PERVİN YERLİKAYA/DENİZ BABİR
Ölüm orucundaki kardeşi Ardıl Çeşme ve arkadaşlarının kararlılığına dikkat çeken Asiye Seyhan, “Bizim artık gün sayacak vaktimiz yoktur. Bizim için her saat çok değerli, her eylem çok kıymetlidir. Gün bugündür, yoksa yarın cenazeleri biz cezaevinden çıkarırız. Tecride dur demek lazım” diye seslendi.
DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in cezaevinde 79. günden sonra Amed’deki evinde sürdürdüğü ve 177. gününde olan süresiz-dönüşümsüz açlık grevi, 16 Aralık’tan itibaren Türk cezaevlerinde yayıldı. 16 Aralık’ta 10 cezaevinde başlayan ve 36 tutsağın dahil olduğu ilk grubun eylemi 139, 17 Aralık’ta 3 cezaevinde başlayan 10 tutsağın eylemi 138, 26 Aralık’ta 13 cezaevinde başlayan 35 tutsağın eylemi de 129. gününde. 2 Ocak’ta bir cezaevinde bir tutsağın başladığı eylem 122, 5 Ocak’ta 26 cezaevinde 100’ü aşkın tutsağın eylemi 119. gününde. 15 Ocak’tan bu yana süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan DBP Eşbaşkanı Sebahat Tuncel ve HDP eski Milletvekili Selma Irmak’ın eylemi de 108. gününe girdi. 17 Ocak’ta bir cezaevinde 3 tutsak; 27 Ocak’ta bir cezaevinde 5 tutsak; 28 Ocak’ta bir cezaevinde 2 tutsak; 29 Ocak’ta, bir cezaevinde 3 tutsak; 15 Şubat’ta da 8 tutsak daha eyleme katıldı. 1 Mart’tan itibaren ise tüm cezaevleri eyleme dahil oldu. HDP Milletvekilleri Dersim Dağ (3 Mart), Tayip Temel ve Murat Sarısaç (8 Mart) da Amed’de eylemdeler. Ayrıca Güney Kürdistan’ın Hewlêr kentinde HDP’li Nasır Yağız, 164; Mexmûr’da İştar Kadın Meclisi Üyesi Fadile Tok, 114; Germiyan’da Herêm Mehmûd, 69 gündür eylemde.
Tahliye direnişi engellemedi
Erzincan T Tipi Kapalı Cezaevi’nde 7 Ocak’ta açlık grevine başlayan Sedat Akın, tahliye edilmesinin ardından eylemini Batman’daki evinde 117. gününde sürdürüyor. Gurbet Ektiren, Bakırköy Cezaevi’nde 15 Ocak’ta başladığı açlık grevi eylemini tahliye olduğu 8 Mart’tan bu yana Mardin’in Derik ilçesindeki evinde; İhsan Sinmiş (56), 1 Mart’ta Silivri Cezaevi’nde başladığı açlık grevini 11 Mart’ta tahliye olduktan sonra İstanbul Küçükçekmece’deki evinde; Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki Murat Aksin, 15 Mart’ta başladığı eyleme, 25 Mart’ta tahliye edildikten sonra Derik’teki evinde; Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde 5 Ocak’ta açlık grevine başlayan Mahsun Şen, eylemini tahliye olduğu 17 Nisan’dan sonra Derik’teki evinde; Amed’de HDP binasında açlık grevine başlaması üzerine gözaltına alınıp tutuklanan İsmet Yıldız 29 Mart’ta, Sevican Yaşar 2 Nisan’da, Salih Tekin ve Bilal Özgezer ise 5 Nisan’da tahliye edildikten sonra evlerinde sürdürüyor.
8 direnişçi şehit oldu
Almanya’nın Krefeld kentinde 20 Şubat’ta mahkeme önünde bedenini ateşe veren Uğur Şakar, tedavi gördüğü hastanede 22 Mart’ta şehit düştü. Zülküf Gezen (33), 17 Mart’ta Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi’nde; Ayten Beçet (24), 23 Mart’ta Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde; Zehra Sağlam (23), 24 Mart’ta Oltu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde; Medya Çınar (24), 25 Mart’ta Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nde; Yonca Akici, 9 Mart’ta Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde; Siraç Yüksek, 2 Nisan’da Osmaniye 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde; Mahsum Pamay ise 5 Nisan’da Elazığ 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde şehadete ulaştı.
