Beni Rojava’da en çok şaşırtan şey gerçektende kadınların bütün politik yapılarda aktif olarak yer alması oldu. Kadınlar her yerde çoğunluğu oluşturuyorlar, her yerde öncü rol oynuyorlar. Rojava’da son kararı kadınlar veriyor.
REWŞAN DENİZ
Münih Üniversitesi’nde araştırma görevlisi ve aktivist Kerem Schamberg bir süredir Rojava’da. Kürdistan, Türkiye ve Almanya’daki politik gelişmeleri yakından takip eden, yazıları ve sosyal medya paylaşımlarıyla dikkat çeken Schamberg, devrimi bu kez yerinden anlatıyor. Rojava’da gördüklerinin “umut verici” olduğunun altını çizen ve herkesi bu deneyimleri yerinde görmeye hatta katkı sunmaya davet eden Schamberg’in sorularımıza yanıtları şöyle:
Mart ayının başından bu yana Rojava’dasınız. Geçişte bir sorun yaşadınız mı? Yolculuğunuz nasıl geçti?
Evet, Mart ayının başında buraya geldim. Buraya geliş biraz zorlu oldu ama imkansız değildi. Umarım kısa sürede Kuzey Suriye’ye gelişler kolaylaşır, normal sivil araçların giriş çıkışlarına izin verilir. Güney Kürdistan kapılarını açar ve buradaki politik yapıyı görmek isteyenler ve buraya gelen siviller için durum kolaylaşır.
Rojava ziyaretinizin nedeni nedir? Bir proje için mi yoksa Rojava’da yaşananları yerinde gözlemlemek için mi gittiniz?
Rojava’ya gelişimin iki sebebi var. Birincisi; Kürt medya sistemi üzerine yaptığım çalışma için araştırma yapmak için buradayım. Kürt medyasının nasıl çalıştığına, Kürt gazetecilerin günlük çalışmalarına bakıyorum; onlarla görüşüyorum, röportaj yapıyorum, gazeteleri topluyorum ki sistemlerini daha iyi anlayabileyim. Burada olmamın ikinci sebebi ise buradaki deneyimleri Almanya’ya taşıyarak pratikleşmesini sağlamak. Bunun içinde buradaki devrimi, politik yapıyı daha yakından tanımaya çalışıyor, bunu mümkün kılan insanlarla konuşuyorum.
Dêrik, Reqa ve Qamişlo ardından son olarak Kobanê’ye gittiğiniz. Nasıldı oralar?
Şimdiye kadar Dêrik, Qamişlo, Reqa, Eyn Îsa ve Kobanê’de bulundum. Bu soruyu yanıtlamak kolay değil çünkü bu şehirlerin hepsi de birbirinden farklı. Mesela Eyn Îsa ve Reqa daha çok Arap şehridir, -ki Reqa daha 6 ay önce DAİŞ teröristlerinden kurtarıldı. Orada hem politik yapı hem güvenlik diğer yerler kadar, mesela Kobanê kadar sağlanmamış. Yine de politik etkinlikler var. İnsanlar kendilerini organize etmeye başlamışlar.
Reqa çevresinde farklı köylerdeki projeleri ziyaret ettim. Mesela Denga Civana ismindeki gençlik radyosunda Arap gençler kendi ihtiyaçları ve istemlerini kamuoyuyla paylaşabiliyor, orada gazetecilik ve radyoculuk eğitimi alabiliyorlar. Oldukça iyi bir proje. Reqa’da halen tam olarak güvenlik sağlanmış değil, zaman zaman DAİŞ’in uyuyan hücreleri saldırılar yapabiliyorlar ama giderek daha iyiye gidiyor.
Ama tabii Kobanê, Dêrik ve Qamişlo’da çok farklı bir durum var. Orada devrim senelerdir sürüyor ve zaten toplumun oldukça örgütlü olduğu görülüyor. Hatta toplum buradaki yapıyı büyük oranda destekliyor ve projelerde aktif olarak yer alıyor. Buradaki halk kendini özgürleştirmiş, kendi kaderini kendisi karar veriyor artık, bu çok olumlu bir şey.
