Sıra Bakûr’da!

19 Temmuz 2012 devriminin üzerinden tam üç yıl geçti.
Rojava Devrimi, bu süre zarfında halkın kendi öz sistemini kurabileceğini ve pekala ayakta kalabileceğini kanıtladı.
Demokratik özerk kantonlar, ambargolara, saldırılara ve deneyimsizliğe rağmen öz gücüyle ayakta kaldı ve toplumsal bir sistem kurmayı başardı.
Sadece Kürtlerin değil, insanlığın bir başarısı olan Rojava Devrimi gün be gün gelişerek şimdilerde imrenilen bir yaşam sistemi kuruyor.
Kürdistan’ın en küçük parçası, devrim deneyimiyle sadece Kürdistan’ın diğer parçalarına değil alternatif arayışında olan dünyanın dört bir yanındaki hareketler ve halklar için de model olmayı başardı.
Rojava Devrimi, gelişim seyrini dış güçlere dayanmadan öz gücüyle başardı. Özerkliğin temel ayaklarını oluşturdu. Öz yönetimini kurdu, öz savunmasını örgütledi. Kendisine yetebilen bir ekonomik model oluşturdu. Toplumsal sözleşmeyle demokratik toplumsal bir yapı inşa etti. Bütün kimlikleri, kadınları, inançları ve etnik yapıları söz ve karar sahibi yapan demokratik ulus perspektifinin ete kemiğe büründürdü.
Başka tarzda bir yaşamın mümkün olduğunu gösterdi Rojava. Yani toplumsal dinamiklerin harekete geçtiği bir sistemin her şeye kadir olduğunu görünür kıldı.
Peki bu model neden Kürdistan’ın diğer parçalarında uygulanmasın? Bunun önündeki engel ne?
Rojava’ya imrenmek yetmiyor. İmrenilen devrimi ve sistemi kendi yaşamımızda inşa etmek gerekiyor.
Rüştünü ispatlamış olan Rojava Devrimini dört parça Kürdistan’a taşırma zamanı. Ama bunun için devletçi, merkezi otoritenin uyuşturan ruh halinden kurtulmak gerekiyor.
Rojava’da başarmış modeli Bakûr’da, Başur’da ve Rojhilat’ta uygulamanın arayışına girmek gerekiyor.
Bunun için dört parça Kürdistan’da da ‘Kürtler ne istiyor?’ sorusunun yanıtı üzerinden siyaseti yeniden temellendirmek gerekiyor.
Örneğin Bakûr’da Kürtler ne istiyor?
Nasıl bir sistem, Bakûr halkının istemlerine yanıt verebilir, sorunlarını çözebilir?
Yanıt, Rojava Devrimi’dir…
Kürtler demokratik özerk bir sistem istiyor. Kendilerini ve kentlerini yönetecekleri bir rejim öngörüyorlar.
Kendileri, yaşam alanları, ekonomileri, doğal kaynakları, doğaları, savunma sorunları... vb yaşamlarını ilgilendiren her konuda söz söyleyecekleri ve karar gücü olacakları bir yaşam istiyorlar.
Kürtler, Önderliğini özgür görmek, kendi kimliğiyle özgür yaşamak istiyor.
Peki böyle bir yaşam mümkün mü?
Rojava bunun mümkün olduğunu gösterdi. Böyle bir yaşamı inşa etmesini bildi.
Bakûr’un başaramaması için hiç bir sebep yok. Yeter ki öncü güçler harekete geçsin ve yeterli düzeyde öncülük yapsın.
Halk yanı başında boy veren ve serpilen devrim çiçeğine, Rojava’ya imrenerek bakıyor. Devrimi gözü gibi koruyor. Ama aynı zamanda devrimin Bakûr’a taşınacağı günlerin özlemiyle yaşıyor. Bu günlerin hayalini kuruyor.
Rojava Devrimi, halkın gücünün her şeye kadir olduğunu gösterdi.
Yeter ki isteyelim ve mücadele edelim.
Mücadelenin yol ve yöntemlerini bulalım, araçlarını oluşturalım.
Özcesi sistem inşasına başlayalım. Ayrıca Bakûr’un çok büyük avantajları var.
Kırk yıllık bir mücadele geleneği var. Bu geleneğin yol açmış olduğu bilinç, örgütlülük ve somut kazanımlar var. Örneğin DTK, BDP var. Yüzü aşkın belediye var. Dinamik bir gençliği ve öncülük rolü üstlenen kadın mücadelesi var. Bir de artık çok zayıf bir devlet gerçeği var. Daha da önemlisi Türkiye toplumu eskisi gibi yönetilmek istemiyor!
Zaman çarkı halklar lehine dönüyor.
Saat en fazla Kürdistan’da ve Kürtler lehine işliyor.
