Rojava hayatımı değiştirdi

Oğlu Cihan’ın ardından Rojava’ya giden Anne Gabriella: ”Rojava’da insanlar, olan bitene rağmen hiç bir zaman ümitlerini kaybetmemiş. Rojava’da insanlar birbirlerine ve ülkelerine o kadar bağlılar ki, ben böyle bir duruşu hayatımda ilk defa gördüm. Bu duruşu, bu bağlılığını çok takdir ettim.”
ERKAN GÜLBAHÇE-DİLAN AKDOĞAN / SAARBRÜCKEN
Gabriella Lukas Ossi... Kürdistan’a giden Alman savaşçı Cihan Kendal’in annesi... Onunla ilk kez 2014 yılında Saarbrücken Kürt Toplum Merkezi’nde tanışmıştık. Oğlu Cihan’ın uğruna mücadele verdiği bir halkı tanımak için Saarbrücken Kürt Toplumu Merkezi’ne geliş gidişleri bir hayli sıklaşmıştı. Gabriella Anne, Saarbrücken Kürt Toplumu Merkezi’ne ilk gelişini anlatırken, “Derneğe girdim, içerdeki insanlara PKK kimdir? PKK ne yapıyor? Gerilla ne demek? Kürdistan neresidir? bana anlatın dediğimde, herkes dondu kaldı. Kimse bir anlam veremedi. Herkeste bir sessizlik oldu. İlk zamanlarda ne ben onları anlıyordum, ne de onlar beni” diye aktarıyor.
2016 yılında uzun uğraşlar sonucu kendisi ile yaptığımız röportajda, aradığı bir çok soruya cevap bulmuş, Cihan Kendal’in gidişine bir değer biçiyor, Cihan ile gurur duyduğunu belirtiyordu. Cihan’ın uğruna mücadele vermek için gittiği Kürdistan’ı görmek, Kürtleri tanımak için Rojava’ya gitmek istediğini belirtiyordu. Arada geçen zaman zarfında Gabriella Anne her geçen gün Kürtlere daha fazla yaklaşıyor, eylem ve etkinliklere katılıyordu.
O ve Almanya, Fransa, Hollanda, İtalya ve İspanya’da çocukları Rojava’ya giden diğer anneler, bir araya gelerek ‘Barış İçin Anneler Delegasyonu’nu oluşturdu. İki ay önce yaptıkları hazırlıklardan sonra yola koyulan anneler, Rojava’ya gitti. Rojava dönüşünden sonra Gabriella ana ile söyleşi için Saarbrücken Kürt Toplumu Merkezi’nde bir kez daha buluşuyoruz. Söyleşiye başlarken cebinden 5 tane çakıl taşı çıkarıyor. ”Bunları Rojava’dan getirdim diyor” ve bizlere birer tane verdikten sonra geri kalanlarını derneğe bırakıyor.
Çocukları Rojava’da bulunan farklı ülkelerden gelen anneler ile birlikte “Barış İçin Anneler Delegasyonu” oluşturarak Rojava’ya gittiniz. Bu delegasyon nasıl oluştu? Bu çabanızın amacı neydi?
Rojava’ya gitmeden birkaç ay önce Cihan bana, jineloji organizasyonu tarafından Anneler için bir delegasyon turu düzenleme çabalarını aktardı. Eğer uygun görürsem jineloji ile iletişime geçip bu delegasyon ile birlikte Rojava’ya gelebileceğimi belirtti. Bunun üzerine Jineloji ile iletişime geçtim. Haberleştik ve Rojava’ya gelmek isteyen annelerin iletişim adreslerini aldım. Annelerle yazıştık ve gitmek için hazırlıklara başladık. Oluşturduğumuz heyete de “Barış İçin Anneler Delegasyonu” ismini verdik. Delegasyon iki Alman, iki İspanyol, bir Fransız, bir İtalyan ve bir Hollandalı anneden oluşuyordu.
Bu delegasyon turunun ilk amacı Rojava’daki durumu yerinde incelemek, Rojava’da yaşanan değişimi, komünal hayatı görmek, sağlanan barış ortamını görüp, yaşadığımız ülkelerde halkımıza anlatmak ve Rojava konusunda bir duyarlılık oluşturmaktı. İkinci gidiş nedenimiz ise; Barış Anneleri olarak Rojava’ya yapılan saldırıları ve özellikle Efrîn işgalini yerinde ilk ağızdan öğrenerek, Avrupa kamuoyuna gerçekleri anlatmaktı. Bunu gerçekleştirirken Rojava’da mücadele eden çocuklarımızı görmek ve o coğrafyayı tanımak da bir diğer amacımızdı.
