Savaş fırsatçıları ve “Mir’in oğlu” Tayfun

Haberleri —

Bölge halkları Kürtler, Araplar, Asuriler, Ermeni, Süryani, Türkmenlerle, Êzîdî ile Alevi toplumu temsilcilerinden oluşan Rojava ve Kuzey Suriye Kurucu Meclisinin, iki gün süren toplantı sonunda, Kuzey Suriye’de federasyon ilan etmesine karşılık, Türk devletinin IŞİD ile Nusra’ya bağlı aşiretleri Urfa’da toplayıp, onlara karşı vekaletten savaşa sürmesi konusu başka güne kalsın; çürük kişilikli kimi Kürtler için, savaş kazanç fırsatıydı.

Aslına bakarsanız, bu kirli, sefil fırsatçılık yeni değildi. Ta ilk çağlardan beri savaşlar, kimileri için ganimet toplama imkanıydı. Dünyanın her yerinde, ülkesine ihanet, kendi halkına kılıç çekmenin ücreti, kimileri kazanç yoluydu. Düşmana yiyecek, içecek satarak, savaş aracı, gereci tedarik ederek, cephe gerisindeki kıtlık ve yoklukları fırsata dönüştürüp istifçilik, tefecilik yaparak zengin olmaya bakmak da fırsat pusuculuğuydu.

Eski çağlardan beri, gezgin ölü soyuculuğu, neredeyse bir sektördü. Mesela, at arabalarını yaşama mekanına dönüştürerek Napolyon ordularını takip eden için, gezgin ölü soyucu aileler İtalya ve İspanya seferinden büyük kazançla dönmüş, Napolyo’nun ardından Rusya’ya kadar gitmiş, Voterlo meydan savaşının çamurlarında da ölüleri didiklemişlerdi.

Kürdistan’da da savaşlar, ülke geleceğini satma ve kardeşi arkadan hançerleme fırsatının sefilliğiydi. Bu da, ta İdrisê Betlisi’nin, Kürdistan’ı Osmanlı Sultanı Yavuz Selime pazarlamasıyla başlıyor, günümüze uzanıyor.

Düşman için, yerli işbirlikçi kullanılacak alet, kendini satan Kürt için de karşı taraf kazanç ağacıdır. Ancak kişinin ülkesi ve halkına ihaneti sadece ve yalnız Kürtlere has değildir. Bütün halkların tarihi, böylesi soysuzluklarla doludur. Daha dün, Sırilanka (eski Seylan) mücadelesi içeriden hançerlendi. İrlanda ve Bask ülkesi, günümüz Kürdistan’ında olduğu gibi kendi ülkesine ihanet eden ajanlar ağıydı.

Ancak yine de utanmazlık, Kürdistan’daki boyutta, ihanette aile, sülaleler boyu değildi. Kimileri için, halkının karşıtı güçler, onların yaşama kaynağı, kazanç pınarıdır. Sonra halk içine bakacak yüzleri kalmayınca, aldıkları ile terki diyar eyleyen…

Diyarbakır’da bugün, Atatürk döneminin Tiğrel ve Pirinççioğlu aileleri yoktur. Ağrı yöresinin Beyazıt, Yardımcı aileleri de…

Demirel-Tansu Çiller’in kullandığı Bucaklar piyasada yok.

Bir tek Diyarbakırlı Ensarioğlu ailesi, efendiden efendi kucağına giderek varlığını sürdürüyor. Şeyh Said olayı ile Atatürk rejimine hizmet verdiler. Sonra Menderes-Bayar iklisinin, ardından Demirel ve Tansu Çiller’in kapısında iş tuttular. AKP’nin hizmetindedir. Kim karşılığını veriyorsa oradalar…

İş, kazanç, vurgun yollarında, “vitık„ (topaç) gibi dön babam kendi etrafında dönen tüm Kürt çürümüşler, AKP kapılarında havlıyor, bu sıralar. Türk ırkçılığı ekseninde Kürtlere sövme, hakaret edip, iftira yağdırma serbest.

Ve devşirme Kürtler, bu yarışın koşucuları…

Kürtler kovunca, “ben aslında Arabım“ diyen, gençliğinde, ona, buna fiyaka satıp kişilik bulma adına, kasabada Kürdistan’ı takılan, bu yüzden hapse düşen, hapislik hayatından sonra, Kürt yazar Musa Anter’i gece yarısı koluna takıp katillere götürmekle ünlü Orhan Miroğlu, kurşunlanıp yaralandığı için bu olayın mağduru olarak ünlenmiş, Kürterin partisinden milletvekili adayı olmuş, ancak çok az bir oyla kaybetmiş, sonra ayrılıp, AKP’ye kapılanmıştı.

Miroğlu, Musa Anter olayı mağduru, öbür yanıyla şüpheleri üstünde tutan adamdı. Çünkü, katiller günlerdir Anteri kaldığı otelden çıkarıp, uygun bir yere götürmeye çalışıyor, ancak onu ikna edemiyorlardı. Sonunda, Miroğlu bunu başarıyor ve gece yarısına doğru, yaşlı yakınının koluna girip, katillere götürüyordu.

Anter cinayetinin sanıklarından biri de, MİT’in kullandığı kiralık katil Mahmut Yıldırım’dı. MİT’in eski şeflerinden Mehmet Eymür, geçtiğimiz hafta mahkemede görülen dava sırasında, “Mahmut Yıldırım sorgusunda, Orhan Miroğlu’nu Taygun diye tanıdığını söyledi” diyor ve devam ediyordu:

“(Yıldırım) PKK’nın üzerine kalsın diye Orhan Miroğlu’nu yaralı bıraktım’ dedi."

Şimdi, AKP milletvekili Miroğluna sormak lazım:

“Tayfun ne demek, Kürtlere kızınca ben Kürt deği, Arabım diyen Mir’in oğlu Orhan bey? Tayfun, halk arasındaki deyimle kod ismi mi? Kod ismi ise MİT’çiler, kullandıkları personelini, kendi verdikleri isimle kodlamıyorlar mı? Şimdi neyin nesidir, bu Tayfun ismi? MİT’teki kod adın mı, sen söyle!…“

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.