‘Sosyal kapitalizm’ değil sosyalizm!

Arzu DEMİR yazdı —

Çok değil daha bir kaç ay öncesine kadar ezilenlerin dünyayı saran ayaklanması üzerine konuşuyor, yazıyorduk. Sudan’da “devrim” diye sokaklara dökülen halkın ayaklanması, diktatör Beşir’i devirmişti. Lübnan’da “watsup ayaklanması” diye anılan ayaklanma, yoksulların neoliberal politikalara karşı isyanıydı. Şili’de yoksulların “Biz 30 peso için değil, bize dayatılan 30 yıllık liberal politikalara karşı savaşıyoruz” sözü isyanın özetiydi. İran, Irak, Haiti, Endonezya, Fransa, Kolombiya… Ezilenler öfkesini emperyalist küreselleşmeye yöneltmişti. Araya, kapitalizmin ipliğini daha net ve açık bir biçimde pazara çıkaran Covid-19 (koronavirüs) salgını girdi.

Şimdi koronavirüs sonrasına dair tahminlerin başında yeni bir ayaklanma beklentisi geliyor. Bunu, burjuvazinin ideologları da söylüyor. Örneğin Henry Kissinger, 3 Nisan tarihli Wall Street Journal’da “Gerçek şu ki, dünya koronavirüsten sonra asla aynı olmayacaktır” diye belirttikten sonra, “dünya ekonomisindeki yaraları iyileştirmeye çalışın” diye devletlere ve sermayedarlara akıl veriyor. Diğer yandan burjuva sol liberal aydınlar da kapitalizmin krizine çare arıyor. Kısa bir süre önce 650 aydından “Krizden Çıkış Manifestosu” geldi. Söz konusu manifestoda “işyerinin demokratikleştirilmesi” ve “işin meta olmaktan çıkartılarak, herkes için faydalı istihdamın sağlanması” önerisinde bulundular. Kulağa hoş gelen bu önerileriyle kapitalizmin vahşi yüzünü kendi yaşamlarında apaçık gören emekçilere, “sosyal kapitalizm” vaat ettiler. “Çıkış yolu” diye emekçilere gösterdikleri, kapitalist sistemi, 2. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası günlere döndürmek. Bu mümkün değil. Hatırlayalım, kapitalizm, o dönemde, Sovyetler Birliği’nin varlığı ve güçlü işçi hareketi nedeniyle, emekçilere kimi tavizler vermek zorunda kalmıştı. O günün koşulları için bu tavizleri vermesi de mümkündü. Ama bugün, 2008 yılından bu yana kriz içinde olan ve salgınla birlikte bu krizi daha da derinleşen kapitalizmin bu tavizleri vermeye ne zemini ne de niyeti vardır. “İşin meta olmaktan çıkartılması” da sermaye sınıfı ile işbirliği ile değil, ancak ve ancak ona karşı keskin bir sınıf mücadelesi ile mümkün olabilir. Ücretli emek olduğu sürece iş meta olarak kalacaktır. İşgücü ancak üretim araçlarının toplumsallaştırılması ile meta olmaktan çıkacaktır.

Koronavirüs sonrasına dair bir başka arayış ise, 17 Mayıs’ta açılış toplantısını Noam Chomsky’nin konuşmasıyla gerçekleştiren İlerici Enternasyonal oldu. Aslında bu oluşumun ilk çağrısı 2018 yılında yapıldı. Çağrıyı yapan iki kuruluştan biri Yunanistan’ın eski Maliye Bakanı Yanis Varufakis ve Hırvat siyasi aktivist Srećko Horvat tarafından kurulan DIEM25. Diğeri de Demokrat Partili Senatör Barnie Sanders ve eşi Jan Saders’in 2016’da kurduğu Sanders Enstitüsü.

İlerici Enternasyonal’in Konsey Üyeleri’nden biri İzlanda Başbakanı Katrín Jakobsdót. Independent Türkçe’de yayınlanan “Şimdi Yeni Bir Enternasyonalin Tam Zamanı” başlıklı yazısındaki “Kovid salgınının ortaya koyduğu şey, bir kez daha, herkes için sağlık ve dayanıklı refah sistemlerinin sadece sosyal adaletin değil, aynı zamanda düzgün işleyen toplumların da temel unsurlarından olduğudur” sözleri, İlerici Enternasyonal’in sınırlarına dair fikir veriyor. “Düzgün işleyen toplum” dedikleri şey; istikrardır. Kapitalist toplumda ise istikrar, işçiler ve emekçiler için “sefalet ve sömürünün istikrarı”ndan başka bir anlam taşımaz. İzlanda Başbakanı söz konusu yazısında ayrıca, “Etkileri eşitsiz dağılıyor olsa bile, insanlığın bir bütün olarak yüzleştiği bu risk faktörleri bu yönden ‘demokratik’tir” diye yazıyor. Bu cümle salgının başından beri burjuvazisinin öne sürdüğü “Aynı gemideyiz” yalanının bir başka ifadesi. Ne virüsün bulaşma koşulları ne tedavi süreci ne de salgınla birlikte derinleşen krizin sonuçları bakımından yoksullar ile zenginler aynı gemide değil.

Zaman yeni bir ayaklanmalar dönemine doğru ilerlerken, ezilenlere çıkış yolu olarak yeniden kapitalizm göstermek, tekellerin çıkarlarını korumak anlamına gelir. Gerekli olan kapitalizmin cenazesini kaldırmaktır. Bunu da ancak, Marksist Teori Dergisi Yayın Kurulu’nun geçtiğimiz hafta sonu 7 dilde yayınladığı manifestoda altını kalınca çizdiği gibi, “devrim” gerçekleştirebilir. Evet, “Kapitalizmin cenazesini devrim kaldırır.” Yazının son cümlesi de MT’nin manifestosundan olsun: “Kapitalizm yıkılıyor. Yapılması gereken onu onarmak değil, kirişlere asılmaktır.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.