Cihan ile ilk karşılaşma anını anlatır mısın? O anlarda neler hissettiniz?
O anı nasıl tarif edebilirim ki? Ancak yaşamak gerekir. Çocuklarımız Dicle nehrinin karşı tarafında bizi bekliyormuş. İlk karşılaşma anımda sanki çocuğumu doğurduktan sonra ilk defa kucağıma alıyormuşum hissiyatı doğdu. Sanki Cihan’ı yeni doğurmuşum. Çocuğunu doğuran anne mutluluğunu yaşadım. Onun o küçük dağdan elinde çiçekle aşağıya doğru koştuğunu görünce içimde tarif edemeyeceğim bir mutluluk yaşadım. Ben de Cihan’ı görünce hemen ilk anne olarak bottan aşağı atladım ve Cihan’a doğru koştum. O anda ona sadece sarılmak ve kollarımda tutmak istiyordum. Onunla buluşmadan önce Cihan’ın beni keleş ile karşılayacağını hayal ediyordum. Oğlumun beni keleş ile karşılayacağını düşünürken, elinde bir deste çiçek ile karşıladı ve o anda tarif edemeyeceğim duygular yaşadım. Tek kelime ile muhteşemdi.
6 yıl sonra Cihan ile karşılaştınız. Nasıl bir duygu?
Cihan 6 senede çok olgunlaşmıştı. Benden ayrıldığında çok gençti ve ben Cihan’ı çocuk olarak görüyordum. Oysa 6 sene sonra yetişkin, ne yaptığını bilen ve nasıl hareket edeceğini bilen biri olarak karşıma çıktı. Uzun süre görüşmeyen anne ve çocuk arasında zorluklar yaşanabilir. Ama Cihan ile aramızda ilk görüşme anından itibaren hiç bir zorluk yaşanmadı. Örneğin bir insani uzun zaman görmesen bazen nasıl yaklaşacağını bilemezsin. Ama bizde öyle olmadı. Cihan ile daha önce sarıldığımız gibi sıcak sarıldık.
Biraz da Rojava’da kaldığın zamanı anlatır mısınız?
Elbetteki çocuklarımızı görmemiz önemli ama bizim farklı misyonlarımız da vardı. Bu bilinç ile hareket ediyorduk. Rojava gezimizi sadece çocuklarımıza ayırmadık. Bir süre sonra çocuklarımızdan ayrılarak farklı bölgelerde incelemeler için yola çıktık. Gezimiz çerçevesinde; Kobanê başta olmak üzere Qamişlo, Serekanîye, Til Temir, Amude, Hesekê, Reqa, Derîk ve birçok şehir dolaştık. Halkın çalışmalarına tanıklık ettik. Bu çerçevede başta şehitlikler olmak üzere gazilerin kaldıkları yerleri, Mala Jin, Kongra Star, Parastina Jin, YPJ merkezi, Jin TV ve birçok kurumu ziyaret ettik, gözlemlerde bulunduk.
Oraya giderken kesinlikle korkmuyordum. Orada yaşananları görmek istiyordum. Çünkü müthiş bir mücadele veriliyordu. Bu mücadeleye sınırsız saygı gösteriyordum. Gitmeden önce kafamda tasarladığım Rojava ile orada karşılaştığım Rojava arasında dağlar kadar fark gördüm. Almanya’dayken Rojava’nın savaş halinde olduğunu düşünüyordum. Her şey çok karışık, hiçbir düzen yok diye düşünüyordum. Çünkü buraya öyle yansıtılıyordu. Öncelikle Rojava’nın bu kadar büyük bir coğrafyaya sahip olduğunu bilmiyordum. Burada çevrem tarafında bana söylenenler “Rojava savaşın hakim olduğu bir yerdir ve oraya gidersen hayatını kaybetme riskini göze almış olursun” deniyordu. Rojava’ya gittikten sonra bunun gerçek olmadığını gördüm. Bu gezimle gördüm ki Rojava, güzel insanlarla dolu çok güzel bir ülkedir. Rojava’da insanlar, olan bitene rağmen hiç bir zaman ümitlerini kaybetmemiş. Rojava’da insanlar birbirlerine ve ülkelerine o kadar bağlılar ki, ben böyle bir duruşu hayatımda ilk defa gördüm. Bu duruşu, bu bağlılığını çok takdir ettim.
