Riyakarlık bilgisi

Bazı rejimler, tamamen bu çelişik paradigma üzerine kuruludur. Ve bu rejimlerde bilgi, aklı yok etmenin en temel aracıdır. Bilgi, aklı devre dışı bırakmak için vardır. Aklı yok etmeyen, değilse zayıflatıp edilgenleştirmeyen bilgi, en hafif deyimle “zararlıdır.” Öyle ise en değerli bilgi; aklı dumura uğratan, işlemez hale getiren, onu kötürümleştirip izlenimden ve gözlemden kopartan, görgünün algı oluşturma kapasitesini yerle yeksan eden bilgidir. Bu bilgi, insanı, insani niteliklerden, yani bildiği şeyler ile vicdan oluşturma erdeminden fakir hale getirir.
İşte “Tarihsel Türk Bilgi Sistemi” budur.
Türk bilgi sistemi, toplumu akıldan ve izandan yoksun bırakmak üzerine ve hassaten bu amaçla kurulmuş bir bilgi sistemidir. Dağlara yazılan sloganlardan tutalım üniversitelerin (özellikle sosyal bilimler) müfredatına, ilk öğretimin içerik, kural ve uygulamalarından tutun da siyasi terminolojinin önermelerine, dışarıdan alınmış bir kaç parça doğa ve tıp bilimi literatürü dışındaki bütün yazın ve entelektüel alan külliyatı, bu sisteme dahildir.
Bu nedenle Türk bilgi sistemi, topluma muhakeme bilinci vermez. Değil böyle bir bilinç; akıl, muhayyile, izan ve idrak bakımından açlıktan kırılan kurak bir ülkedir Türkiye. Bu yüzden Türkiye’de muhalif olmayan hiç bir bilim ve sanat alanı, dirhem yaratıcılıktan nasiplenmemiştir. Dirhem yargılamaz, dirhem akıl yürütmez, dirhem analiz yapmaz, olaylar ve olguları birbirine ilişkilendiren dirimsel bağlar üzerinde zerre-i miskal kadar geliştirici tez üretemez. Hele de çözüm getirme yeteneği bakımından tamamen kör ve topaldır. Bu yüzden Türkiye, bugüne kadar hiç bir siyasal sorununu akıl yoluyla çözememiştir. Onun bu topraklara geldiği varsayılan 1071’den 2011’e 940 yıllık tarihi, akıl ve düşüncenin yerine, demir ve çeliğin yıkıcı kudretinden üretilmiş bilgilerin esas olduğu bir tarihtir. Bu yüzden Türk tarihinde ya fetih, ya da yıkım hikayesi vardır.
Bu nedenle dikkat edin, aslında medyasından akademisyenine, siyasetçisinden askeri idarecisine, sendikasından “sivil toplum”una, her şeyi bilir bu sistemin “yetişkin”leri... 13 askerin vurulduğu operasyonun bir devlet operasyonu olduğunu da bilir, eylemsizlikle geçen 2011 yılının 6 aylık döneminde 50 gerillanın askerce katledildiğini de... Yargısız infaz edilen Kürtleri de bilir, karakollardaki işkenceleri de, hapishanelerdeki infazları da... Kürdistan’ın taşsız toplu mezarlarla dolu olduğunu da bilir, sivil direniş eylemlerine yapılan insanlık dışı müdahaleleri de... Her şeyi bilir... Her şeyi bilir, ama bu bilgi, ona, ya öç ve nefret hırsı, ya da içini soğutan bir zafer duygusundan başka bir “bilgi” vermez. Oturup akli bir muhakeme yapma ve vicdani bir çözüm yolu geliştirme gücü alamaz bu “bilgi”den. O yüzden de bu bilgiye karşı objektif olarak riyakardır.
İşte bu yüzden Kürtlerin yürüttüğü mücadele, sadece Kürtleri özgürleştirme mücadelesi değil, aynı zamanda, topyekun Türkiyelilerin içine hapsedildiği geleneksel kötürümleştirici sistemi parçalama mücadelesi, yani Türkiye toplumunun tarihten getirdiği “bilgi-akıl paradigmasını”n yıkılıp yeniden kurulmasına katkı verme mücadelesi olmak zorundadır. Gerçek özgürlük buna bağlıdır çünkü...
