Sokaklardan orduya İsviçreli Neo-Naziler

İsviçre Gündemi
İsviçre sokaklarında, parlamentosunda yükselişe geçen ırkçılık, orduya kadar uzandı. Ülkede hafta sonu yayınlanan „SonntagsZeitung“ ordu içinde düzinelerce Neo-Nazi bulunduğunu ve bugüne kadar ordu içinde Neo-Nazi ilişkiler nedeniyle 30 olay yaşandığını duyurdu.
Kendi aralarındaki ilişkilerde, sosyal paylaşım platformlarında yayınladıkları fotoğraflarda gamalı haç, Hitler selamı kullanan asker Neo-Nazilerin hiyerarşik bir ilişki içinde bulundukları da belirtiliyor. Konunun kamuoyuna yansımasından sonra siyasi partiler „Ordu içindeki Neo-Nazi örgütlenmesi ya da varlığı İsviçre’nin güvenliği için bir tehlikedir“ deseler bile konuya açıklık getirmekten uzak kaldılar. İsviçre parlamentosu ve hükümetinin adeta tek işi olan yabancılarla ilgili tartışmalar, hergün sertleştirilen uygulamalar, basında yabancıları sürekli suç işleyen, ülke güvenliğini tehdit eden, işsizliğin, ekonomik krizin tek sorumlusu gören yayınların yıllardır artarak sürmesi, sokaklarda olduğu gibi ordu içinde de Neo-Nazi örgütlenmesine zemin hazırlıyor, cesaret veriyor, meşruluk kazandırıyor.
Avrupa’nın göbeğinde kendisini direkt demokrasi olarak nitelendiren İsviçre, ırkçı ve ayırımcı politikaları nedeniyle sık sık BM, AB ve uluslararası kurumlardan uyarılar alıyor. Bu uyarılar „örnek demokraside“ hiç bir işe yaramıyor. Üstelik yabancılar ile ilgili bütün konular ırkçı-sağcı partilerce tersyüz edilerek, çarpıtılarak, yanlış istastiki bilgilerle kamuoyuna duyruluyor. İsviçre’de yabancıların ırkçılığın yükselişine, her gün sertleştirilen yasalara karşı mutlak anlamda ortak platformlarda buluşması gerekiyor. Zira sıra herkese geliyor ve zaman daralıyor…
Avrupa Hitler’ini mi arıyor?
Avrupa’da ekonomik kriz, yabancılar, artan işsizlik, birliğin bölünmesi, Avrupa baharının ayak sesleri, toplum ve siyasette ayrışmaları arttırdı. Avrupa’nın Sosyal Demokrat partileri bile sağ politikalara yatmaya başladı. Tarih Profesörü Harold James ekonomik gerileme ile politik aşırılık arasında açık bir bağlantı olduğunu sık sık tekrarlardı. Fransa’da Ulusal Cephe’nin kazandığı destek, sağcı partilerin Finlandiya, Danimarka, Norveç, Avusturya, Macaristan ve İtalya’da önemli oy oranlarına ulaşması, Hollanda’da Özgürlük Partisi, Yunanistan’da Altın Şafak gibi partilerin öne çıkması, İsviçre’de sağcı SVP partisinin birinci sıradan meclise girebilmesi ve ülke politikasını istediği gibi yönlendirmesinin demokratik hakları kısıtlamaya, yabancıları hedef almaya, ırkçılığı artırmaya başlaması gibi nedenler tarihteki faşizmin tırmanış yıllarını anımsatıyor. Tarihteki büyük buhranlar sonrası olduğu gibi gelir dağılımındaki eşitsizlik, gelecek kaygısı, artan işsizlik ve yoksulluk, umudu kalmamış, çaresiz kişileri kendilerini bu çıkmazdan kurtarabilecek her seçeneği değerlendirmeye, karşılarına çıkacak herhangi birini dinlemeye yol açabilir. Bunun faşizim olabileceği asla unutulmamalıdır.