Rojava’da çok canlı bir hava var. Rojava’daki hayat şehirlere göre değişkenlik gösterebiliyordu. Mesela Derik’te hayat çok dinamikti, çarşı çok canlıydı. İnsanlar tüm ihtiyaçlarını karşılayabiliyordu. Rojava’da beni en çok şaşırtan savaşın ağır sonuçlarıydı. Bazı küçük köylerde DAİŞ’in yaptığı vahşetleri görebiliyorduk. Küçük bir köyden geçerken rehberimiz meydandaki kafesi göstererek, DAİŞ’in buralara hakim iken insanları bu kafesin içine koyarak işkence ettiklerini belirtti. Yolumuzun üzerimde bir okul gördük, DAİŞ’in uyguladığı vahşet bu okula bakılınca görülebiliyordu. Beni en çok derinden etkileyen şehir ise Kobanê idi. Kobanê bir müze görünümündeydi. Bir bölümü savaştan sonra dokunulmadan bırakılmıştı. Savaşın tüm çıplaklığını buraya bakınca görebiliyorduk. Hatta oradan geçerken bir çürüme kokusunu dahi aldım. Ama bunca yoğun savaşa rağmen Kobanê yeniden küllerinden doğmuştu. Hızlı bir inşa sürecine tanıklık ettim. Kobanê’de insan yoğunluğu beklentimin çok üzerindeydi. Kobanê’de konuştuğumuz insanların kararlılığı şehrin kendi şehirleri olduğunu sonuna kadar Kobanê’yi terk etmeyeceklerini belirtmeleri, insanların iradelerini bu kadar net ortaya koymaları beni derinden etkiledi.
Rojava Devrimi, kadınla özdeşleşti. Siz Rojava’daki kadın mücadelesini nasıl gördünüz?
Bir askeri kadın komününü ziyaret ettik. Burada kadınların kendini çok iyi organize ettiklerine tanıklık ettim. Kobanê’de bir kadın evini ziyaret ettik. Orada yaşayan kadınlar bu evi kendi çabaları ile inşa ettiklerini belirtti. Orada her şey komün hayatına dayalıydı. Herhangi bir sorunu imece usulü ile ortak hallediyorlardı. En önemlisi bu kadın evi ihtiyacı olan tüm kadınlara açıktı. Eşleri ile problemi olan kadınlar ile eşler arasında arabulucu olduklarını ve ailevi sorunları halletmek için çaba sarf ettiklerini belirtti. Yalnız kalan, ihtiyacı olan tüm kadınları kucakladıklarını belirttiler. Rojava’da gördüğüm kadınlar çalışmalarıyla erkeklerden geri olmadıklarını gösterdi. Kadınlar Rojava’da hayatın her alanına erkeklerle eşit. Tüm komünler eşbaşkan sistemi ile yönetiliyor. Rojava kadınları muhteşem bir gelişim göstermiş.
Rojava’daki kadın hareketi ile Avrupa’daki kadın hareketlerini kıyasladığınızda neler söyleyebilirsiniz?
Şunu belirtmem gerekir ki, Avrupa’daki kadın hareketine pek yakın değilim ve fazla bir ilişkim yok. Buradaki kadınların Rojava’daki kadınlara göre daha fazla imkana sahip olduklarını görmek gerekir. Rojava’daki kadınlar çok büyük bir savaştan çıktı. Eksik ve yetmezlikleri var. Yıllarca baskı görmüşler ve ezilmişler. Bir anlamda çekiniyorlar. Bizim gibi annelerin gidip onlara cesaret veresi önemli bir adımdır. Özellikle politize olmuş mücadeleye katılmış genç kadınlar çok iyi organize oluyor. Politize olmuş genç kadınlar, öncülük rolünü oynayarak diğer kadınlara cesaret ve ilham verecek. Sivil hayatta gördüğüm kadarıyla kadınların çoğunda erkek tarafından baskı görme korkusu halen mevcut. Örneğin bu duygu Avrupa’da fazla değil. Avrupa’daki kadınların çok değişik imkanları var. Kendi meslekleri var, çocuklarını özgür yetiştirmeyi biliyorlar ve problemler olunca gidebilecekleri çok yer mevcut. Şunu da belirtmekte yarar var, Avrupa’da insanlar çok bencilleşmiş. Rojava’da bencillik yok, toplumsallık var.
Rojava’da enternasyonalist gençler ile buluştunuz. Neler konuştunuz?