Mesela Efrîn ile dayanışma konvoyları yola çıktı, binlerce insan onları ağırlamak için sokaklara döküldü yine Kobanê Newroz’una binlerce insan katıldı, bunlar oldukça etkiliydi.
Efrîn kent merkezine girildiğinde neredeydiniz? İşgal, nasıl bir tepkiye yol açtı?
Efrîn merkezi Türk askerinin ve ona bağlı cihatçıların eline düştüğünde ben Eyn Îsa’daki QSD basın merkezindeydim. Tabiki o anda orada çok iyi bir ruh hali yoktu, moraller bozuktu ve herkes çok üzgündü ama diğer taraftan birçok savaşçı da kararlı bir ruh hali de vardı. Oradakiler ‘bir yerdeki savaştan kendini geri çekebilirsin ama bu savaşı kaybetmek anlamına gelmiyor’ diyordu. Yani aslında üzüntü, yas ve mücadeleyi ileriye taşıma iradesinin karışımı ile “Berxwedan Jiyan ê/ direnmek yaşamaktır” şiarı hakimdi. Kimse ‘Efrîn düştü o zaman mücadeleyi bırakalım’ demiyordu; tam tersine hem Eyn Îsa’da hem diğer şehirlerde hem politik yapıya hem de askeri yapıya daha ciddi bir katılım gösteriyorlardı.
Türkiye, Efrîn ardından da işgal girişiminin süreceği mesajlarını veriyor. Bu tehdite karşı nasıl bir atmosfer var bölgede?
Türk devleti halen Rojava’nın diğer parçalarını, Kobanê ve Qamişlo’yu tehdit ediyor ama aynı zamanda bir Arap şehri olan ve kendi askeri yapısı da bulunan Minbic’i de tehdit ediyor. Minbic’in kendi sivil meclisi var. İnsanlar bu tehditlerin farkındalar ama hayat ona rağmen devam ediyor. Türkiye sınırına yakın köylere, obüslerle, diğer ateşli silahlarla zaman zaman saldırı yapıldığı ile ilgili ANHA sitesinde hemen hemen her gün haber geçiyor. Ama buna rağmen burada hayat devam ediyor. Buradaki halk bu tehdite karşı hem askeri güçlerini küvetlendiriyor hem de bu işgal hareketine karşı protesto eylemi yapıyor.
Rojava’dan bakıldığında uluslararası güçlerin tutumu nasıl değerlendiriliyor?
Rojava’daki herkes ne Rusya’nın ne de ABD’nin Rojava’daki devrimin arkasında durmayacaklarını ya da politik destek veremeyeceklerini biliyor. Çünkü Rojava devrimi bu iki emperyalist gücün temel prensibleri ile çelişiyor, burası özgürlükçü, dışarıdan politik müdahalelere izin vermeyen bir yapısal değişimin olduğu, bağımsız bir bölgeyi temsil ettiği için, bu ne Rusya ne de ABD’nin istediği bir şey değil. Rusya’nın agresif tavrı hakkında buradaki insanlar bilinçliler. Burada eğer Rusya hava sahasını açmasaydı Türk devletinin saldıramayacağı biliniyor.
ABD’nin durumu da masaya yatırılıyor. Birincisi ABD’nin NATO üyesi partneri Türk devletinin Efrîn’e saldırmasına izin vermesi eleştiriliyor. İkinci olarak, ABD’nin Rojava’daki sol, komünal yapıyı desteklemeyeceği sadece Suriye’de bir askeri üsse sahip olmak istediği, bunu da Fırat’ın doğusunda yaptığı dillendiriliyor. Ama tabi yine herkes bir taraftan yerel, bağımsız, dışarıdan politik müdahale olmayan yapı ile uluslarası güçlerle beraber hareket etmenin birbiriyle çeliştiğini biliyor.
Almanya’dan Rojava’ya bakmak ile sahada olmak arasındaki fark nedir sizce?