30 Nisan’dan itibaren ölüm orucu
PKK ve PAJK’lı tutsaklardan Nesrin Akgül, Şükran Aydın, Zozan Çiçek (Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi), Ardıl Çeşme, Aslı Doğan (Gebze Kadın Kapalı Cezaevi), Ahmet Anığı, Özhan Ceyhan, Vedat Özağar, İhsan Bulut, Erol Çelik (Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi), Ergin Akhan, Enver Durmaz, Ahmet Topkaya, A. Haluk Kaplan ve Ferhat Turgay (Diyarbakır D Tipi Cezaevi) tecridin kırılması amacıyla sürdürdükleri açlık grevini bir üst aşamaya çıkararak, 30 Nisan’dan itibaren ‘ölüm orucu’na da başladı. Tutsaklar adına açıklama yapan Deniz Kaya, ‘Tecridi Kıralım, Faşizmi Yıkalım ve Kürdistan’ı Özgürleştirelim’ direniş hamlesi kapsamındaki açlık grevi eyleminin 14 Temmuz çizgisinde kararlıkla süreceğine vurgu yaptı.
Direnişçilerin tek talebi var; Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması.
Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde 1 Mart’tan itibaren süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olan Ardıl Çeşme, 60. gününde direnişini ölüm orucuna çevirdi. Amed/Lice doğumlu Ardıl Çeşme, 1994’ten beri cezaevinde. 36 yıl cezaya mahkum edilmiş durumda. Bu direniş ise Ardıl Çeşme’nin üçüncü açlık grevi. İlk olarak 1997’de açlık grevine girdi ve 75 gün kaldı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecride karşı yapılan ve 68 gün süren açlık grevinde de yer aldı. 1 Mart’ta katıldığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevini ise 30 Nisan’da ölüm orucuna çevirdi. Ardıl Çeşme’yi 30 Nisan’da ziyaret eden ablası Yeter Seyhan, ziyaret sonrası muhabirimiz Pervin Yerlikaya’ya konuştu.
Bu bedeli ödemeye kararlıyım
Ölüm orucu eylemcisi Ardıl Çeşme, ablası aracılığıyla şu mesajı verdi: “Önderliğin şahsında Kürt halkına ve onun haklı, meşru demokratik mücadelesine karşı geliştirilen tecrit, Kürt soykırımının derinleşmesi demektir. Bu faşist saldırılara karşı bedensel varlığımızla karşı duruş içerisinde olacağız. Bu bedeli ödemeye kararlıyım. Bu kararımı da mevcut toplumsal sessizlik ve çaresizlik pekiştiriyor. Kürt halkı olarak, her daim bedel ödeyerek yaşadık ve bu halkın bir evladı olarak yaşamın değerini bildiğimiz için böyle anlamlı bir eylemde yer almak istedim. Halkımız, bu sessizliği, faşizmin geliştirdiği çaresizliği kabullenmemeli ve eylemimize güç vermelidir.”
Toplumsal duyarlılık artmalı
Ablası Asiye Seyhan da 2 Nisan’daki ziyaret sonrası konuştu. Açlık grevindekilerin en büyük rahatsızlıklarının toplumsal duyarsızlık olduğunun altını çizen Asiye Seyhan, şunları aktardı: “Mesajlarının yeterince kamuoyuna ulaşmadığını belirtiyorlar. Burada da sorumluluk daha çok ailelere, siyasal partilere düşüyor. Biz gerekli kamuoyunu oluşturamıyoruz, bu konuda sıkıntı yaşıyoruz. Üzerimizde kolluk kuvvetlerinin çok büyük baskısı var. Bilhassa da Amed’de biz iki kişiyi bir araya getiremiyoruz. Aileler çok ciddi ve kararlıdırlar. Ancak önümüzde buna destek olacak ciddi bir güç yok. Biz ailelerden, siyasi partilerimizden, sivil toplum kurumlarından, basından ve özellikle de kadın kurumlarından çok büyük destek bekliyoruz.”
Artık saat sayıyoruz
Açlık grevlerinin ölüm orucuna evrildiğini hatırlatarak, artık kaybedecek zaman olmadığının altını çizen Asiye Seyhan kamuoyuna şöyle seslendi: “Gün bugündür. Biz artık saat sayıyoruz. Bizim artık gün sayacak vaktimiz yoktur. Bizim için her saat çok değerlidir. Bizim için yapılan her eylem çok kıymetlidir. Tekrar yüreğimiz yanmasın. Gün bugündür yoksa yarın cenazeleri biz cezaevinden çıkarırız. Tecride dur demek lazım.”