Cihan Avrupa’daki eylemleri merak ediyordu. Almanya’dan özellikle Saarbrücken eyaletinde neler olup bittiği üzerine uzun uzadıya konuştuk. Önümüzdeki süreçte neler yapabiliriz, tartıştık. Avrupa’daki eylemleri bol bol tartıştık. Cihan benim Almanya’daki eylemlere katıldığımı ve dernek ile ilişkilerimi biliyor. Bundan dolayı çok gurur duyduğunu söyledi. Rojava’da bulunan enternasyonallerle de konuşma fırsatı buldum. Birçoğu verdiğim mücadele ve söylediğim şeylerden dolayı Cihan’ın şanslı olduğunu belirtti. Rojava’da bulunan bir çok enternasyonalist, aileleri ile ilişki halinde olduklarını, bir çoğunun kendilerini desteklediklerini ancak Rojava’ya gelmekten çekindiklerini belirtti. Rojava’daki enternasyonaller ile kurduğum iletişimde bana Rojava’daki mücadeleyi nasıl bulduğumu sorduklarında şunu söyledim: “Tabii ki burada bir savaş var. Benim oğlum bu savaşın içinde. Oğlumu yalnız bırakamam. Oğlumun inandığı gerçekleri herkese ve her yerde anlatmalıyım. Sizler de aileniz ile iletişim halinde olun. Onları ikna edin ki, onlar da bulundukları ülkede bulundukları yerlerde Rojava Devrimi’nin gelişimine ve tanıtımına katkı sunsunlar. Eğer anne babanız Rojava’da verdiğiniz mücadele hakkında bir şey bilmiyorlarsa sizin verdiğiniz mücadeleyi ve sizin haklılığınızı çevrelerine anlatmıyorlarsa sizin yüzde yüz başarıya ulaştığınızı nasıl kabul edebiliriz. Siz burada verdiğiniz mücadele ile yetinememelisiniz. Çevrenizi de bulundukları alanlarda bilgilendirip bu mücadeleye katkı sağlamaya davet etmelisiniz.”
Rojava Devrimi’nin Avrupa ve dünyada görünür olması için ne yapılması gerekiyor?
Rojava’da olup bitenleri dünyaya daha iyi anlatmamız için basını iyi kullanmamız gerekiyor. Rojava’da muazzam bir mücadele veriliyor. Verilen bu muazzam mücadeleye karşı elimiz kolumuz bağlı oturamayız. Mücadeleyi yükseltelim. Bu, Rojava’da mücadele eden insanlara boynumuzun borcu. Borcumuzu ödemek için daha fazla mücadele diyorum.
Biz geri döndükten iki gün sonra tekrardan telefonlaştık ve neler yapabiliriz tartışmasını yürüttük. Aramızda aldığımız karar ile hemen Rojava’ya “Liebe im Karton/Kartondaki Sevgi“ adında bir yardım kampanyası başlattık. Yetim çocuklar için eşya topladık ve bir TIR ile Rojava’ya gönderdik. Açıkçası Rojava’yı gördükten sonra yerimde duramıyorum. Daha çok insan Rojava’ya gitmeli. Rojava’da neler yaşandığına tanıklık etsin. Daha çok insanın oradaki öz yönetimi görmesi gerekiyor. Orada kurulan düzene tanıklık etmesi gerekiyor. Biliyorum Türkiye gibi güçler orada kurulan yönetimi kabul etmiyor. Sorun, onların kabul edip etmemesi değil, bizim Rojava için neler yaptığımız. Eğer gücümüzü birleştirişsek, gençler taşın altına daha fazla elini koyarsa başarıyı yakalarız. Egemen güçlere gücün kimin elinde olduğunu göstermiş oluruz.
İnsanlara, Rojava’yı anlatmalı ve onları Rojava konusunda ikna etmeliyiz.
Delegasyonunuz bundan sonra neler yapacak?
Biz jinenoloji ile iletişim halindeyiz. Onlar da bize bu soruyu sordular. İlk etapta gelen anneler bulundukları ülkelerde Rojava’yı anlatacak. Kamuoyu oluşturmaya çalışacak. Özellikle basını kullanmaya çalışacağız. Bundan sonra delegasyon olarak iletişimimiz devam edecek. Bir anlamda kim ne yapmış, kim neler yapıyor, birbirimize anlatarak kendimizi denetleyeceğiz. Benim amacım tekrardan Rojava’ya gitmek, oraları daha iyi anlamak ve Rojava’nın gelişimine katkı sunmak. Rojava’ya tekrardan gitmek için çaba sarfedeceğim.
