Sizin zamanındayız

Zilan ROZA
Bahar, yağmur, nisan ve siz… Yağmur kokusu var dışarıda. Bahar bütün rengiyle hissettiriyor kendini.
Dağların zirvelerinde sisler inmiş, ovalara yemyeşil bir halı serilmiş. Ve dışarıda yağmur kokusu var. Yürümek istiyorum yağan yağmurun altında. Şimşeklerin aydınlattığı patikalarda, ıslak otların arasında yürümek istiyorum.
Evet, yağmur zamanındayız yani sizin zamanındayız. Nisan yağmurlarıyla bütünleştiğiniz zamanlardayız. Nisan sizin zamanınızda ne çok şey anlatıyor bugünlerde. Sizin zamanınız nisan ne çok özlem barındırıyor kendinde. Özlemin gizli kalan kuytulukların zamanındayız. Sizin zamanınızda ıslanıyorum ama aldırış etmiyorum. İnadına yürüyorum yağmurun altında aldırış etmiyorum. Sessizce kendimi akışına bırakıyorum yağmurun sesine, rüzgarın uğultusuna. Yağmur damlaların dansına şahitlik ediyorum bu nisanda. Ellerimi açıp her yağmur damlasıyla bir olup toprakla bütünleşmek istiyorum. Her yağmur damlası yüreğime işleniyor. Her yerde siz varsınız bu günde, bu yağmurlu günde. Bugün her şeye sizin gözünle bakıyorum, sizin gözünüzle görüyorum. Bugün önümdeki patikada sizin ayak izleriniz var. Havada mis gibi koku var, her yere güzel bir koku salmış o sizin kokunuzdur. Bugün doğa da bir ses var sizin sesinizdir. Bugün her şey sizin gibi kutsal, sizin gibi eşsiz ve sizin gibi ulaşılmaz. Bugün nisan yağmurları yağıyor üstüme. Gidişinizin üstünde iki yıl geçiyor. Ve sizden sonra her nisan yağmuru gibi bu sene de nisan yağmuru sizinle bir başka yağıyor. Sizinle ıslanıyorum nisan yağmuruyla, sizinle kutsallaşıyorum. Sizinle yoldaşlığınızın sıcaklığıyla ıslanıyorum. Ve yürüyorum inadına bu nisan yağmurunda. Bu yağmurda bir ben varım, bir de siz varsınız bu nisan yağmurunda. Durmaksızın yürüyorum size. Her renkte siz varsınız, bugün toprağın her karışında sizde bir damla, bir iz var.
Üçünüzü tek karede nasıl dile getirebilirim diye kendi kendime sordum. Defalarca yazıp yırttım. Sizi anlatacak her kelimeye baş vurdum. Ama hep bir şey eksik kaldı. Nasıl anlatırım sizi, üçünüzü nasıl bir kareye birleştiririm? Oysa siz zaten hep bir karedeydiniz. Muş’un ıssız sokaklarında, okulun koridorlarında ve Garzan dağlarının zirvelerinde hep bir karedeydiniz. Nisan yağmurlarının yağdığı gecelerde. Yere düşen her yağmur damlasında birlikte ıslandınız, birlikte yolda oldunuz.
Heval Çekdar fotoğrafına bakarak yazıyorum. Gözlerinin tam içine bakarak yazıyorum. Gözlerinin içi o kadar anlamlı bakıyor ki. Seninle anlam buluşmasındayım bu gece. Bütün hakikat o gözlerde saklı. Çünkü sen hakikatin kendisisin. Ve bana söylediğin son söz beynimde zonkluyor. Böyle söz vermemiştik heval hani beraber adımlayacaktık Garzan dağlarını, beraber bir zirvede oturup Van gölüne, Sipan dağına beraber bakacaktık demiştin bana. Ben ise sadece farklı mekanlarda bakarız dağların zirvelerine demiştim. Son defa yine gülümsemiştin bana. Son gördüğüm gülüşündü senin. Oysa ne gülüşlerine şahitlik etmiştik gecenin ıssızlığında. Sen her daim sessizdin ama sessizliğin bilgesiydin bence. Sana asalet katıyordu sessizliğin.
