Şengal saldırılarının amacı Êzîdîleri dağıtmaktır*

Mustafa KARASU yazdı —

  • Êzîdîler konusunda herkesin sorumluğu var. Bütün insanlığın Êzîdîlere karşı sorumluluğu var. Bütün insanlığın gözü önünde soykırıma uğratılmak istendi. 5 bin tane kadın hala esir! 

 

Şengal’e saldırılar yeni değil. Türk devleti defalarca saldırdı. Bu saldırılara ne Irak'ın ne KDP'nin, ne de Birleşmiş Milletler'in ya da hava sahasının kontrolünü yapan ABD'nin tepkisi var. Böyle olunca da normalleşiyor. Türk devleti kolaylıkla saldırıyor, saldırmaya devam ediyor. Bu saldırıyı nasıl okumak gerekir denirse, bu saldırı esas olarak 9 Ekim'de, geçen yıl KDP ile Irak arasında yapılan Şengal Anlaşması'nın kabul ettirilmesi, zorla Êzîdîlere dağıtılması saldırısıdır. Açıkça ya bu anlaşmayı kabul edersiniz ya da işte Türk devleti burayı bombalar anlamına geliyor.

Bu saldırıya ses çıkarmadıklarına göre KDP ve Irak, bu anlaşmayı uygulatmak için Türkiye'yi kullanıyor. Türkiye'nin saldırılarını bir şantaj olarak kullanıyorlar. Gerçekten ilk akla gelen bu oldu.

Nitekim Kazımi, bu saldırıdan birkaç gün önce ‘bu anlaşma uygulanmalıdır’ demişti. Kazımi'nin oraya gittiği zaman da bu saldırının olması utanç verici bir durum. Yani bu konuda Irak'ın ses çıkarması, tepki göstermesi lazım. Bir başbakan Şengal'e gidiyor, Şengal Irak'ın parçası, orası bombalanıyor. Bu açıkça Kazımi'ye yapılan bir hakarettir. Sadece Şengallilere değil, Iraklılara da yapılan bir hakarettir.

Onların da hakimiyetini, düşüncesini ve politikasını reddeden, kabul etmeyen, bir nevi ‘buranın hakimi benim, istediğim zaman vururum, istediğim zaman girerim, istediğim zaman çıkarım’, diyen bir saldırı var. 
Buna karşı gerekli tepki gösterilmemiştir. Kazımi gittiği zaman böyle bir saldırının yapılması gerçekten manidardır. İnsan ister istemez acaba böyle bir ortaklık mı var?

İşte Irak ve KDP açık olmasa da Türk devletine ‘sen oraya saldır’ mı dediler bu anlaşmayı uygulamak için. Bunlar akla gelmektedir. Bu yönüyle tabii ki Şengallilerin, Êzîdîlerin tepkisi haklıdır. Irak'a tepki gösterdiler. KDP'ye tepki gösteriyorlar. Yani özellikle KDP'nin bu saldırıları meşrulaştırdığını defalarca söylediler.

Gerçekten de KDP sürekli orada PKK’liler var, diyor. Vurulan bir yer oldu mu PKK'nin arabası vuruldu, PKK'nin yeri vuruldu, diyerek bu saldırıları meşrulaştırıyor. Bunu zaten Êzîdîler ortaya koyuyor.

KDP tepki göstermeyerek normalleştiriyor

Şimdi Kazimi'nin gidişinde böyle bir saldırının yapılması aslında ciddidir. Esas olarak da saldırıdan sonra KDP'nin tepki göstermemesi bunu ciddiyetini daha da arttırdı.

Tepki göstermemek, saldırıların normalleştirilmesi anlamına gelmektedir. Irak tepki göstermeyince Türkiye de, ’tamam kimse tepki göstermiyor, ben bu saldırıları yaparım, saldırılara devam ederim’, diyor. Nitekim Çavuşoğlu, Bağdat toplantısından sonra "Şengal’i öyle bırakmayacağız, Şengal'de PKK'yi temizleyeceğiz" vb sözler söylemiş. Bu açıktan açığa asında özgür Kürt'e, özgür düşünceli insanlara yönelik saldırıdır, Êzîdîlere saldırıdır.

Türk devletinin yaptığıyla 2014'te DAİŞ'in yaptığı arasında fark yoktur. DAİŞ de kendi inancına uygun görmediği Êzîdîleri ortadan kaldırmak istedi. Türk devleti de kendi anlayışında olmayan, kendi politikasına uymayan Êzîdî Kürtleri ezmek istiyor, ezdirmek istiyor. Irak'ın gerçekten ne kadar hükümdar olacağı, ne kadar iradeli bir devlet olacağı konusu biraz da bu tür saldırılar karşısındaki tutumuna bağlı görünmek durumdadır…

