Sara ateş ile dans eyledi... - Tuğçe TOPRAK

Haberleri —

Sakine Cansız’a… 

‘Ateşe dönüşmeyen bilgi tutucudur” demiş Spinoza az demiş! Hep Kavgaydı Yaşam’ı.. Bilgisi ateşe dönüşmenin ötesinde ateş ile dans eyledi...

Wahte Kirmanc şahittir, marallar, Bezuvarlar, kardelenler.. Şahittir nergisler, mor sümbüller, ters laleler, dağ çiçekleri, Xezal’ler, Munzur, Dicle şahittir dört kutsal kitap ‘da cennet diye tarif edilen topraklar, yaşamın kaynağı tanrıça kadınlar şahittir. Boşuna değil bu asi, inatçı yürekler. Hafıza mekanımız, Zerdüşi ziyaretgahımız, Dersim’in tılsımı dağların Berteng’i şahittir Saraların bilgisi ateşe dönüşmekle kalmadı ateşle dans eyledi..

Kürtlerin ilk kadın Heval Zarife Dersim’de mor sümbüller güzelliğinde bir kavga bıraktı bizlere. O 1937-1938 Dersim soykırımı yaşatılırken merkez kadro da bir kadındı. Soykırımcı ‘medeniyet’ getirecek devletler gibi avcı savaşçı erkeklik tarihinin patriyarkal feodalizm ve kapitalizmin aksine feminist bir öz savunma bayrağını bize bıraktı. Emeğini ve kavgasını erkeklerin gölgesinde bırakmayacak kadar cesurdu..

Çünkü o Lilit, İştar, Kıbele (Kybele), Anahitalardan aldığı yaşamın kaynağı Anayanlı Neolitik çağdan (Analık hukuku) kadın, barış, vejetaryen toplum felsefesini Avesta’ya, Mezopotamya’ya Qoçgirî ve Dersim Kürdistan’ına taşıyan Kirmanc, Kızılbaş, Zerdüşi tanrıça kadınlardandı..

1915’lerden bugüne Mezopotamya’da siyahlar giyer bizim oraların kadınları.. Ateşin bile canı olduğuna inanıldığı, incinir diye suyla söndürülmediği kutsal topraklar bizim topraklar, güneşin, karıncanın, geyiklerin, çiçeklerin, endemik bitkilerin doğanın kutsal, ziyaretgah ve tapınak sayıldığı. Anahita’nın yaşamın kaynağı ölümsüzlük iksirinin sonsuzluğa aktığı Munzur, doğmuş ve doğamamış çocuklarımızın kanı aktı Munzur’a. Halbori’de hala ağıtlarını sesi yankılanıyor.. Yananların, ateş ülkesinin kadınları siyah giyer bu yüzden, Zümrüdü Anka misali yanıp kül olmanın, sonra küllerinden yeniden doğmanın rengi.. Tekrar ölmenin sonra tekrar doğmanın, yaşarken ölmenin rengi.. diri diri mezara girmenin belkide. Küllerin içinde tram (korda) açan mor güllerin rengi..

İşte Sakine Cansız (Sara) bu estetik kavganın ateşinde dans eyledi. Ruhu olan toprakların nefesinde saçları hep dorukların rüzgarında özgürlüğe dalgalandı. Onu kolay zamanlarda devrimcilik yapanlara, Avrupa kişiliğinin konformist ‘basit kişiliğine’ sakın sığdırmayın ya da ‘Demokratik Mücadele’ zamanlarında milletvekilli, belediye başkanı vb. olmak için otuz yaşında ‘devrimciliğe’ başlayanlara hiç benzetmeyin. Sara sonsuzluk ateşine doğan ve çocukken devrimciliğe başlamış bir kadın. Kadın doğmuş ve öğretilen patriyarkal devrimciliğin aksine kadın devrimci kişiliğinin adıdır Sakine.. Senin adını ilk Amed zindan direnişinde duymuştum, hani bizim oralarda ateşin Zerdüşi kavgası bir sır gibi saklıdır ya kadınların gözlerinde, işte teslimiyete karşı bir Sır’dır Sakine’nin gözleri, sonsuz mücadele ateşinin sırrıdır, Zarife’ce bir destan yazdı demişlerdi.. Dersim ruhunun vücut bulmuş kişiliğidir diye tanımıştım seni..