Çok açık olan şey Almanya’dan Rojava’ya bakıldığı zaman çok kahramanlaştırma ya da romantikleştirme var, her şey toz pembe gibiymiş gösteriliyor. Ama şunu söylemem lazım evet burada bir devrim yapılıyor ama bu devrim çelişkisiz bir devrim değil. Mesela bir taraftan kadınlar özgürleştiriliyor diğer taraftan çok eşli erkekler var ya da politik yapılanmaya katılmak zorunda kalan zengin Arap şeyhleri var. Tarihte çelişkisiz olan tek bir devrim, çelişkisiz değişime uğrayan tek bir toplumsal yapı yoktur; hele ki Ortadoğu gibi bir yerde çelişkilerin şiddetli bir biçimde kendini dayattığı bir yerde, Rojava’da yapılanlar muazzam bir başarıdır.
Ben Rojava’da bütün gün emek veren aktivistlere gerçekten de hayranım. Bu kadar zor şartlar altında bütün sorulara ve sorunlara çözüm üretmeye çalışıyorlar; kadın özgürlüğü, yerinden yönetim sorunu vs.
Buradaki insanların çoğu hiçbir zaman demokratik işleyiş içinde bulunmadılar ve birden yerinden demokrasi ile yaşamak zor geliyor. Tabi şu belli, buradaki zihniyet ve toplum değişimi seneler alacak, mesela ekolojik bir mantığın oturması, araçlarının oluşturulması büyük zaman alacak ama bu yönde adımlar atılıyor ve bu hali hazırda çok olumlu.
Rojava’da sizi en çok şaşırtan ya da etkileyen detaylar ne oldu?
Beni Rojava’da en çok şaşırtan şey gerçektende kadınların bütün politik yapılarda aktif olarak yer alması oldu. Kadınlar her yerde çoğunluğu oluşturuyorlar, her yerde inanılmaz öncü bir rol oynuyorlar, öyleki erkeklerin onların yanında ‘yaşlı’ görünmesine neden oluyorlar. Bunun için de bu büyük bir kazanım, çok ilerici bir adımdır. Ben Rojava’yı tanıdığım halde, buraya gelmeden önce yine de ‘erkekler son kararı veriyordur’ diyordum ama burada gördüğüm şey bir çok yerde kumanda kadınların elinde.
Rojava’da gazetecilik, habercilik konusunda farklı olan ya da alternatif toplumu bilindirmeye yönelik ne gördünüz? Ayrıca gazetecilerin örgütlenmesi ile ilgili izlenimlerinizi paylaşabilir misiniz?
Rojava’da farklı medya sistemleri var ki buradaki medya aslında oldukça küçük. Bir taraftan Kürt hareketine yakın medyalar var, ANHA, Ronahi TV, Ronahi gazetesi, farklı yerel radyolar, Qamışlo TV gibi yerel televizyonlar. Bunun yanı sıra Güney Kürdistan medyasının temsilcileri var; K24, KNR, NRT gibi. Rudaw uzun süredir, yalan ve propaganda haberleri nedeniyle buradan yayın yapamıyordu ancak Rudaw’ın temsilcisi birkaç haftadan beri burda çalışabiliyor. Aslında Almanya’daki kadar olmasa da burada büyük bir gazeteci ağı var. Burada gazeteciler iki farklı yerlerde örgütlüler. Biri Yekîtiya Rojnamegerê Azad (YRA) ve diğeri ise sadece kadınların örgütlü olduğu RAJIN. Burada kadınlar aynı zamanda günlük problemleri tartışıyorlar mesela TEV-DEM ile olan problemleri ya da belediye ile ilgili sorunları da tartışıyorlar.
Rojava’da bulunduğunuz sürece çok sayıda haber, söyleşi ve canlı yayın yaptınız. Sizi takip edenlerin ağırlıklı olarak Rojava’yla ilgili merak ettikleri neler?
