Selam olsun bedel kapısından geçenlere!

Arzu DEMİR yazdı —

  • Marksist Leninist Komünistler, Mustafa Suphi’nin kurucusu olduğu Türkiye Komünist Partisi ile Türkiye devrimci hareketinin mirasını devralarak, 10 Eylül 1994 tarihinde başladıkları devrim mücadelesinde sayısız kez o bedel kapılarından geçti.

Bayram Namaz, partisi MLKP’deki adıyla Baran Serhat, devrimin komutanlarındandı. Van’dan Trakya Üniversitesi’ne, turizm şehirlerinde inşaat işçiliğinden sosyalist basın emekçiliğine, MLKP kuruculuğundan zindanlara, ömrünün 30 yılını kesintisiz bir biçimde örgütlü devrimci mücadeleye adadı. Devletin “Gaye” dediği siyasi soykırım saldırısında yoldaşları ile 10 Eylül 2006 tarihinde esir alındıktan 8 yıl sonra 8 Mayıs 2014’te özgürlüğüne kavuştu. 2014 yılının Ağustos ayında gittiğim Rojava’da karşılaştığımda, devrimci görevlerinin başındaydı. Devrimin komutanlığını, genç savaşçıların eğitmenliğini üstlenip devrimin inşa sorunlarına kafa yorarken, “Bedel kapılarından geçilerek zafere varılacak” demişti. O’nun halklara umut, işgalcilere korku salan bu sözü ve MLKP’nin Türkiye ve Kürdistan’ın üç parçasındaki askeri güçleriyle varlığı, devletin “gayesine” ulaşamadığının göstergesiydi.

Baran Serhat, devrimin zaferi için 23 Mart 2019 tarihinde Serêkaniyê’de o bedel kapısından geçti. 2013 yılında Türk devleti destekli El Nusra çetelerine karşı büyük bir direnişin sergilendiği Serêkaniyê, MLKP’nin Rojava’da ilk şehidini verdiği yerdi. Gazi Mahallesi’nin antifaşist mücadelesinden şehir gerillacılığına, oradan devrimin mevzilerine ulaşan Serkan Tosun, devrimin kader savaşının sürdüğü Serêkaniyê’de 13 Eylül 2013 tarihinde ölümsüzleşmişti.

Marksist Leninist Komünistler, Mustafa Suphi’nin kurucusu olduğu Türkiye Komünist Partisi ile Türkiye devrimci hareketinin mirasını devralarak, Paris Komünü’nden Sovyet devrimine işçi sınıfı ve ezilenlerin devrimci mücadelesinin deneyimlerinden öğrenerek, 10 Eylül 1994 tarihinde başladıkları devrim mücadelesinde sayısız kez o bedel kapılarından geçti. 4 Kasım 1994 tarihinde pankart asarken katledilen Ecevit Balcı’dan, savaş hazırlığında ölümsüzleşen Şengül Boran’a, devrimin avukatı Ali Karahan’dan ölüm orucunda ölümsüzleşen MLKP Merkez Komitesi üyesi Hüseyin Demircioğlu’na, Minbic’i DAİŞ’ten temizleme hamlesinde ölümsüzleşen Sevda Çağdaş’dan Zap direnişinde HPG/YJA Star’lı yoldaşlarıyla ölümsüzleşen Şevin Söğüt’e…

Komünistler, devletin her bedel ödeten saldırısını, karşı hamle ile kapitalist ve faşist devlete karşı mücadeleye dönüştürme hattında ilerledi. 12-13 Mart 1995 tarihinde Gazi Mahallesi’ndeki halk ayaklanmasının bedelini, Hasan Ocak’ı gözaltında kaybetmekle ödetmek isteyen devlete, bugün de devam eden gözaltında kayıplara karşı mücadele geleneğini yaratarak verdiler. Gazi Komutanı Hasan Ocak’ın 21 Mart 1995 tarihinde gözaltına alınması üzerine “Sağ aldınız sağ istiyoruz” sloganıyla başlayan gözaltında kayıplara karşı mücadelede Galatasaray Meydanı gibi önemli mevziler yaratıldı.