Saldırı da şöyle gerçekleşiyor; bunlar, Iraklılarla görüşme yapıyorlar. Kazımi ile görüşmeden önce Irak’ın başka yetkililerle görüşüyorlar. Herhalde Kazimi görüşmesinin altyapısını hazırlıyorlar. Genel olarak böyle önemli görüşmelerin öncesinde bir alt görüşme yapılır. Böyle bir görüşme yapılıyor ve Seîd Hesen ile yanındakiler o görüşmeye gitmek için oradan çıkıyorlar. Yani Iraklılarla yapılan görüşmeden sonra vuruyorlar. Çünkü Seîd Hesen orada YBŞ sorumlusudur. Bu görüşmeden sonra katlediyor…

KDP, YNK saldırılara sessiz

Daha sonra hastane vuruldu. Hastanede de 8 insan katledildi. Bunların hepsi de Şengalli siviller. Sadece bir tanesi Şengal soykırımı sırasında Bakur'dan gelip Şengal'de hizmet etmek isteyen bir Kürt'tür. O da katledildi. Bunların hepsini tabii minnetle, saygıyla anıyoruz.

Bu kadar sivil katledilmesine rağmen tepki gösterilmemesi de gerçekten ilginç bir durumdur. Sanki neredeyse Türk devletinin sivilleri vurma hakkı var. Türk devleti her yere girip sivilleri vurabilir. Buna karşı da KDP, YNK ses çıkarmadığı gibi uluslararası güçlerin de ses çıkarmama gibi bir durumu söz konusudur.

KDP ve Irak hükümeti Şengal’i birlikte bıraktılar

KDP’nin Şengal’e yaklaşımı değerlendirilmesi gereken bir konudur. DAİŞ saldırdığında orada KDP ve Irak vardı, ikisi de bıraktılar. Êzîdîleri soykırımla karşı karşıya bıraktılar.

Eğer gerilla yetişmeseydi, yine YPG hızlı davranıp koridor açmasaydı şu anda on binlerce kadın DAİŞ'in elinde olacaktı. On binlerce, yüz binlerce insan katledilmiş olacaktı. Bunun sorumlusu kim olacaktı? KDP ve Irak olacaktı.

Gerilla ve YPG müdahale ederek aslında KDP ve Irak'ın böyle bir töhmet altında kalmasını engelledi. Aslında KDP'nin buna teşekkür etmesi gerekir. Teşekkür etmesi gerekirken orada gerillaya sempati duyan, Önderliğe sempati duyan Êzîdîleri kendisine düşman görüyor, onları hedef gösteriyor. Yasadışı güçler, diyor.

YBŞ denilen, oradaki Êzîdî halkın çocuklarıdır. Onları HPG eğitmiş, YJA Star eğitmiş, YPG eğitmiş; Êzîdîleri öz savunma gücü haline getirmiş. Peki o savunma gücü ne yapmış? Şengal’i DAİŞ'ten kurtarmış. Şimdi KDP buna karşıtlık yapıyor. Hatta bunların kurtardığı on binlerce Êzîdî şu anda KDP'nin denetimindeki kamplarda kalıyor. KDP göndermiyor.

Orada yasadışı güçler varmış! YBŞ varmış ve güya engelliyormuş. Êzîdîleri katliamdan kurtaran, nasıl olur da Şengal'e gelmesini engeller. Onlar şimdi yaşıyorsa HPG ve YPG'nin duruşu sonucudur.

Şimdi suçlu görüyorlar. ‘Niye Önder Apo'ya, gerillaya sempati duyuyorsunuz’ deniliyor. Bu kadar ahlaksızlık olabilir mi? Kendisini soykırımdan kurtaranlara tabii ki sempati duyacak. Tabii ki Önder Apo'ya sempati duyacak.
Önder Apo o katliamdan önce de Êzîdîlerin sahiplenilmesini istedi. Êzîdîler, Önder Apo'nun Êzidî hassasiyetini biliyor. Êzidîlere ne kadar değer verdiğini biliyorlar.

Şimdi KDP buna karşıtlık yapıyor. Yetmiyor, Türk devletine hedef gösteriyor. Sürekli orada ‘HPG var, PKKliler var, yasa dışı güçler var’, diyor. Hedef gösteriyor, TC de vuruyor. TC de ‘ben Êzîdîleri, Kürtleri vurmuyorum, PKK'yi vurdum’, diyor.

Sivilleri vurmak ağır suçtur. KDP de sesini çıkarmıyor. Şimdi KDP'nin bu saldırılarda ortak olduğu açıktır. Ortak değilse karşı çıksın. ‘Şengallilerin sana ne zararı var, niye vuruyorsun’, desin. Bir Kürt partisi olarak bunu demesi gerekiyor.

Bunun ahlaki ve vicdani sorumluluğu da var. 2014’te sorumluluğunu yerine getirmedi. DAİŞ geldi vurdu, şimdi de Türk devleti vuruyor. Hiç değilse Türk devletine tutum almalı. Meşrulaştırıyorlar…KDP'ye sormak lazım; Türk devleti saldırabilir ama sen niye meşrulaştırıyorsun? Senin üzerine vazife mi Türk devletinin saldırılarını meşrulaştırmak? Herkesin bunu sorması lazım.

