Rotinda YETKİNER: Dağ müziği

Toplumsal yaşamın en belirgin ve en önemli edinimlerinden biri, sanat olgusunun yaratılmış olmasıdır. İnsan sanatı var ederken, bugünkü anlamıyla estetiksel bir bakış veya en üst aşamada emeği, bilgi birikimiyle sentezleyerek muhteşemi yakalama çabasında değildi. Tam aksine toplumsal yaşamın henüz başlangıcında, korkularını, endişelerini, istem ve ihtiyaçlarını giderme gayretiyle yaptığı son derece basit avcılık planları sonucunda ilkel sanatı var etti. Yani sanat, başlangıçta insanın yaşamındaki ihtiyaçlarını karşılarken, avcılıkta tasarladığı yeni buluşların evrimsel dönüşümünden doğdu. İnsan henüz konuşma dilini kullanamadığı zamanlarda, şekiller çizerek ilkel sanatın temelini attı.
Kısacası sanat; emek, üretim ve yaşamsal gereksinimlerin sentezinden, en üst beyin gücünün öngörüsünden doğdu. Günümüze indirgersek, bu işlevini yitirmeye yol açmadan, hatta daha da üst aşamalara taşıyarak yapıyorsak, sanat anlamlı olacaktır.
Postmodern kapitalist düşüncenin yarattığı sanat kavramları veya yaratımlarıyla gerçek sanat doğal olarak ayrışıyor. Ben bu sahadaki yapılanları konumuza katmadan direkt özgürlük mücadelesi sahasında var edilen sanatsal yaratımlara değineceğim. Bu alanda da özellikle sandec müziği ve onunla bütünleşen görsel sanatı irdelemeye çalışacağım.
İnsanlık mücadelesi veren Kürt Özgürlük Hareketinin siyasal ve askeri olarak Ortadoğu ve dünya arenasında belirleyen güç olma noktasına geldiği su götürmez bir gerçek. Bu hareketin bir üyesi, sempatizanı, çalışanı veya Apocu felsefenin takipçisi olan müzisyen ve grupların eserlerine baktığımızda ne acıdır ki, bu siyasal ve askeri devasalaşma gücün aksi bir gerçeklikle karşılaşırız. Bunun birkaç nedeni olsa da en belirleyici neden, savaşan bir siyasal gücün doğal olarak günlük yürütmek zorunluluğunda olduğu pratik siyasetir. Ayrıca kültür ve sanat gibi, detaylarına çok ama çok dikkat etmesi gereken sahayı çok da ön planda tutmadığından ileri geliyor. Buna tesadüfen ve siyaseten kazara kendini sanat ve kültür sahasının çalışanı, yaratanı, sorumlusu olarak gören, birikim ve donanımdan yoksun (sanatçı!) bireylerin çoğunluğu eklenince, yetersiz, sürece cevap olamayan, devasa mücadele içinde çok cüce kalan bir sanat ve kültür sahası çıkmış oluyor. 2 binli yıllarda Akademi ve MKM müzik gruplarının yaşadığı durağanlık, yerinde sayma ve hatta düzenin kopyası arabesk- popülist müziğe sığınma gerçekliği bundan kaynaklıydı.
2 binli yıllarda, suskun, gerileyen, düzenin müziğine özenir bir konuma düşen Koma Berxwedan ve MKM sanatçılarına karşın; bir anlamıyla yeni bir soluk, daha doğruya yakın dağdaki müzik grupları imdada yetişir gibi oldu. Ancak rollerini ne denli kavradıkları veya ne kadar gerçekçi bir sanatsal bakışla yaklaştıklarıysa tartışılır.
Yaşamsal gerçeklikten ve kendini eğitmekten yoksun birey, kolaycılık ve hazırcılıkla siyasal gelişmelerin kuyruğuna takılacaktır.