‘Cezaevi’nde olduğum HDK / HDP kurulduğu yıllardı “Eşit Temsiliyet, yüzde 50 Kadın Kotası, Eşit Başkan’lık Mor çizgisi” ile hayranlık uyandıran mor siyasetin Kürdistan’dan sonra Türkiye’ye ilk geldiği yıllardı. Sadece devleti değil, dostları bile kıskandıran güzelliği ile HDP 2015 başarısını 2013’de müjdelemişti. İçerde Kürt, Kirmanc, sosyalist, feminist bir kadın olarak benliğimi ve öz savunmamı sadece kadın temsiliyetinde bulduğum yıllardı.. Sadece kadın okuması yapmaya başladığım öğretilmiş patriyarkal devrimcilikten kurtulduğum sistemin yarattığı çapraz ateşte kaldığım izlerini bedenimden ve aklımdan silmeye çalıştığım yıllardı.. Zor günlerde tanıdığım Aysel Mamoste, Nuray, Amber, Selver, Çiçek, Hevi, Nibel, Hülya, Hiyem, Elif Can, Xecê, Gülcan, Eyli yoldaşlar ismini sayamadığım feminist, Kürt, sosyalist hevallerim hem cins sevgisiyle bana güç katıyor hem de küllerimden beni yeniden yaratıyorlardı adeta. Bilgi en büyük silahım olmuştu.

HDP’nin halkların ve kadınların eşitlik baharına Bir Güneş gibi açtığını 2015 başarısını 2013’ten kıskanmaya başlayan devlet besbelli şaşırarak seni hayatında hiç kitap okumamış bir sefile katledebileceğini sanmıştı. Oysa kadın devriminin okyanusunda sonsuz akan bir nehirdin sen.. Ateşle dans etmeyi keşfetmiştin, hangi güç yeryüzünden bu buluşu silebilirdi? Ölümsüzlük iksiri sonsuz lirik bir dans’tın sen, kadının bilgisi ile tutuşan, Zerdüşi sevdamızda her daim büyüyen Newroz ateşlerinde hiç sönmeyecek Kadın Devrimi’nin mor gülüsün sen.. Göbeklitepe bugün halihazırda bilinen tarihi alt üst ederek ilk yerleşim yeri ve tapınak mekanı, vejetaryen neolitik çağlardan izler taşımakta tanrıça sevdanız bugün popüler kültürü bile etkilemiş durumda ve araştırmaları, yazdıkları Netflix’e Ursula K. Le Guin’in ayak izinde fantastik bir dizi Atiye ile gündemde.. Kendine yabancılaşan, her şeyi tüketen insan tarihin dipsiz derinliklerine inmek istiyor.. Umarım Avrupa kişiliği o kuyuya ilk inenler olur, Sara buralar bize göre değil, bıçak kemikte..

Devrimciliğin nankörlüğü bu ya, herkes seni ölümsüzleştikten sonra yazmaya, okumaya, anlamaya başlamıştı sanki, yaşarken kahraman ilan edilmek yasaktı bizim topraklarda.. Ya da kalanların vicdan nöbeti mi bilemedim.. Uzun süre seni okuduk. Hergün gazeteler seni yazdı. Yaşarken hakkında bilmediğim bir sürü güzelliğini öğrendim. Biyografi kitabın “Hep Kavgaydı Yaşamım” birinci cildini okurken Gioconda Belli’nin “Tenimdeki Ülke Nikaragua” kitabına çok gidip gelmiştim. Gioconda’nın tüm çelişkilerini berrak bir şekilde anlatmasından ve Fidel’e kafa tutmasından, patriyarkal yönlerini teşhir etmesinden ve kadınların temsiliyetinin olmadığı bir ‘sosyalizmin’ patriyarkal sosyalizm olacağını açık eleştirmesinden müthiş etkilenmiştim ve sosyalist saflarda umudu kesmediğime sevinmiştim. Kendime sormuştum neden Sosyalist Feminizmi İspanya’da Latin Amerika’da arıyorsun.. Aradığım hiç uzak değilmiş evim‘in içinde, “Welat”ımda imiş, feminizmin tılsımı. Hep Kavgaydı Yaşam felsefesinin içindeymiş..

