Sömürgeci efendilere doyduk

Haberleri —

“Türkiye’de barış süreci ne durumda” sorusuna verilecek fazla bir cevap yok. Hükümet ve yandaşı medyaya bakılırsa her şey yolunda. Sadece Kandil ve BDP gibi Kürt sorununu temsil eden güçler işi bozuyor. Yoksa çatışmalar durmuş, hükümet de “demokratikleşme paketleri” açarak sorunu çözüyor. Çatışmaların olmamasına ve bugünkü duruma herkes şükretsin!

Erdoğan Tv’lerin önünde hiddet ve şiddetle kükreyerek herkesin haddini bilmesini emrediyor. “Demirtaş’ın İmralı’ya giden heyetten çıkarılmasına itiraz etmeyin, eleştirmeyin” diyor. Bırakalım eşit şartlarda bir temsiliyet ve muhataplığı, tam bir egemen ve efendi edasıyla yaklaşıyor. Hükümet ve bakan ne derse o kabul edilecekmiş! Bu sömürgeci efendi söylemine Türk basınının ve yandaş medyanın bir itirazı ve eleştirisi var mı? Yok. Bu konuşmalar alkışlarla karşılanıyor.
İmralı ve KCK yetkilileri, hükümeti ve kamuoyunu uyarıp sürecin ortadan kaldırıldığını ve çözüm için bir adımın atılmadığını dile getirdiklerinde de tehditle ve oyunbozanlıkla suçlanıyorlar. Bu dil ve yaklaşım sürdüğü müddetçe barış sürecinin rayına girmeyeceğini ve ilerleme sağlanamayacağını bilmek gerek. Kürt tarafı uzun yıllara dayanan bir direnişi örgütlemiş ve temsil etmektedir. Hükümetin maaşlı memurları değillerdir. Bazı Kürtlerin Erdoğan ve sömürgeci efendileri önünde elpençe durdukları ve onların ağzına baktıkları doğrudur. Böyle Kürtler dün de vardı, yarın da olacaklar. Ancak kendi halkı adına direnen ve konuşan Kürtleri bunlarla karıştırmamak gerek.
Hükümet Kürtlerle barışı konuşma ve ilerlemeyi sağlayan yasal ve anayasal düzenlemeler yapma ve güven artırıcı adımlar atma yerine hala BDP’yi zayıflatmaya ve elindeki belediyeleri de almaya çalışmaktadır. Şimdi yerel seçimler sürecine girildi. Hükümet bölgede rahatlama yaratma ve Kürtlerin serbestçe iradelerini ortaya koymalarını sağlama yerine tüm devlet gücünü ve olanaklarını kullanarak BDP’yi daraltmaya ve sınırlandırmaya çalışmaktadır.
Yasal alanda deneyimli ve etkili olan partililer, seçilmiş belediye başkanları ve milletvekilleri de hala hapishanelerde. Üstelik, kendileri sınırsız olanaklara sahipken BDP’ye hazineden bir kuruş yardım yapılmamaktadır. Bu koşullarda “eşit sartlarda yarışıyoruz” denilemeyeceği açıktır. Ancak sömürgeci efendiler arsızlıkları ve psikolojik savaştaki ölçüsüzlükleriyle, nerdeyse kendilerini Kürdistan’da mağdur durumda göstermeye çalışmaktadırlar.
Sömürgeci egemenin Kürtleri istediği gibi yönetme keyfiyetini anlamak, bir yerde mümkündür. Ancak Kürtlerin buna alet olmalarını ve onların yanında durmalarını anlamak kolay bir durum değildir. Çok yönlü araştırmayı ve analizi gerektiriyor. Çok basit bir gerçek var: Erdoğan, Diyarbakır belediye başkanlığını Kürtlerin elinden almak istiyor. Kürtlerin uzun yıllar ödedikleri bedel ve emeklerini hiç mi hiç dikkate almıyor. Öyle bir derdi de yok. Ele geçirip, dünyaya, “Bakın, Kürtlerin bir talebi yok. Bana oy veriyorlar” diyecek; bunu sömürgeci egemen sistemi ikame etme temelinde kullanacaktır.
Buna karşı Galip Ensarioğlu gibilerinin tutumu nedir? “Hayır, Kürt halkı büyük bir bedel ödedi. Burası Kürtlerin en büyük merkezi. Neden Mehdi Eker gibi işbirlikçi ve inkarcı tiplerin eline geçip sömürgeci argümanları güçlendirsin” diyorlar mı? Hayır, demiyorlar. Aksine Diyarbakır’ın AKP’nin eline geçmesi için çalışmaktadırlar.
Ensarioğlu, AKP’de bir grup Kürdistanlı milletvekilini yanına alıp Erdoğan’ın karşısına çıkarak Kürtler adına bir talepte bulunabiliyor mu? “Anadille eğitim hakkı istiyoruz; güvenliğin yolu karakollardan geçmiyor, askeri amaçlı karakollar yerine güven artırıcı adımlar at; tutum ve dilin barışa hizmet etmiyor” diyebiliyor mu? “Suriye sınırındaki mayınların kalkması gerekirken niye Kürtler arasında duvarlar örüyorsun” diyebiliyor mu? Diyemez. Tv kanallarına çıkıp Kandil’e, BDP’ye verip veriştiriyor. İtibarsızlaşmaya ve AKP’ye uysalca boyun eğmeye davet ediyor. Kürtlerde bilinen bir söz var. Derler ki: “Golêki mali jê gayê mali natirse!” Ensarioğlu gibi Kürtler de -okumuş ve maddi durumu iyi olanlar- kendilerine çok güvenli oluyorlar. Ama bu Kürtlere karşı böyledir. Sömürgeci güçlere karşı ezik ve gücü, iktidarı gözetleyen hesapçı tutuma sahip olurlar.
Ensarioğlu gibi Tv kanallarına çıkıp konuşanlar ne parti grubunda ne de basında Erdoğan’ı eleştiremezler; politikalarını sorgulayamazlar. Kürt tarafı için cömertçe kullandıkları eleştiri hakkını kullanamazlar. Çok açık durumlar var. Ensarioğlu aynı zamanda milletvekili. Yani halkı temsil ediyor. Suriye sınırında örülen duvar, Kürtleri bir daha bölmeye ve bunu derinleştirmeye dönüktür. Bu, Kürtlerle Türkler arasındaki ilişkilerde, uzun vadede, kapanması zor yaralar açacaktır. Ensarioğlu neden basının karşısına çıkıp tavır almıyor. Normalde kıyameti koparmaları gerek. Ama seslerini çıkaramıyorlar. Madem Erdoğan’ın karşısına çıkıp konuşma ve eleştirme gücünüz yok, niye televizyona çıkıp halkın karşısında konuşuyorsunuz? Kafaları karıştırmaya ve ortalığı bulandırmaya mı çalışıyorsunuz?
Türkiye’nin Kürt sorununu çözmeye dönük somut ve ciddi bir politikası ve pratik çabası görülmemektedir. AKP daha çok iktidarı ve seçimleri hedeflemektedir. Buna karşı çok yönlü ve kapsamlı, örgütlü bir mücadele yürütmekten başka yol görünmemektedir. Bu halk, kazanımlarını ve varlığını AKP’ye peşkeş çekecek bir halk değildir.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.