Özgürlük mücadelesinin sanatçısı her şeyden önce Önderlik gerçekliğini ve felsefesini özümsemeden sanat yapamayacağını bilmelidir. Kolaycılık, ezbercilik, sığınmacılık, günü kurtarma yaklaşımı, popülist özlemleri peşinde koşmak ve halk sloganlarının gerisinde bir içerikle şarkılar söylemek, sanata, mücadeleye, halka saygısızlıktır. En ideolojik grubumuzun ve müzik sahamızdaki mevcut müzisyenlerin duraklamasının temel sebebi bence budur. Bunda bireylerin donanımsız, apolitiklik veya kendini geliştirememe sorunu etken olsa da, politik yaklaşım yetersizliği, günü kurtarmacı, sloganik müziğe alan açma, popülist ve arabesk müziği destekleyen bir duruşa sahip olmasının payı daha büyüktür.
Bu savımı bir örnekle daha görünür kılmak isterim. Önderlik uluslararası komplo ile yakalandığı süreçte, hareket ve halk olarak çok acılanıp, çok üzülsek de teslimiyetçi bir yaklaşım içinde asla olmadık. Tam tersine fedai tarz en üst boyutta gelişti. Ama aynı dönemin müzik eserlerine bakalım; yayınlarımızın ve müzik firmalarımızın en ön plana çıkardığı şarkıları anımsayalım; "Heliyam" yani eridik, bittik, artık pes ediyoruz diye bangır bangır bağıran arabesk kopyası şarkı, dönemin tek star şarkısı yapıldı. Şimdi bu olguda sadece o şarkıcıyı yetersiz ve suçlu görebilir miyiz? Hayır, asla! Çünkü ona bu imkanı sunanlar, günlük politik öncülüğu yapanlardı.
Dağda yapılan müzik, doğal olarak gerilla mücadelesinin propagandasını yapmak ve dağdaki mücadeleyi halka anlatmakla yükümlüdür. Ama bu, şu anlama gelmemeli; şarkı yapalım da nasıl olursa olsun. Sözler çoğunlukla çok anlamlı ve mücadeleyi anlatsa da, kopya müzikler, çalıntı aranjeler ve derinliği olmayan güfteler, sözlerdeki derinliği de gölgeliyor.
Dağda yapılan müzik her ne kadar en doğru yerde, en anlamlı ortamda yapılıyor olsa da, kişiler özgürlük mücadelesini ve Önderlik felsefesini yaşamsallaştırmadıkları gibi, siyasal birikimlerini bireysel donanımlarına yansıtamamaktadırlar. Bu, bir noktadan sonra tıpkı Koma Berxwedan ve MKM müzik gruplarının bugünkü düştükleri konuma düşmelerini kaçınılmaz hale getirir.
2008 yılında büyük bir sanat topluluğu olarak bir eğitim devresi yaşadık. O süreçte vurguladığımız yetersizlikleri kimi arkadaşlar, iyi niyet savunmasıyla "Gençtirler, düzelirler" diyerek önemsemediler. Bugün dağda yapılan müzik eserlerinin çoğunluğunun çok anlamlı sözleri olsa da, melodik çalıntılar ve öz-biçim uyumsuzluğu gün geçtikçe artmaktadır. Çok anlamlı ve sanatsal olarak da 'bu muhteşem' diyebileceğimiz çok az eser var; Koma Botan'ın 'Destana Genim' şarkısı mesela. Diğer eserlerin kiminin sözleri çok felsefik ve çok anlamlı olsa da, alıntı ve hatta bazen çalıntı müzikler, özüne uygun yapılmayan armoni-ritm-güfte sentezleri, dağın o kutsanacak mücadelesinin kavranmadığı gerçeğini gözler önüne seriyor.
Karar vermemiz gerekiyor; arabesk ve postmodern müziğin yeri bizde olmalı mı, olmamalı mı? Donanımsız, tesadüfi ve hiçbir siyasal, sanatsal birikimi olmayan, kendini özgürlük mücadelesinin gücüne sığındırarak müzik veya sanat yapanlara karşı net bir tavrımız olacak mı, olmayacak mı? "20-30 yıldır emek veriyor" diyerek sanatsal, siyasal, ideolojik birikimi olmayan kişileri en ön saflarda tutacak mıyız, yoksa 'kendini geliştir' deme tutumumuz olacak mı? Sanatı yapan ve sanatta iddiası olanlara, özgürlük felsefesi bakışıyla eşit ve tarafsız yaklaşacak mıyız, yaklaşmayacak mıyız? Sorun burada, bireylerin gerilemesi, üretememesi, arabeskleşmesi veya popülerleşmesinde değil.