Sonra kitabının ikinci ve üçüncü cildini okudum evet yaşatılan bütün çelişkilere, ihanetlere cevap bulmuştum seninle.. Patriyarka ile uzlaşılmayacağını ‘kurtarıcı’ kim olursa olsun tartışarak, karşı durarak yeri geldiğinde teşhir edilecekti. Hayat manifestom olmuştu, inadın, asiliğin, tıpkı bir bezuvar gibi. Evet artık emindim sayende Patriyarka’yı teşhir edenler değil, onunla uzlaşan miras ve değer kemiriciler doğal ajandı ve onlara susan, duygusal ilişkisini bu basit kişilikler ile bitiremeyen, yoldaşlıklarına mesafe koymayan, temsiliyetinin eline geçiremeyen, elini masaya vurmayan korucu kadınlar, ‘sol kayyum’ ve doğal ajandı.. Tılsımlı kavgan ve pratiğin bana yapılmazı yapabilme gücü verdi. Artık sesli söyleyebiliyordum asıl işçi ezilen sınıf biziz, kadın sınıfıyız hem de sizin gibi varlık sebebimiz Kapitalizm’in emeğinin karşılığına verdiği ucuz ücret üzerinden tanımladığınız işçi sınıfı tanımı hiç değil. Baştan sona karşılıksız eğmeğin sınıfıyız biz kadınlar; Ev bakımı, çocuk bakımı ve yaşlı bakımını ücretsiz üsleniyor, ücretsiz duygusal emek veriyoruz. Kamusal ve özel alanda ve uzay çağında hala  “İşkencede göğüslerimi kestiler, ben haklı bir davanın militanı ve bir kadını olarak ah demeye utandım” manifeston.. Senin teslimiyete karşı Kürt Kadın Devrim Hareketi ile birlikte Gültan Kışanaklar ve nice kadın hevallerimiz ile sergilediğiniz direniş bize kadın temsiliyetinde “Mor Siyaset” günlerini getirdi. Şan olsun Kadın Kavgana binlerce kez, şan olsun Kadın Kavgamıza binlerce kez.. Şan olsun ölümsüzlüğe uğurladığımız kadın hevallerimizin mirasına, zindanda, dağlarda, kampüslerde, sokaklarda, sürgünde, meclislerde, belediyelerde, kamusal ve özel alanda Ateşle Dans eden yakasında mor gülü taşıyıp direnlere kadınlara..

Patriyarkal kapitalizme karşı en büyük silahı bilgi olan kadınlara şan olsun. 2019’da ilk defa Paris’te ‘vurulduğunuz’ yere gelmiştim Xire cani ağıtı ile.. Dilsiz bir acı, sessiz bir acıydı yaşadığım.. Seni andığımız güllerden alıp Rosa Luxemburg’un mezarına bırakmıştım. Zindanın ardında bıraktığım kadın devrimciler için. Unutursak Ruhumuz Kurusun Sara.. Işıklar içinde uyu, ışıklar içindesin yolunda binlerce feminist var.. Yolunda olmaya çalışacağız Sara.. Her şeye rağmen Ateşle Dans etmeye devam edeceğiz.. Senin kadar başarılı olamasak da.. Ateşin Kadınları dans edecek Munzur ve Dicle aktığı sürece bizim de esrik dansımızın feminist diyalektiği akmaya devam edecek. Sonsuz saygı ve sevgilerimizle..

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.