Rehber Seyda Evdilrahmanê Timoqî - Hafız Ahmet TURHALLI

Kürdistan’da yurtseverliğin, milletseverliğin kökleri medreselerde filizlenmiştir. Kürt dili ve edebiyatı Medreselerde şekillenmiştir. Seydayê Cezîrî, Mele Ehmedê Xanî, Feqıyê Teyran, Mele Ehmedê Batê, Mela Seidê Kurdî, Şeyh Saidê Kal, Qadî Muhammed, Şeyh Ubeydullahê Nehrî, Şeyh Mehmudê Berzencî, Şeyh Ehmedê Barzani ve seydayê Cîgerxwîn bunlardan bir kaçıdır.
Vatanperverliğin kaynağı olan Kürdistan medreseleri, İslam alemine ve Müslümanlara da ilmi açıdan, büyük katkılar sunmuştur. Kürdistan’ın ilmi, dini ve toplumsal yapısı bu kaynaktan beslenmiştir. Bu kaynak Kuran’i ve Muhammed’i (sav) olduğu için vatanperverdir, milletperverdir, zulme ve zalime karşı ehli kıyamdır.
İmanını saltanata, paraya derdest etmeyendir. Temizdir, ehli takvadır, İslamı, ahlak, adalet ve Allah’a teslimiyet olarak kavrayan, toplumsal rehber bir çizgidir.
İşgalci serdestler tarafındanda tesbit edilen bu çizgi, milletimize ve dürüst Müslümanlara karşı kullanılması için, satın alınmaya, derdest edilmeye çalışılmıştır. Osmanlılar ve iktidar İslamcıları, toplumsal ve ilmi gücü yozlaştırmak ve yanına almak için her türlü kirli çalışma yürütmüşlerdir. Saray ve Saltanat Mollalarının oluşturulması, iktidar gücüne, maddi güce katılmaları, heva ve heveslerinin peşinden koşturmaları, Müslümanlarıda yozlaştırmıştır. Bu vaziyet, İslamı; Kuran’ı, Muhammed’i (sav) ilmi ve akli olmaktan çıkarmıştır. Kürdistan Medreselerindeki, toplumsal ve ahlaki İslam, iktidar İslamına eklemlenmeye çalışılmıştır. Osmanlılar döneminde satın alınarak yanına çekmeye çalıştığı, işgalcilerle işbirliği mefkuresi, İdrisi Bedlisi, Ebu Suud, Molla Gorani, gibi isimlerle tarihte yerini almıştır. İşgalcilerle ilişki yaşayan bu kesimler, Kürdistan Medrese ve ulemasını, iktidara mutlak anlamda eklemleyememiştir. Bu durumdan dolayı, Medrese ve Kürt uleması, son iki yüz yıllık, Kürt kıyamlarına başkaldırılarına öncülük etmiştir. Osmanlıların dağılması ile şekillenen Turani, Kemalist devlet; Tekke ve zaviye kanunları çıkararak Kürdistan ve Kürt milletinin, İlmi ve İslami damarını kesmeyi hedeflemiştir. Kuran’ı, Muhammed’i, toplumsal ve yurtsever olan bu damar, yeraltına çekilerek kendisini dar bir alanda yaşatabilmiştir. Batman’ın Kozluk ilçesinin Timoq köyünde, dünyaya gelen Seydayê Timoqî, bu medreselerin, mefkure ve geleneğinin takipçisi olmuş, yakın tarihimizde yurtsever ve toplumsal İslami çizgiye de rehberlik etmiştir. Bu doğru ve gerçek İslami çizgi, işgalciler ve iktidar İslamcılarına karşı, pasif mücadele yürütürken, Ulusal kurtuluş mücadelesinin başlaması ile yeniden aktifleşmiştir. Bu hakikatten dolayı, Seydayê Timoqîileri yaşına rağmen soluğu Ulusal kurtuluş mücadelesi saflarında almıştır. Bu çizginin mücadeleye, akması ile Kemalist devlet İslamı kendi lehine kullanmak, Kürtleri ve Müslümanları aldatmak için, her türlü karşıt mücadeleyi derinleştirmiştir. Kemalist devlet, Kürt Ulemasını ve Medreselerini tasfiye etmiş yerine, Türk İslam sentezi mektepleri olarak, imam hatipler ve İslam enstitülerini koymuş, yeşil Kemalizmin serpilmesi için strateji değişikliğine gitmiştir. Diyanet İşleri Başkanları, bunlar işbirlikçi Kürtler: Nurettin Yılmaz, Mehmet Görmez, Ali Karadaği, Mustafa Muslim, Tarikatlar, AKP, Hüdapar, İhvancılar, ve sadece isimlerinin bile bir kitaba sığdırılamayacağı, münafık Cemaatler oluşturulmuştur.
