‘Saz çalan adam’

"Saz çalan adam" sonra, dini ırkçılığa sarıp, birlikte yiyenlerin yadırgadığı ikinci sözünü söyledi:
"Aidiyeti olan kimliği, inancı, yaşama biçimi nedeniyle dışlanıp horlanan ve bu yüzden katledilenlerin Cumhurbaşkanı adayıyım."
Bu sözler, çaresizliğin çaresi olarak yönünü dağlara çeviren Kürdistan’ın umuduydu. Çünkü, bir toplum düşünün, ortasına ırkçılık kondurulup pisletilmiş, sonra birileri bütün dini değer yargılarına balta sallamış, İslamı hırsızlığına örtü yaparak çürütmeye çalışmış, yalan söylemeyi, maddi ve manevi dolandırıcılığı, kasa soygunluğunu başarının da ötesinde insanlık erdemi saymış, cinayet işlemeyi de "destan yazmak" yapmış…
Kürdistan'a kurt sürüleri salınmış, Devlet eliyle planlanıp, Roboskî bayırlarında gerçekleştirilen Kürt katliamı kutlanmış, evladını katile kaptırmış annenin göz yaşları yuhalanmış, katiller, katliamcılar aklanmış, yakalananlar kaçırılmış, Kürdistan’daki kiralık katiller (Hizbullah) kaldığı yerden işe devam demiş…
Hırsızlığı, kasa soygunculuğunu, arazi, mal, mülk gaspçılığını, rüşvet, avanta, haraç toplamayı "hayır işleri" diye ilan eden bir fetvacılar türemiş…
Koyunların bile alenen, yani gören gözler önünde kesilmediği bir dünyada insan kesmeyi, Allah yolunda yürüme olarak ilan edip dünyaya gösteren, "Allahu ekber" naralarıyla kadınlara, genç kızlara tecavüz eden, hırsızlığı, soygunu dine hizmet sayanlar özgürlük savaşçısı, birileri de din adına tedarikçisi olmuş.
Bütün bunlardan etkilenen bir imam Erzurum'da kız kardeşini tecavüzden tutuklanmış, bir başkası camiye yardım adına topladığı parayı cebine atarken görüntülenmiş…
Böyle bir ruh halinin egemen kılmaya çalışıldığı bir yerde, "ben saz çalmaktan başka bir şey bilmiyorum, yapmadım" demek ve dinin kuyruğuna bağlandığı ırkçılığı tekmelemek…
Kürt Selahattin Demirtaş, bunları yaparak umutsuz Türklerin de umudu oldu. Kamuoyunun vicdanı olan kalemler, bundan sonra ardı ardına "ben adayımı buldum" diye seslerini yükselttiler.
Çünkü "saz çalan adam" hakikiydi. Toprağın yerli, yerleşik kültürünün tortusu…
Kimilerinin "feodal" diye küçümsediği bu toprakların hakiki kültüren yalan, hırsızlık, dolandırıcılık utanç vericiydi. Yüzüne bakılmayan, selam alamayandı. Bu kültürde Kürtler, Müslüman ama yalancı ve dolandırıcıların dininden değildi. Alevisi ve Sünnisiyle Kürtler kadim kültürleri Zerdüştlükle İslam'ı kaynaştırıp bir arada yaşatan kültüren müdavimleriydi. Bu farklarıyla da, Müslümanlığı çıkar yolu olarak görüp çarpıtan türedilerden ayrılıyorlardı.
Kürdistan’ın kadim kültüründe, "Erd û Ezman" kutsal, ikisi arasında yaşayan bütün canlılar, birer ruh taşıyıcı, dolayısıyla dokunulmaz, kutsaldır. Yüzünün otu, yemişi, ekini, ekmeği, suyu, ezmanın ayı, güneşi de…
Ama türediler, daha dün Diyarbakır'da, kiralık katilleri kutsal nimetlere saldırtıyorlardı.
Selahattin Demirtaş, söylemiyle İslam'ı çarpıtanlara, adını kendinde yaşattığı Selahaddinê Eyyübî adaletini vaddediyordu.
Selahaddinê Eyyübî de ortaya çıktığında İslam dini şarlantaların elinde, esirdi. O zaman da İslam, tıpkı bugün El Kaide’nin (Ortadoğu’da IŞİD-DAİŞ) yaptığı gibi iktidar savaşlarında, cinayetlere, katliam, talan ve tecavüzlere örtü yapılıyordu.
Büyük Selahaddin’in ilk olarak İslam'ı bunlardan kurtarmıştı.
Selahattin Demirtaş ise, insan haklarına ilişkin söylemiyle bugün ortaya çıkmadı. O, hep insan hakları savunucusuydu. Katillere, yurt, yuva yangıncıları, ölü soyucuları, talancı, hırsız ve tecevüzcülere "sizlere de insani haklar gerekebilir" diyerek insanlığı hatırlattığı için yargılanan ama tesedüfen yaşayan…
Onunla aynı değerleri savunan köylüsü, kentlisiyle sayısız Kürtler öldürüldü. Zindana atıldı, işkence gördü.
Kadere bakın, o zaman kellesini almak için pusu kuranlar, günün birinde kelepçelenince, "insan haklarını" hatırlayacaklardı. Ama Kürtler, yüz çevireceklerdi.
Sıkça yaptığım üzere, burada bir parantez açmak istiyorum: Selahattin Demirtaş’ın insanca çıkışını her çıkar çevresi kendine göre çekiştirip bir yere oturtmaktadır.
Kürtler, entrikaya fesatlık derler. Fesatlıklar saçıla dursun, "saz çalan adam" Kürdistanî ruhtur! Halkı, onun bu ruhuna güveniyor ve bu güvenle onu seviyor.
