Şimdiye dair

Haberleri —

İbresini özgürlükten yana kuran yurdumda sar(s)ıcı anlamlar ile hayata tutunmanın ilmi farklıdır. Dağların umut büyüttüğü, duvarların ardında bedenlerin isyana dönüştüğü, suların Fırat’ın öfkesini, Dicle’nin sessizliğini kuşandığı bir yerden ilerler zaman. Duyguların ateşinde, düşüncenin toprağında yeşeren gelecek tahayyülleri en çok birlik arayışında bulur kendini. Kendisi olmaktan vazgeçmeden birlik olmanın ilmini kuşanır yurdumun en değerli sakinleri. Nefretin yerine sevgiyi, yalnızlığın yerine birlikteliği, güvensizliğin yerine güveni yerleştirir. Tezat anlamların ufkunda birliğin formülünü oluşturur. Bu cesaretinin nedeni saflığı mıdır yoksa bilinçli bir eylem midir bilinmez. Ama bunun bir erdem olduğu ve özel olarak araştırılmayı gerektirdiği bir gerçek olarak karşımızda durur.

Yüzyıllardır süren zulmün adeta özeti olan ve son yıllara damgasını vuran katliamlara karşı erdemin bir soluk borusu açma gücüdür deneyimlenen aslında. Leyla ve Nasırların direnişi, Zülküf ve Aytenlerin sessizliğe isyanları ile karanlığa karşı yaktıkları kıvılcımın korku duvarlarını ikinci bir hamle ile yıkmasıdır seçim sonuçları. Değerlerini, üzerine dökülen kara toprağın altından çıkarma arayışıdır yaşanan. Bunu saf bir niyet ve stratejik bir akıl ile doğru okumak ise hayati bir anlamı kuşanmış durumda. Ve bu niyet ve akıl ile daha fazla korku salmak düşmana.

Bunun ne kadar doğru bir tahlil olduğu tartışılır belki ama tarihin en kritik dönemlerinde 1071’de Malazgirt’te Anadolu’ya açılan, 1923’te ulusal kurtuluş mücadelesine destek veren akıl ve niyettir şimdi Türkiye’yi faşizmden kurtarma hamlesine kaynaklık eden. Bu hamle örgütlü bir halkın ad koymadan sessiz bir uzlaşma ile nasıl kazanabileceğini göstermesi açısından da canalıcı. Coğrafyamızda kendimizi daha da güçlendirmemiz gerektiğini ve kaybettiğimiz yerleri neden kaybettiğimizi doğru tahlil etmemiz gerekliliğini çok çarpıcı bir şekilde ilan etmesi açısından da öyle. Oyunların farkında olmadan düşman sularına açılmak boğulma tehlikesini de beraberinde getirir çünkü. Özellikle orta sınıfın sularında boğulma riski kaçınılmaz olur. Tarihimiz bunun sayısız örnekleriyle dolu. Özgürlük hareketlerinin en çok da orta sınıfın sularında boğulduğunu unutmamak gerek belki de. Ve rahatları bozulduğu için özgürlük hareketlerine en çok da orta sınıfın tepkili olduğunu…

Nitekim seçim sonuçlarına baktığımızda bizi biz yapan temel yerlerimizde özel bir konseptin uygulandığı aşikar. Ve oraların bir savaş merkezi haline getirilmeye çalışıldığı, büyük bir savaşın kapıda beklediği su götürmez bir gerçek. Bu nedenle Rêber Abdullah Öcalan’ın çizgisini tasfiye etmeye dayalı hesapları iyi okumak gerekli. Bunu hal hatır meselesine indirmeye çalışanların tehlikeli bir oyunun içinde olduğunu görmek hayati önemde. Kürdün iradesini bir zamanlar ağaların hatırına şimdi başkalarının hatırına işleyen bir irade olarak anlamlandırmak bilinçli bir algı yönetme süreci. İradeyi küçümseme, zayıflatma ve gerçek amacından saptırma hedefi... Bundan sonraki aşamanın Leyla ve Nasırların direnişinin sonuç almasına odaklamak yaşamsal değerde. Hatta hatır gözetenlerin destek vermesi belirleyici önemde. Çünkü hakiki çözüm de özgürlük de orada saklı.

Adorno’nun, “Yanlış hayat doğru yaşanmaz” sözünü, “Bizi satma ne ararsan kendinde bul” sözü ile tamamlayan Rêber Abdullah Öcalan’a odaklanmak gerek şimdi. Düşman algısını muğlaklaştırmadan kritik bir eşiğin başında olduğumuzun bilinciyle. Leyla ve Nasırların eylemi başarıya ulaşmazsa büyük bir savaşın kapıda beklediğinin farkındalığıyla. Ve yıkmaya başladığımız korku duvarlarının ardındaki hakikatin çözüm adresi olduğunun derin sezgisiyle. Şeker Portakalı kitabında bütün cümlelerini Portekizli için kuran ve güzellikleri ona adayan Zezê gibi şimdi tüm cümlelerimizi Amed’den Hewler’e, Strasbourg’dan Galler’e, Toronto’dan Viyana’ya uzanan ve duvarların ardında büyüyen isyanın sesi için kurma ve başarma zamanı.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.