Sağır sultan…

Recep Tayyip Erdoğan 12 yıllık başbakanlık sürecinden sonra Ak-saraylı bir Cumhurbaşkanı oldu. Bugüne kadar içerde ve dışarda "Kürtleri en iyi ben tasfiye ederim, ben kendime bağlarım" propagandasını yürüterek koltuk aşkını devam ettirdi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın barışcıl sabrını zorlayan bir tarzda, Osmanlı'da oyun çoktur deyimine uygun bir biçimde, oyun içinde kirli oyunlarına hep devam etti.
Ama artık yolun sonu geldi, ''Game over'' olacak.
Birçok sistem içi muhalif Cumhurbaşkanlığı ya da Başkanlık sürecinden sonra Erdoğan'dan kurtulunacağını düşünüyor. Ama bilesiniz ki Erdoğan'ı en iyi Kürtler tanıyor. Ben bir Kürt olarak iddia ediyorum, RTE'nin bundan sonraki öncelikli hedefi 2023 değil, 2016 yılı. Beş yüzüncü yılında Yavuz Sultan Selim gibi bir halife olmak! Tüm belirtiler bunu açıkça gösteriyor.
Yavuz'un hikayesini 500. yılında tekrar hayata geçirmek için RTE'in önce Kürdistan'ı zaptetmesi gerekiyor. Başta Kobanê'ye yönelik olmak üzere tüm Kürdistan ve Kürt düşmanlığı kaynağını buradan alıyor. ''Milli Birlik Projesi'' hikayesi sahte bir Anadolu birliği meselesi… Eskisi gibi ipek ve baharat yolları olmasa da tüm petrol boru hatlarını kendi çıkarları temelinde kurmuş ve işletir halde.
Yavuz'un babasına yaptığı darbeyi Erdoğan çoktan ideolojik babası Fetullah Hoca'ya yapmış durumda. Konya hükümdarı Şehzade Ahmet Davutoğlu ile ilişki ve çelişkileri nereye kadar gider tam bilemesek de devşirme yeniçeri-polis düzeniyle 2016 yılında Şam'a girmek istediği nettir.
Alevi Kürt toplumu başta olmak üzere, tüm Alevleri dıştalayarak, hiçleştirerek tam bir sünni hegemonyaya hız veren Erdoğan,Türkiye sünni hegemonyasını tüm Ortadoğu'ya bir bütün yaymak istiyor. DAİŞ çeteleriyle ortaklığı da bu temelde yürütüyor. ''Ölümü göster, sıtmaya razı et'' politikası… DAİŞ'le yürümeyen işleri de DAİŞ'ten kaçanlarla yürütüyor. Kürtleri katlediyor, tutukluyor, sürüyor. Yeni Dersimler yaratıyor. Şengal ve Kobanê başta olmak üzere Arap ve Kürt bazı işbirlikçi çevrelerle Özgür Kürt'e darbe vurmak ve toplu sürgünler yapmak istiyor.
Türkiye cephesinde de sultanlığını konuşturmaya devam eden Erdoğan, İstanbul'a yapılacak olan 3. Köprü'nün adını özel olarak seçti. Yavuz Sultan Selim köprüsü 500. yılın sembolü yapılmak isteniyor. Yavuz'un oğlu Kanuni'yi konu alan o diziye bu denli baskı yapılmasının nedeni, Bilal ve diğer oğulların kişiliklerinin zedelenmesi nedeniyle olduğu sonradan anlaşıldı. TL'deki tuğra onun imzası…
Egedeki zeytin ağaçları kesimi, Anadolu'da barış ezgileri söylenmesin diye, madenci ölümleri ise emekçileri tarihe gömmeyi ifade ediyor olsa gerek. Son Osmanlıca tartışması ve pratiği zaten işin aslını tam olarak ortaya serdi.
Yavuz 1516'da Halep ve Şam'a, aynı yılın sonunda Küdüs'e, 1517'de Gazze'ye ulaştı. Ama önce Kürdistan'ı zapt etmişti. Fakat Erdoğan, Kürdistan'ı bir türlü zapt edemiyor. Bu yüzden Kürt düşmanlığı da her geçen gün artıyor. Saldırılarına yenilerini ekliyor.
Erdoğan sabırları zorluyor. Kürt halkının ve önderliğinin barış çabalarına sorumsuz ve ciddiyetsiz yaklaşıyor. 'Sultan sarhoşluğu' içinde tam olarak ne yaptığını bilmiyor. Öcalan'ın evliya duruşunu kötüye kullanıyor.
Sayın Abdullah Öcalan barışta ısrarlı olduğunu bir kez daha gösterdi. Bunun için taraflara bir ''barışname'' de sundu. KCK bu taslağı kabul ettiğini açıkladı. AKP ve ''Sultan Erdoğan'' sessiz, hiç bir şey yokmuş gibi şehir şehir geziyor, seçim çalışması yapıyor.
Kürt halkı özgürlüğe bu kadar yaklaşmışken, eline tarihi fırsat geçmişken sizi beklemez. Kürt halkı çok bedel ödedi ve özgürlük için bugün de gençlerini toprağa veriyor. Halkımız bu meseleyi barışçıl ve halkların kardeşliği temelinde çözmek istiyor. Bunu korktuğu için değil, kan akmasın diye yapıyor ve bunu diliyor. Bu politikalarda ısrar ederseniz emin olun Kürt gençleri sizi seçim çalışmalarında Kürdistan'ın hiçbir yerine sokmayacaktır.
Hiç istenmese de eğer kan dökülürse, kimin, hangi tarafın olursa olsun bu kanın sorumlusu, savaşta ısrar eden AKP, onun zihniyeti ve politikalarıdır.