FESK’in komutanları Yeliz Erbay ve Şirin Öter’in 2015 yılının 22 Aralık gecesi, İstanbul’da kaldıkları evi kuşatan polise, silahlı direnişle verdikleri yanıt, komünistlerin, faşist şeflik rejimine karşı mücadelenin en önünde konumlandıklarının dünyaya açık ilanıydı.

Komünistler, Rojava devriminin inşasından savunulmasına her aşamasında, Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu devrimini örgütleme perspektifi ile yer alırken, sayısız komünist savaşçı şehit düştü. Afrika kökenli bir Alman olan Ivana Hoffmann’ı, Duisburg kentinden, Arap ulusundan Halil Aksakal’ı Antakya’dan, Yörük halkından Ayşe Deniz Karacagil’i Antalya’dan devrimin mevzilerine çeken, komünistlerin Rojava devrimi ile kurdukları sarsılmaz bağdı. Kobanê savunması günlerinde “Buradayız, bir yere gitmiyoruz” dedikten iki hafta sonra şehit düşen Sibel Bulut’un kararlılığı ve cesaretiydi.

Sadece Rojava’da değil, Kuzey Kürdistan’da da sömürgecilerin işgal saldırılarına karşı genç komünist gerillalar hayatını verdi. En son, yoldaşlarının her zaman sadeliği, yalınlığı ve gülen gözleriyle anımsayacağı Koray Aspir, işgalci saldırılara karşı direnirken Kars’ta ölümsüzleşti.

Genç komünistler, bir devrimin kaderine ortak olmak için başlattıkları “Beraber savunduk, beraber inşa ediyoruz” kampanyası, 2015 yılının 20 Temmuz günü Suruç’ta DAİŞ çeteleri tarafından hedef alındığında, geri adım atmak yerine, ileriye sıçradılar. DAİŞ’i Rojava’da yenilgiye uğratmak için YPG/YPJ’li yoldaşları ile omuz omuza savaştılar, aynı mevzide ölümsüzleştiler. AKP faşizmini yıkma mücadelesinde, “Suruç için adalet, herkes için adalet” sloganıyla yeni bir mevzi açtılar, Suruç Katliamı’nın yıl dönümünde sokakta Saray polisinin karşısına “Artık devrimciler konuşacak” diye dikildiler.

Şehitler… Tekrarlanan siyasi soykırım operasyonları…Tutsaklıklar… Sürgünler… 26 mücadele yılı… Kalanlar, düşenler....

Çeyrek asrı aşan bu mücadele, sınıflar mücadelesi tarihinin tanıdığı bütün araç ve biçimleri kullanma yönelim ve hazırlığı, işçi grev ve direnişlerinden ekoloji mücadelesine, kadın özgürlük mücadelesinden Gazi ve Haziran ayaklanmalarına fiili meşru mücadelenin envai çeşit biçimlerde geliştirilmesi, devrimci şiddetin değişik biçimlerini -açık gizli, yasal yarı yasal, yasa dışı- kullanma pratikleri ile doludur.

20. yüzyıl devrimci amaçlarını kendisinden yüksekte tutamayan, kendini amaçlaştıran partiler mezarlığıdır. Marksist Leninist Komünistler ise, 26 yıllık pratiklerinde, devrimci ve sosyalist amaçlarını, devrimci ölümsüzlerin ideallerini her zaman kendisinden yüksekte tutan, en ağır koşullarda bile devrimci amaçlarına ve ideallerine sıkıca bağlı kalan, amaçları ve idealleri için fedaice mücadele eden bir pratik sergilediler.

Bugün 10 Eylül…

1994’ten bu yana, bedel kapılarından geçerek, devrimci mücadeleyi büyüten komünistlere selam olsun!

10 Eylül kutlu olsun!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.