Seyda’nın ve seydalarımızın, dinine ve mukaddesatına bağlı olanların, medrese kökeninden gelenlerin, Ulusal kurtuluş mücadelesi ile tanışmaları kısa zamanda gelişmiş ve hakikatle yekvücut haline gelmişlerdir. Ulemamızın Medrese ve toplumsal İslam çizgisinde, ulusal kurtuluş mücadelesinde yerlerini almaları, bu mücadelenin hak olduğunu savunmaları, iktidar sahiplerini ve onlara bağlı olan saray hocalarını ürkütmüştür. Bu durumu fark eden iktidar, Kürt ulemasına karşıt olarak, işbirlikçi hoca çizgisi ile toplumu kendi yanında tutmak için, dini sonuna kadar pervasızca kullanmıştır/ kullanmaktadır. Kürdistan’da ve Kürt karşıtlığında, İslam bir inanç olarak değil, işgalci güçlere işbirlikçilik yapan beşeri bir ideolojiye dönüştürülmüştür. Dikkat edilirse Kürdistan’da işgalcilerin işbirliği en fazla din istismar edilerek, din kullanılarak yapılmaktadır. Rojava’da, Rojhelat’ta, Başur’da ve özellikle Bakur’da, işbirlikçilik en fazla kendisini din adına ve din istismarı biçiminde örgütlemektedir. İşgalcilerle işbirliği din adına sürmektedir. Bu işbirlikçi çizgiye karşı, Seyda Timoqî rehberliğinde mücadele eden, Kürt uleması 40 dolayında alimini şehit vermiştir. mücadele eden ulema hapse atılmış, toplum içerisinde teşir edilmeye ve dinsiz gösterilmeye çalışılmıştır. Mardin’de şehid edilen bir alimimizin boynuna haç geçirilerek, cenazesi panzerin arkasından sürüklenmiştir. Son dönemde yüzlerce alimimiz görevden atılmış ve açlıkla terbiye edilmeye çalışılmaktadır. Kürdistan’daki işbirlikçi çizginin bertaraf edilmesi ancak, din adına oluşturulmuş olan bu işbirlikçi bağın koparılması ile gerçekleşecektir. Bütün Kürt Müslümanlar, Devletin ve işgalcilerin, karşısında yer alan ulemalarının etrafında kenetlenerek, Kuran’ı ve Muhammed’i İslama ulaşabilirler. Müslüman Kürtler arasında yüz yıllardır örülen sahte ve iktidarcı islam mefkuresi, ortadan kaldırıldığında, Kuran’ı ve Muhammed’i olan ilmi ve toplumsal İslam, kendi kökleri üzerine yeşerecektir. Gerçek iman ehlinin yükü ağır olmakla birlikte, bertaraf edilecek bu mefkure ile İslam dinide kurtuluşa erecektir. Seyda Timoqî şahsında Kuran’ı ve Muhammed’i İslamı savunarak şehid olan ulemamızı bir kez daha anarken, işbirlikçi ve sahte dinin Kürdistan’dan atılması için mücahede etmemizin aciliyet ifade ettiğini belirtmemiz gerekmektedir.