Rojava’ya gidişim benim hayatımı değiştirdi. Ben gitmeden önce de Kürt halkına karşı çok büyük bir saygı duyuyordum. Ama şimdi ise Kürt halkını kalbime yerleştirdim. Kürtlerin acılarını, Kürtlerin yaşadıklarını kalbimden hissediyorum. Bu tarif edilemez bir duygu, yaşanması gerekiyor. Eğer ben haksızlık görürsem o zaman gözlerimi bu haksızlık karşısında kapatamam. Beni anlamak istemeseler de, yargılasalar da bunları dile getiririm. Rojava’ya karşı bir haksızlık var. Buna karşı durmamız gerekiyor. Bizim Rojava’ya ses olmamız gerekiyor.
‘Avrupa’daki Kürtlere öfkeleniyorum’
Almanya’daki bir çok eylem ve etkinliğe katıldınız. Bu eylemleri nasıl buluyorsun?
Bana kızmayın ama bir gerçeği söylemek durumundayım. Avrupa’daki kadın hareketinden önce Avrupa’daki Kürtler Rojava’daki devrimi nasıl görüyor, buna bakılmalı. Bu konuda beni anlamanızı rica ediyorum. Ben bir Alman anneyim. 6 sene öncesine kadar Rojava’nın neresi olduğunu bilmiyordum. Benim bir oğlum var ve benim oğlum Kürtler için 6 yıldır savaşıyor. Her gün yaşamını kaybetme riski ile karşı karşıya ve bu durumda benim de bazı şeyleri söyleme hakkım vardır diye düşünüyorum. Rojava’daki Kürtleri göz önüne getirip, buradaki bazı Kürtlere baktığım zaman çok öfkeleniyorum. Buradaki Kürtlerin çoğu Avrupa’nın rahat yaşamına adapte olmuş. Burada eylemler olduğunda çoğu zaman şunu gözlemlemişimdir: Genç erkeklerin ellerinde telefonlar ile kendilerini gösterme ve hava atma çabaları beni derinden sarsıyor. Eyleme gelme amaçlarının dışına çıkıyorlar. O anda şöyle düşünüyorum: “Sen burada duruyorsun ve keyfin yerinde ama benim oğlum arkadaşları ile savaşta. Her an hayatını kaybedebilir. Eğer ülken ve halkın için bir eylemde isen ona yaraşır davran.”
Bu konu hakkında Cihan ile konuşup, tartıştık. Cihan Almanya’da neler olup bittiğini buradaki eylemleri merak ediyordu. Ben şunu merak ediyordum, acaba Rojava’daki insanlar, Rojava’dan kaçan insanlar hakkında ne düşünüyorlardı? Bu soruyu Rojava’daki insanlara sordum. Rojava’daki insanlar Rojava’yı terk edenler hakkında hiç iyi şeyler söylemediler. Rojava’dan kaçan insanları ihanetçi olarak gördüklerini söyleyenler dahi oldu. Hatta geri döndüklerinde kabul etmeyeceklerini söyleyen insanlara dahi rastladım.
Efrîn’de çocuğu şehit edildikten sonra cenazeye eziyet yapılan bir anne ile karşılaştım. Annenin o çaresiz yüzüne baktım, ne söyleyeceğimi bilemedim. O anne ile buradaki Kürtleri kıyasladığımda bana çok da hakkaniyetli görünmüyor. Ne yazık ki Rojava’da yaşanan vahşetin tamamı buraya yansımıyor. Rojava’yı gördükten sonra ben genç olsaydım, benim bir ailem olmasaydı, Rojava’da kalır ve mücadele ederdim, dedim. Rojava’yı gördüm. İnsanlarla aynı dili konuşmasam da onları o kadar iyi anladım ki. Onların ne düşündüğünü o kadar iyi hissettim ki, onların da beni anladığını düşünüyorum. Anlamak için aynı dili konuşmak gerekmiyor. Efrîn’de oğlu şehit düşen Hollandalı bir anne oğlunun mezarını ziyarete gidiyordu. Aynı dili konuşmasak da birbirimize sarıldık. O anda kalbimiz konuştu. Onun tüm hislerini anladım. Şuna tanık oldum. Bir insanı anlamak için aynı dili konuşmak gerekmiyor. Aynı ideal ve düşüncede olmak yetiyor.
Rojava’da insanlar müthiş bir birlik kurmuş. Bu birliği pekiştirmek için her yolu deniyorlar. Onların bu çabasına cevap olmak gerekiyor. Onların bu mücadelesini anlatmak gerekiyor.
