Sevgili Kawa, Demirci Kawa…

Tarihin şuan ki son deminden, Amed’in Bağlar kuçelerinden sana sesleniyem. Umarım senli benli konuşmamın sakıncası yoktur, zira seni kendime ve herhangi bir Kürde hiç yabancı saymıyorum. Malum her yıl bir kez de olsa görüşüyoruz. Anıyoruz seni.
Haliyle ‘Nasılsın’ dememde jeopolitik bir sakınca yoktur herhalde.
Sen o zalim Dehak’a indirdiğin darbeler ile yüreğini ‘oxxeyyşş’ leveline atlattın.
Peki merak ettin mi hiç, gelo benden sonrakilere de musallat olacak mı bu Dehak’ın yavruları?
Hadi merakını giderem seninde kêfin gelsin. Evet, musallat oldular.
Anlayacağın biz o kadar şanslı değiliz. Zalim ve zulümkar Dehak’tan kat be kat insafsız bir iktidar ile pençeleşiyoruz. Ahura Mazda seni inandırsın, rahatça bir Özerklik govendi bile şey edemiyoruz. Bit eniği gibi başımızda üşüşüyorlar. Êle xırnık gibi yapışmışlar bize ha!
Aslında çok derin bir dertleşme ihtiyacı hissediyorum seninle, ama bu seferlik olmayacak bu.
Seni rahatsız etmemin tek sebebi bir teşekkür edip sonra tekrar eve gitmekti.
Newroz yani ulusal kurtuluş sembolü olan o güzel 21 Mart gününde sahnede ki sunucu ağabeyler-ablalar seni saygıyla anıyor anmasına da, şimdiye kadar hep ıskaladıkları bir meseleye ben değineceğim. Sen gerçekten çok büyük bir teşekkürü hak ediyorsun.
Demem o ki, Dehak’ı Mart ayında dezgeye getirip tarihin dibine götürdüğün için teşekkürler.
Mart ayında bu konu hal olduğu için binlerce kez teşekkür ediyem şahsi adıma ve Amed halkı adına.
Yaw düşünsene Temmuz 21 ya da Ağustos 21 gibi bir tarihte Dehak’ı alt edisen.
Soruyorum tüm insanlığa “Temmuz’da Newroz’u nasıl kutlayacaktık?”
Çok iyi biliyorum ki, sırtına klima bağlamayan herhangi bir insan evladı o güneşin altına gitmezdi. Hele hele ateş yakıldığı anı düşünsene Kawa!
Atom bombası at daha iyi.
Yaz ayına denk gelseydi Newroz, sanırım Kürt nüfusu baya bir eksilmişti.
Buradan da anlıyoruz ki, senin bu savaş stratejin çok derin bir düşünme kısmı da içeriyor.
Bir halkın savaşını sahipleneceğini öngördüğün için onlara gereken iklim şartlarını da hazırlamışsın. Gel de teşekkür etme. Gel de ciğer ısmarlama!
Bu Da Vincî gibi şifreni çözdüğüm için de kimseden teşekkür beklemiyem.
Aslında daha pek çok tarihi çözümlemem var ama toplum hazır değil. (Bunu da yeri değil, ama belirteyim buradan)
İçinden şöyle bir soru sorduğunu biliyorum. “Madem böyle bir teşekkür edecektin, neden Mart ayında etmiyorsun? Temmuz ortası, hele ki tam da ‘heval ma süreci görmisen’ modunun vuku bulduğu bir zaman diliminde bıdı bıdı ötüp söylisen?”
İşte mesele de burada sevgili Kawa. İnancın olsun, êle sıcaktır ki, o güneş yani sevdiğimiz güneş başımıza vurmuş. Şuan sana seslenmenin heyecanı ile sanki Mart ayındayım. Kendimi şewş hissediyorum. Anlisen abê?
Sıcaklardan bildiğin üşüyoruz artık. Kış aylarında Sibiriya’da Kürtler nasıl soğuktan yanıp eriyorsa, bizde işte üşüyoruz. Bir sonraki aşaması yok. Ya her birimiz ateş bükücü olup, bilim kurgu eserlerinde yerimizi alacağız ya da efsane yemek ‘baba kınîç’ yemeğinin taşıyıcı ustaları olacağız.
Sözlerime son verirken, tüm Demirciler Çarşısı adına sevgi ve selamlarımızı da güzel yüreğine yolluyoruz. Mücadeleni tekrar selamlıyor ve klimayı açıyoruz.