Heval ismim ne olsun demiştin. Bende hiç düşünmeden bence Bahoz olsun demiştim. Nereden biliyorsun Bahoz ismini çok sevdiğimi demiştin. Sana yakışacağını biliyordum çünkü. Sen her zaman yaşamın içinde fırtına gibiydin. Ve kimse senin hızına ulaşamıyordu. Her zaman öncüydün. Onun için grubumuzdan ilk sen semalara ulaştın, gecelere, maviliklere aktın. Su gibiydin aktıkça çoğalıyordun. Aktıkça sevdalanıyordun. Ve aktıkça berraklaşıyordun. Ve söylediğin son söz "heval günün birinde seninle, Mizgin’le aynı mevzide savaşacağız" demiştin. Kulağıma ne kadar hoş gelmişti. Şimdi seninle o anımdayım. Sana gülümsediğim o anı düşünüyorum. Ben de inanıyorum heval demiştim. Olmadı fiziksel olarak hiçbir zaman aynı mevzide olamadık. Ama bunu bilmeni isterim her anında seninleydim. Tıpkı yağan her yağmur damlasında birlikte olduğumuz gibi. Bir nisan yağmurunda karıştın toprağa. Her yağan yağmur tanesinde karıştın Kürdistan topraklarına. Sana söz verdiğim rozet borcumu ödeyeceğim. Ben gelmese bile mezar taşına o çok sevdiğin Önderliğin rozetini asacağım. Biliyorum o zaman bana şunu söyleyeceksin: "Heval borcuna sadık kaldın." Kahkahalarınla buluşacağım o gecede.
Her yazmaya kalkıştığımda sende tutuklu kalıyorum. Ellerim kaleme gitmiyor, cümlelerim tamamlanamıyor. Çünkü sen her zaman en zorumuzdun. Zorla sana slogan attığımız eylemi hatırlıyor musun? Heval Bahoz'la ne kadar çok uğraşmıştık. İnat etmişti slogan atmamaya, biz de inat etmiştik o gün slogan atacaktın. Ve bütün uğraşlarımızın sonucunda nihayetinde slogan attırmıştık. Günün sonunda ben ve heval Bahoz kazanmıştık. Sana bir şey itiraf etmem gerek seninle zıtlaşmayı seviyordum. Aynı zamanda kavga etmeyi de. Seninle kavga etmek gerçekten güzeldi. İlk defa karşımdaki insana söz yetiştiremiyordum. Ve en son kavgamızda bile bu olmuştu. İki saatlik tartışmamız sonucunda sen kazanmıştın. Ben geri adım atmak zorunda kalmıştım.
Sizinle yaşadığım her anım sürpriz gibiydi. Güzel anılarla dolu güzel günlerdi o günler. O günler şimdi bana güç veriyor heval Mervan. Özlemimi gidermiyor ama layık olmam gerektiğini her gece fısıldıyor o anlar. Tabii sizin kahkahalarınızın eşliğinde fısıldıyor bana.
Evet layık olmak gerek sizlere, hayallerinize, hedeflerinize… Ve sizin gibi yaşamak lazım bu yaşamı. Sizin gibi bağlanmak, sizin gibi gülümsemek ve sizin gibi hıyanete dur demek, lazım siper olmak lazım.
Evet sizin zamanındayız. Nisan yağmurlarıyla maviyle buluştuğunuz zamanları yaşıyoruz. Dışarıdaki her renkte siz varsınız bu nisan yağmurlarında. Nisan bu sene sizinle daha güzelleşti. Nisan bu sene sizinle bereket dağıtıyor Kürdistan’ın her karış toprağına. Bu bahar her şey sizinle daha da güzelleşecek. Çünkü bahar, yağmur, nisan sizinle daha da güzelleşiyor, anlamlaşıyor.
***
12 Nisan 2016 tarihinde Muş’ta şehitler kervanına katılan Bahoz Serhat (Mesut Kızılsoy), Çekdar Zilan (Rıdvan Demirağaç), Mervan Siser (Ersin Erseyan)’ın anısına…