Êzîdîlerin bir statüsü olmalı

DAİŞ'e karşı Uluslararası Koalisyon var değil mi? Onlarca devlet içindedir deniyor. DAİŞ’e karşı mücadele için koalisyon kurmuşlar. Peki Seîd Hesen kim? DAİŞ'e karşı mücadelede en önde olan bir insan. Êzîdîleri örgütleyip DAİŞ'e karşı savaş vermiş bir insan.

Türk devleti DAİŞ'i beslerken, Türk devleti DAİŞ'in otoyolu olurken, Türk devletinin varlığı DAİŞ'i cesaretlendirir, teşvik ederken, DAİŞ'in en kirli savaşı, en insanlık dışı savaşı vermesine zemin sunarken, bu devletle her türlü ilişki kuruluyor. DAİŞ'e karşı savaşan Êzîdîlerin önderleri Türk devletinin saldırısına uğruyor. Bunlara ses çıkmıyor. O zaman DAİŞ'in saldırısına soykırım demenin bir anlamı olmaz ki. Soykırım diyorsak o zaman bir daha Êzîdîlerin öldürülmeyeceği, Êzîdîlere saldırının olmayacağı bir statü olması lazım.

Êzîdîlerin bir statüsü olması lazım. Êzidîlerin kendi kendini yönetmesi lazım. Êzîdîlerin yasal olarak korumaya alınması gerekiyor. Şimdi Şengal Êzîdîlerin merkezi, her gün saldırıya uğruyor, niye ses çıkarmıyor? Bu gerçekten utanmazlıktır. Bu konuda Avrupa'nın, ABD'nin, Birleşmiş Milletler'in doğru tutum takınması lazım.

İnsanlığın Êzîdîlere karşı bir sorumluluğu var

Êzîdîler konusunda herkesin sorumluğu var. Bütün insanlığın Êzîdîlere karşı sorumluluğu var. Bütün insanlığın gözü önünde soykırıma uğratılmak istendi. 5 bin tane kadın hala esir! Bu gündemleşmez mi? Herhangi bir yerde 5 bin tane Alman kadını, 5 bin tane İngiliz kadını, 5 bin tane Amerikan kadını veyahut da başka bir toplumun kadını da DAİŞ'in elinde olsa her gün gündem olmaz mı? Böyle bir topluma dünya kamuoyu sahiplenmez mi? Sıra Kürtlere, Êzîdîlere geldiğinde tabii ses çıkmıyor.

Anladık, her konuda çıkarınızı savunun ama hiç değilse Şengal konusunda çıkarı bir tarafa bırakın. İşte birkaç yüz binlik nüfusu kalmış dünyanın en eski inançlarından birine hiç değilse sahip çıkılsın.

Öz yönetimde ısrar edilmeli

Êzîdîler, soykırıma uğramış bir halk. Êzîdîler çalışırsa öz yönetim ve özerkliğini kabul ettirebilirler. Soykırımı bütün devletler kabul edebilir. Bu zemin üzerinden de kendilerinin özerkliğini, öz yönetimini sağlayabilirler.

Bu açıdan gerçekten çalışmaları gerekir. Bir de birliklerini korumalılar. siyasi düşüncesi ne olursa olsun, şu partiye veya bu partiye sempati duyabilir, şununla veya bununla ilişkili olabilir ama bütün Êzîdîlerin bu farkları bir tarafa bırakıp bir araya gelmeleri gerekiyor. Böyle bir halkın evlatlarının farklı siyasi düşüncelerle karşı karşıya gelmemeleri gerekir.

Bunlar için varlık sorunu söz konusu. İlk önce varlıklarını güvenceye almaları; özerkliklerini ve öz savunmalarını sağlamaları gerekiyor.

Bizim açımızdan önemli olan Êzîdîlerin bir araya gelip özerkliklerini, öz yönetimlerini, öz savunmalarını sağlamalıdır. Evet Önderliğe sempati duyabilirler, sahiplenebilirler ama işte Şengal'i bütün farklarıyla yönetmeliler. Özerklikleri olsun, öz savunmaları olsun, varlıklarını güvenceye alsın, kim yönetirse yönetsin. Bu konuda bizim söyleyeceğimiz hiçbir şey olamaz.

Bir de biraz diplomasi yapsınlar, biraz dünya seslensinler. Bu kadar saldırı var. Bu konuda aktif değiller, daha aktif olabilirler. Daha örgütlü olabilir. Dünyaya daha fazla seslenebilirler. Kendilerine yapılan saldırıları daha fazla teşhir edebilirler. Bunu yapmalıdırlar.

Êzîdîler gerçekten sağlam duruş gösterdiler. Bu anlaşmaya karşı tutum koydular. ‘Bizim irademizi çiğneyemezsiniz’, dediler. Bu duruşlarını, sadece direniş olmaktan çıkarıp en geniş Êzîdîlerin birliğini sağlama, bir de dış dünyaya karşı kendilerini tanıtarak özerkliklerini ve öz savunmalarını sağlama çabalarını geliştirmeleri gerekiyor...

*ANF

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.