Şimdi HDK/DTK zamanı

Forum Haberleri —

DTK - HDK

DTK - HDK

  • Ahlaki ve politik toplumun değeri olan umudu komünal olanın içinden tekrar kurgulamak gerekir. İşte Wan’dan diğer kentlere sıçrayan serhildan ruhu umudun kendisidir. Umut özgür yurttaş’tır, umut komünalite’dir ve umut kongrelerimizdir.

DİYAR RÛMET

Demokrasi gerileyişinin Türkiye’de bir ifadesi olan sürekli, ard arda seçim süreçlerinin birini daha geride bıraktık. Her seçim sürecinde olduğu gibi seçim üzerine nerede yanlış yapıldı? Doğrusu nedir? Ve nasıl yapmalı? soruları temelinde bir muhasebe anlarına tanık oluyoruz. Bu tanık olma hâlinden oldukça heyecan duyulsa da bir bıkkınlık daima tezahür ediyor. Zira iç muhasebe kıymetli lakin sonrası için planlamalar gayet tabi eksik kalınca kitlede bir inançsızlık doğuyor. Bu inançsızlık ve umutsuzluk nasıl bertaraf edilecek sorusu hayati bir sorudur.

John Holloway "Umutsuz Zamanlarda Umut" adlı kitabında “umut tartışması bağlamında bu noktayı vurgulamak önemli, çünkü sermaye dışında özel bir yer tahsis edilmesi bakımından devlet genellikle umudun kaynağı olarak görülür. Özellikle de demokratik seçimlerin yapıldığı devletlerde umut neredeyse devletin varlığından ayrılamaz. Umut seçimlerin temelidir; bir sonraki seçimin daha iyi olacağı umut edilir” şeklinde bir belirlemede bulunur. Devlet cephesi ve onun gardolaptaki askıda asılı bulunan elbiselerinden ötesini ifade etmeyen siyasi partileri için durum bundan çok ötesi değildir. Fakat bizler, yani ezilenler cephesi için durum bundan ötesidir.

Seçimlere dair umutlar siyasal alanın başlı başına konusu olmasa da muhtevası itibariyle ona sıkıca bağlıdır. Seçimlerin etkileri ve sonuçlara dair izdüşümleri siyasal olanın ötesinde toplumsal olana içkindir. Seçimler özelinde ezilenler cephesi için yapılan bazı eksikliklere bakalım. Daha fazlası da eklenebilir diyerek 3 madde öne çıktı. Bunlar:

1) Amed’de 400 bin civarında oy kullanmayan yurttaşlar,

2) İstanbul başta olmak üzere Türkiye metropollerinde Üçüncü Yol’un inşasında eksiklikler,

3) Kolluk güçlerinin kayyım seçmene dönüşmesi ve bizlerin bu duruma karşı atıl kalmasıdır.

Amed’de 400 bin yurttaşın oy kullanmamasını şehir dışındaki işçilik üzerinden okumak hakikatın dışındadır. 400 bin yurttaşın aktif siyasete siyasal alan üzerinden dahil olmaması ahlaki ve politik toplum açısından anlaşılır değildir. Bu 400 bin yurttaşın sınıf/cinsiyet ve önceki dönem politik tercihleri üzerine henüz kapsamlı bir araştırma yapılmamış dahi olsa bu kendiliğinden veya doğallığında boykot halinin üzerine ahlaki ve politik toplum ölçütleri açısından eğilmek gerekiyor. Siyasal alan üzerinden politik yaşama olan uzaklık nereden doğuyor? Elbette ki toplumsal alanın başlı başına tali görülmesi ve dıştalanmasıdan doğuyor. Zira siyasal alan da doğası gereği iktidar, rant ve bürokrasi sarmalında toplumsal alanın geriye düşüşlerinde baş müsebbiplerden biridir. Çünkü toplumsal alan toplumun en küçük yapısına (komün) sirayet eder ve oradan yeni bir toplumsallık inşa ederken bu sarmalı karşısına alır. Bu sarmal ile doğası gereği çatışma halindedir. Politik olanın toplumsallaşması, ahlaki ve politik toplumun yaratılması ve başlı başına paradigmal inşanın kurumsal ve kuramsal merkezi toplumsal alan; politik olanı parlamentoya sıkıştıran, özel savaş toplumunu yaratan ve devletçi/milliyetçi paradigmanın inşasına öncülük eden siyasal alanın karşısındadır. Fakat biz devrimci hareketler açısından bakalım, öncü hareket kendi toplumsal ve siyasal alan mücadelesini nerede, nasıl buluşturulabilir? Kurumsal adres belli: HDK/DTK