Ablası da şehit
Bir kardeşinin de şehit düştüğünü aktaran Asiye Seyhan, “Ablam Necibe Çeşme (Jiyan) 99’da Nusaybin’de yaşanan çatışmada şehit düştü. Mezarının yerini dahi bilmiyoruz. Ben yeniden kardeş acısı yaşamak istemiyorum” dedi.
İradesine saygılıyım
İmralı tecridine karşı Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ölüm orucuna giren İhsan Bulut’un babası Ahmet Bulut, “İnsanlarımız sırf haklarını istedikleri için ölmesinler” diye seslendi.
Van Yüksek Güvenlik Kapalı Cezaevi’nde tutulan İhsan Bulut, 23 Şubat’ta girdiği açlık grevi eylemini, 30 Nisan’dan itibaren ölüm orucuna dönüştürdü. Ahmet Anığı, Özhan Ceyhan, Vedat Özağar ve Erol Cengiz ile aynı cezaevinde ölüm orucuna başlayan Bulut, 1992’de Siirt’in Pervari ilçesine bağlı Housyan(Doğan) köyünde doğdu. Bulut Ailesi, 1999’da Adana’ya göçe zorlandı. 9 çocuklu bir aileden olan İhsan Bulut, Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuduğu sırada 28 Aralık 2011’de yaşanan Roboskî Katliamı protestosuna katıldığı için tutuklandı. Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davada “örgüt üyesi olduğu” ve “örgüt adına suç işlediği” iddiasıyla 15 yıl hapis cezası verilen Bulut, Mart 2015’te Yargıtay’ın “yeniden yargılanma” kararı üzerine tahliye edildi. Yeniden yargılanan Bulut’a bu kez “örgüt üyesi olduğu” iddiasıyla 7 yıl hapis cezası verildi.
Taziyeye gitti vuruldu
Hakkari’nin Gever ilçesinde katledilen arkadaşı Seyithan Dede’nin taziyesine giden Bulut, 21 Kasım 2015’te polis tarafından vurularak ağır yaralandı. İki bacağından vurulan Bulut, 4 ay boyunca Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tedavi edildi. Tedavisi yarıda kesilen Bulut gözaltına alınarak, tutuklandı. Bulut hakkında Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi’nde “örgüt üyeliği” iddiasıyla açılan davası sürüyor. Bulut, sırasıyla Adana Kürkçüler F Tipi Kapalı Cezaevi, Kırıkkale F Tipi Kapalı Cezaevi ve Van F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde kaldı.
İradesine saygı duyuyorum
Oğlunun her cumartesi kendilerini aradığını söyleyen Ahmet Bulut, Aralık 2018’de oğlunun açık görüşüne gittiğini ve o günden sonra göremediğini dile getirdi. Bulut, “Maddi durumumuz yok. Bir de çok uzak, ondan ötürü oğlumun görüşüne gidemiyorum. Ben gece bekçiliği yaparak çocuklarıma bakmaya çalışıyorum. Sadece orada akrabalarımız var, görüşüne gidiyorlar. Bu da bizi sevindiriyor” diye konuştu.
Oğlunun ölüm orucuna başlamasını değerlendiren baba Bulut, “Bu onların iradesidir. İradesine saygı duyuyorum” dedi. Polis kurşunuyla iki ayağından vurulan oğlunun sağ ayağının diğer ayaktan 3 cm kısa olduğunu ifade eden baba Bulut, “Sakat bir şekilde hayatını idame ediyor. Sürekli dağda olan kardeşi Özgür’ü soruyor. Pek kendi durumunu anlatmıyor. Hep bize, ‘Ben iyiyim, siz kendinize iyi bakın’ diyor” şeklinde konuştu.
Bizim de haklarımız var
Baba Bulut, şöyle seslendi: “Eğer İslamiyet ve insanlıktan söz ediliyorsa devlet Filistin ve Venezuella’yı savunduğu kadar bizim de haklarımızı görmeli. Bu dünyada insanlığı ve demokrasiyi savunanlara sesleniyorum: Bizim de haklarımız var. İnsanlarımız sırf haklarını istedikleri için ölmesinler.”
Şehadete yürüyoruz; üzülmeyin, direnin!
Şakran Aliağa 1 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde açlık grevinde olan yazar İlhami Çınar’ın bağırsaklarından kan geliyor ve sağ gözünü kaybetti. Çınar, artık uyuyamıyor.
