Siyasi darbe devam ediyor

Ayşegül Doğan

Ayşegül Doğan

  • Siyasi darbenin 7 yıldır hız kesmeden devam ettiğini belirten HEDEP Sözcüsü Ayşegül Doğan, "Kürt sorunu çözülmediği sürece Türkiye'nin demokratikleşmesi imkansızdır" dedi.

4 Kasım siyasi darbesini takiben Kobanê Kumpas Davası ve HDP’nin kapatma davasıyla otoriterleşme zemini oluşturulduğunu belirten HEDEP Sözcüsü Ayşegül Doğan, şunun altını çizdi: "Seçilmişler başta olmak üzere yüzlerce arkadaşımızın hala rehin tutulduğu bu darbe, bir yanıyla da yüzyıllık Kürt sorununun çözümsüzlüğünde ısrarın sembollerinden biri haline geldi.”

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Sözcüsü Ayşegül Doğan, HDP Genel Merkezi'nde gündeme dair basın toplantısı düzenledi. Aralarında Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş'ın da olduğu HDP milletvekillerinin tutuklandığı 4 Kasım 2016'daki siyasi darbeye dair konuşan Doğan, "Hakikat ve adalet mücadelemizin sesi olmak yalnızca bizim çabalarımızla gerçekleşebilecek bir şey değildir. Bu sesi birlikte çoğaltacağız ve birlikte büyüteceğiz. 4 Kasım 2016'da bir gece yarısı operasyonuyla HDP Eşbaşkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş, Grup başkanvekilleri ve milletvekillerin de olduğu 12 vekil gözaltına alındı, sonra 10 vekil tutuklandı. Daha sonra tutuklu HDP'li vekil sayısı arttı, 15’e çıktı" dedi.

7 yıldır hız kesmedi

Doğan, önce halkların iradesinin gasp edildiğini, ardından bir dava kurgulandığını belirterek, bu davanın HDP’nin kapatılmasına bir gerekçe yapıldığını söyledi. Doğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu gayretin hala kurgulanmış bu dava üzerinden sürdüğünü görüyoruz. Birkaç gün önce önceki dönem milletvekillerimizden Hüda Kaya da gözaltına alınıp tutuklandı. 7 yıldır hız kesmeden devam eden siyasi bir darbeden bahsediyoruz. Bir partiyi yok etme, çökertme operasyonundan bahsediyoruz. Bu nedenle de Kobanê davasına, Kobanê Kumpas Davası diyoruz. Siyasetçilerimiz uzun tutukluluk sürelerine rağmen hala hapisteler. Yani AİHM kararları, AYM kararları tanınmıyor. Bu artık yalnızca HDP’lilere ya da HDP’de siyaset yapmış veya yapmak isteyenlere yönelik bir operasyon dalgası olmaktan da çıktı. Bir kartopu gibi büyüyor ve ülkenin her yerine, her yanına yayılıyor.

İktidar çoğunluğu kaybedinci

Türkiye’de 2013'te belki ilk defa Kürt meselesinin çözümünde çok aktörlü, asıl muhataplar dikkate alınarak ve onlarla görüşülerek bir diyalog zemini oluşturulmaya çalışıldı. Bu zemin, 7 Haziran 2915 seçimlerinde HDP’nin de yüzde 13’leri aşan bir oy potansiyelini ortaya çıkarttı. Demokrasi, özgürlük, eşitlik, hakikat, adalet için mücadele edenler, 7 Haziran 2015’te çok önemli bir şeye imza attılar. Kürtler, demokrasi güçleri ve onların temsiliyeti parlamentoda yer almasın diye uygulanan dünyanın en yüksek barajı alaşağı edildi.

İktidar çoğunluğu kaybedince 7 Haziran seçim sürecini ve seçim sonuçlarını tanımadı. Yeniden bir seçim yapıldı, çözüm süreci ‘buzdolabına kaldırıldı’, DBP’li 102 belediyeden 94’üne kayyum atandı, açık bir kayyum rejimine geçildi; kentlerde aylarca süren sokağa çıkma yasakları ilan edildi, yüzlerce parti çalışanı ve siyasetçi tutuklandı; ülkedeki bütün dernekler, bütün sivil toplum kuruluşları neredeyse potansiyel bir hedef haline getirildi; çocuk ve kadın dernekleri dahil olmak üzere gazeteler, radyolar, televizyonlar kapatıldı. Akademisyenler ihraç edildi, siyasetçiler ve gazeteciler hapsedildi. Çok ciddi bir savaş konsepti güncellendi ve bütün ülke adeta yeniden bir ateşe atıldı, çatışma ortamına sürüklendi, savaş siyaseti tekrar temel bir siyaset haline getirildi. Suruç, Diyarbakır ve Ankara 10 Ekim katliamlarıyla demokrasinin, özgürlüklerin ve hukukun askıya alındığı yeni sürece girildi. 4 Kasım siyasi darbesini takiben Kobanê Kumpas Davası ve HDP’nin kapatma davası ile bugün yaşadığımız otoriterleşme zemini oluşturuldu. Seçilmişler başta olmak üzere yüzlerce arkadaşımızın hala rehin tutulduğu bu darbe, bir yanıyla da yüzyıllık Kürt sorununun çözümsüzlüğünde ısrarın sembollerinden biri haline geldi.”

İnat ve kararlı mücadele

“Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak siyasetimizin özeti vazgeçmemektir, inattır, kararlı mücadeledir” diyen Doğan, şöyle konuştu: “4 Kasım 2016’nın 7. yılını geride bırakacağız. Devlet, Kürtleri ve Kürtlerle birlikte Türkiye demokrasi güçlerine sürekli iç düşman olarak yaftalayıp onları siyasal alanın dışına itmeye çalışıyor. Kitleleri düşmanlığı etrafında toplayarak vaziyet almaya çalışıyor. Hemen bir seferberliği yeniden devreye koymaya çalışıyor. Kürt siyasetinin barışa yönelik bütün çabalarını çıkmaza sürerek bununla da kalmayıp cezalandırarak bu seferberlik diline tutunarak 'kendi bekasını korumaya çalıştığını' iddia ediyor. Şimdi yeniden hatırlatalım; Kürt sorunu, Türkiye'de demokrasinin turnusol kağıdıdır ve en azından 30 yıl bize bunu çok açık ve net bir şekilde göstermiştir. Kürt sorunu çözülmediği sürece Türkiye'nin demokratikleşmesi imkansız bir hale gelmiştir artık. Demokratik siyasetin büyümesine tahammül edemeyenler, ısrarlı bir biçimde hala bu savaş konseptinden beslenmek istiyor.” ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.