HDK, Post-Sovyet dünyasının inşası ile yükselen alter-modernite/çokluk/kimlik ne dersek diyelim devletin karşısında temerküz eden hareketin heyyula gibi Amerika’dan Avrupa’ya, Asya’dan Ortadoğu’ya yayılmasına karşı Türkiye’de siyasal olanın ötesinde kongre fikriyatı ile somutlaşmış, meclisleri ahlaki ve politik toplum inşasında öncülük oynayacak yegâne güç olarak cisimleşmiştir. Türkiye’de Özgürlük Hareketi’nin fırınından geçerek yeni bir öncü cismin adresi olmuştur. O öncü cisim özgür yurttaş’tır. Özgür yurttaş devletin yurttaşlığından, onun bürokrasi, rant ve iktidar alanından azade olmuş meclis ve komünlerde gündelik yaşamını ahlaki politik toplum değerleri etrafında var ederek komünaliteye dahil olur. 400 bin yurttaşın verili yaşamına müdahil olabilecek bir demokratik emek konfederalizminin inşası, meclis ve komünlerden dolayısıyla işe geldiği Türkiye’de HDK’den, yaşadığı Kurdistan’da DTK’den geçer.

Murray Bookchin’in dediği gibi: “Liberter belediyecilik, sınıf çatışmasının aynı zamanda bir yurttaşlık (civic) boyutuna ya da teritoryal bir boyuta sahip olduğuna ilişkin - asla orijinal olmayan - ilave katkı yapar. Çalışan insanlar, (...), kendilerini sadece emekçi olarak düşünmüyorlar. Ayrıca kendilerini farklı bir kentsel ortamda yaşayan babalar ve anneler, oğullar ve kızlar, erkek ve kız kardeşler olarak düşünüyorlar. Sadece maaşları, çalışma saatleri ve çalışma koşulları ile değil, topluluklarındaki okullar, parklar, sağlık, suç, çevre koşulları ve benzerleri ile de ilgilenirler. Sadece sendika üyesi olarak haklarını değil, belirli toplulukların sakinleri olarak da haklarını korumak istiyorlar. Ve kendilerini “proleterler” ve “tarihsel gelişmenin araçları” olarak değil, insanlar olarak fabrikalardaki ve sendikalardaki hak ve sorumluluklarından başka belirli hak ve sorumlulukları olan yurttaşlar olarak düşünmeyi tercih ediyorlar..”

Keza İstanbul’da ve diğer metropol kentlerde DEM Parti’nin aday çıkarmasına rağmen azalan oy sayısı da üçüncü yolun taktik olarak Türkiye’de verili devlet güçlerinin güç ve hegemonya tahkimi ile reorganizasyonu veya bozumuyla ilişkilendirmekten fazlasıdır. Verili güçlerin yeni dönemde kompozisyonuna Üçüncü Yol olarak demokratik siyasetin aktif dahli veya müdahilliği 2019 İstanbul yerel seçimlerinde Sayın Öcalan’ın mektubu ile mahkum edilmişti. O zaman Türkiye sathında devletin kalbi ve en büyük Kürt şehri olan İstanbul’da düşüşe geçen oy oranını “politik Kürt gerçekliğinde” mi arayacağız yoksa özgür yurttaş hareketinin dolayısıyla HDK’nin veya toplumsal alan mücadelesinin geride kalmasında mı arayacağız sorusuna hakiki cevap üretmek gerekir. Kitleleri salt belediye seçimi ve faşizmi geriletme stratejileri arasında boğmak inşa zeminini geriye bırakmaktan alıkoymamalı oysa ki. Kitlelerle inşa ederek zaferler daha hızlı kazanılır. Klasik reel sosyalist zihniyetin devrim sonrası inşa anlayışını liberalizm ve oportünizmden mülhem şekilde demokratik modernite inşasına da yedirmek göle maya çalmaktan ötesi değildir. Bu maya da tutmaz göl de kirlenmez!

Yine aynı şekilde taşıma kayyım seçmen yeni bir pratiğe girişen devlet cephesi karşısında atıl bir durumda kalmak özgür yurttaş hareketinin Atakan Mahir’in deyimiyle temel öznelliği olan eyleme hâli, eylemde ortaklaşma hâlini yaratamamaktan ileri geliyor. Sürekli bir oluş ile hareket halinde olan kitleler Wan’dan başlayarak diğer kentlere sıçrayan serhildan ruhu ile ortaklaşma hâlini kendiliğinden örgütlemiş olsa da farklı bir stratejinin, örneğin siyasal alanın güçlü olan ilçelerden illere kaydırma veya güçlü ilçeden illere kaydırma gibi aktif – refleksif cevap verememe hâli üzerine de düşünmek elzemdir.

Hulâsa ;

Umudu da devletten koparmak toplumsal alan mücadelesinin birincil önceliğidir. Umut, özgür yurttaş’ın var olma kaynağıdır. Ahlaki ve politik toplumun değeri olan umudu komünal olanın içinden tekrar kurgulamak gerekir. İşte Wan’dan diğer kentlere sıçrayan serhildan ruhu umudun kendisidir. Umut özgür yurttaş’tır, umut komünalite’dir ve umut kongrelerimizdir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.