Almanya’da, kullandığım değişik sosyal medya hesaplarımı twitter ve facebookumu takip eden insanların ilgisi oldukça büyük. İki defa buradan canlı bağlantı yaptık, onların birini Efrîn direnişi enformasyon merkezi çalışanları ile yaptık. Bu arkadaşlar çok iyi çalışma yapıyorlar. Almanya’da bu canlı bağlantıyı takip edenler Rojava’daki gelişmeleri çok biliyorlar. Bu insanlar Rojava’daki devrimi yakından takip eden kesimler olduğu için çok detaylı sorular soruyorlardı. Soruların bazıları hakında ben de düşünmek zorunda kaldım, çünkü ben de her şeyi bilmiyorum. Tabii bunun yanı sıra Almanya’da Rojava ile ilgili hiçbir bilgisi olmayan bir kesim de var. Bu kesime göre halen Kürtler kendi ulus devletlerini istiyor, burayı Suriye’den koparmak istiyorlar.
Yaptığınız söyleşileri Alman basınıyla da paylaşıyorsunuz. Bunun nasıl bir etkileşimi oluyor?
Ben genel olarak birçok Alman gazetesi ve medyası ile direkt ilişkideyim tabi medya için önemli olan bölgeden durumu yazacak birinin olması. Almanya’dan da burası hakkında yazabilirsiniz ama eğer burada değilseniz, buradaki savaşçılarla, yaşayanlarla direkt görüşmüyorsanız gerçeği de ancak yarım anlatabilirsiniz. Ondan dolayı da Alman medyasının buraya muhabir göndermesi önemli. Burası oldukça güvenli özelikle de büyük şehirler, yani istenilse burada da muhabir olarak çalışılabilinir, istenildiği zaman bu mümkün. Bu vesilesiyle Alman medyasını da burada çalışmaya davet edelim.
Almanya’ya gönderdiğim haberlerin amacı bir taraftan Rojava ile ilgili kamuoyunu bilinçlendirirken, diğer taraftan Rojava’ya sempatinin, dayanışmanın artırılması için bilgilendirme yapmaktır.
Rojava’da DAİŞ’in etkinliği ne düzeyde?
Rojava’da DAİŞ’in ne askeri ne de ideolojik bir varlığı kalmadı. Tabi şunu da söylemek lazım: Türk devletinin hakim olduğu yerlerde, Cerablus ve diğer yerlerde DAİŞ’in gücü var, bunun dışında Derazor’un aşağı bölgelerinde varlar. Bir de bana söylenen şey Reqa’daki insanların yüzde 30 ve 40’nın DAİŞ’i desteklediği ya da DAİŞ’in geri geleceği korkusuyla yeniden yapılandırmaya katılmadıkları yönünde.
Kobanê’ye de gittiniz. Kobanê DAİŞ’ten kurtulduğunda hayalet şehre dönüşmüştü... Aradan geçen zaman içinde ne kadar yol alınmış?
Kobanê çok güzel, küçük bir şehir. Üç yıl içinde, yani Ocak 2014’de DAİŞ’ten özgürleştirdikten sonra bu kadar kısa sürede nerdeyse kendini tamamen inşa eden bir yer olması oldukça etkileyici. Şehir öncesinden bile daha iyi görünüyor, caddeler oldukça düzgün ve bakımlı. Rojava genelinde bir çöp sorunu var, çöpün nasıl dönüştürebileceği henüz net değil ama Kobanê bu konuda da oldukça iyi. Caddeler oldukça temiz. Kobanê politik olarak ise inanılmaz iyi organize edilmiş.
DAİŞ saldırısına uğramadan önce yaklaşık 400 bin insanın yaşadığı şehirde bugün ise 52 bin insan yaşıyor.
Daha ne kadar Rojava’da kalacaksınız?
Bir süre daha buradayım daha sonra Avrupa’ya geri döneceğim. Benim planım tabi yine buraya geri dönmek. Belki de burada daha uzun kalıp buradaki yapılarda politik olarak çalışmak, ama bunların hiçbirisi henüz net değil. Rojava bütün çelişkilerine rağmen büyük umut veriyor, keşke herkes gelip kendi gözleri ile görseydi burayı. Gelin buraya, hatta eleştiriniz varsa yapın, buradaki deneyimlerden ülkenizdeki mücadeleniz için faydalanın.