Açlık grevine 5 Ocak 2019’da dahil olan yazar İlhami Çınar, 1983 Amed doğumlu. 1996 sonlarına doğru Kürt basınıyla tanıştı ve Özgür Halk Amed temsilciliğinde basın çalışmalarında yer aldı. 2000’nın sonlarına doğru Özgür Halk İzmir bölge temsilciliği yaptı. Çınar, 2003’te Kürt Özgürlük Hareketi saflarına katıldı. Mayıs 2008’de Amanoslarda bir çatışmada yaralı esir düştü. Çınar, çok ağır işkenceler gördükten sonra tutuklandı. 44 yıl ceza verilen Çınar, Kürkçüler’den Şakran 1 Nolu Cezaevi’ne sürgün edildi. Çınar anılarını ve yaşadıklarını burada kitaplaştırarak 5 ayrı romana imza attı. Lîlavlar Akacak (Roman), Siya’nın Güncesi (Anı-Günce), Dağ Öyküleri–I LADİN (Öykü) ve Dağ Öyküleri – II KARANFİL (Öykü) Bir Savaşın Ardından (Öykü), Neno (Öykü), Unutma Bizde Söz Can Demektir (Roman) kitaplarını yazdı. 25 yaşında cezaevine giren İlhami Çınar, şu an 36 yaşında.
Amed’de yaşayan 26 yaşındaki İslam Çınar, ağabeyi İlhami Çınar’la yaptığı son açık görüşmeyi paylaştı: “Ağabeyim 5 Ocak 2019’dan itibaren açlık grevinde. 19 Nisan 2019’da açık görüşüne gittim. Görüş yerine girdiğimizde ağabeyimi yarım saat bekledik. Neden bu kadar bekledik diye gardiyana sorunca bize hazırlandığını söylediler. Daha sonra abim tekerlekli sandalyeyle ona refakatçilik eden Karker ve Serhildan arkadaşlarının yardımıyla görüş yerine getirildi. Karker ve Serhildan abimin cezaevi arkadaşları.
Şehadete hazırlıklı olun
Sağlık durumu hiç iyi değil. Mide kanaması yaşıyor, bağırsaklarında kanama var. Küçük tansiyon 95-100’e çıkmış ve bu yüzden sağ gözünü kaybetmiş. Şu an sağ gözü görmüyor. Sol gözü de yüzde 50 görebiliyor ve sol gözünde yanma, kaşınma, ışığa karşı aşırı hassasiyet gibi sorunlar yaşıyor. Ayakta duramıyor. Birileri ona yardım etmese yere düşecek. Konuşmada çok ciddi zorluk yaşıyordu. Durumu her geçen gün daha kötü oluyor. Yanakları o kadar çökmüştü ki, dişleri dışarıdan belli oluyordu.
40 kiloya düşmüş ve durumu o kadar ciddi ki, yatağa uzandığında kemikleri vücuduna batıyor. Akşamları genelde ışıkları kapatmak zorunda kalıyor. Aşırı kilo kaybından dolayı yatağa uzanırken kemik batmaları ve ayakta durma esnasında denge kuramıyor. Kanamaları devam ediyor. Koğuşta 15 kişi kalıyor. 3 kişi 5 Ocak’tan, 2 kişi de 1 Mart’tan itibaren açlık grevinde. Geriye kalan 10 kişi ise yaşlı ve refakatçilerden oluşuyor. Koğuşta açlık grevinde olanlardan sağlık durumu en kötü olan abim.
Abim, teyzeme ve kardeşime, ‘her an şehadete hazırlıklı olun, biz onurlu bir mücadele yolundayız. Bu yol namus, şeref yoludur. Halkımız isimlerimizi duysun, bizim buradaki eylemimizin sesi olsun. Artık biz şehadete yürüyoruz; üzülmeyin, direnin!’ demiş. Bugün bu eylem bitse bile abim artık iyileşemeyecek. Durumuna ve maruz kaldığı hak ihlallerine karşı İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi’ne giderek hukuki yardım talebinde bulunduk. Adalet Bakanlığı’na bir adım atılması ve tecridin kalkması için başvuruda bulunduk. Maalesef Adalet Bakanlığından hiçbir ses yok.”
Önceliği arkadaşlarıma verin
Ağabeyi aracılığıyla gazetemize bir mesaj ulaştıran İlhami Çınar da şunları belirtti: “Son nefesimize kadar mücadelemize devam edeceğiz. Bu süre zarfında herkes bizi soruyor, ancak mektuplar bize gelmediği için bizim haberimiz olmuyor. Çok kişinin bize mektup gönderdiğini biliyoruz, bunun için teşekkür ediyorum. Bizler taleplerimiz karşılanana kadar devam edeceğiz. Fakat ricamdır; önceliği benden önce açlık grevine giren diğer yoldaşlarıma verin.”

