ve Sanat Meclisi olarak bir çatı altında toplamış bulunuyor. Saz kursları, halk dansları (yetişkinler ve çocuklar için), TEV ÇAND Govend Meclisi (bünyesinde 5 ana ekip,bir çocuk ekibi bulunuyor), dengbêj divanı, kadın sanat çalışması grubu, keman kursları, çocuk ve yetişkinler korosu gibi çalışmalarımız bulunuyor.


SELMA AKKAYA/PARİS 

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.