Sosyalizm ayı

Haberleri —

1 Mayıs dünya işçileri ve emekçileri açısından ne kadar önemli bir gün olsa da aslında Türkiye, Mayıs ayını sosyalizm ayı olarak tanımıştır. Mayıs ayı onlarca sosyalist devrimcinin şehadeti ile karşılanmaktadır. Bu nedenle henüz mayıs ayının ilk günlerindeyken eğer bu aya bir değer vermek ve anlamına ulaşmak istiyorsak yapmamız gereken doğru bir sosyalizm mücadelesinin nasıl verilebileceğini ortaya çıkarmak olmalıdır. Mayıs ayı sosyalizm şehitlerine de ancak böyle layık olunabilir.
Özellikle de kapitalizmin kendisini ideolojisizlik çağı olarak adlandırdığı ve toplumu ideolojilerin gereksizliğine inandırmaya çalıştığı günümüzde buna çok daha fazla ihtiyaç olduğu açıktır. Kapitalist sistem kendisine karşı olan her şeyi ele geçirip kendi ideolojisi içerisinde manipüle etme yeteneğini sergilerken kulladığı liberalizm sayesinde kendisini neredeyse topluma egemen tek ideoloji haline getirmiştir. Kendi edebiyatında, sinemasında, sanatında ve siyasetinde dile getirdiği SON’lar, aslında kendisinden önce olanları bitirerek kendisini tek kılmanın dili olmaktadır. İmparatorluklar, kültürler, savaşçılar, kahramanlar, dinler, kitaplar, felsefeler, siyasetler, mekanlar, zamanlar artık son bulmuştur. Tek gerçek hakikat olarak ortadan kalan Kapitalist İktidarın kendisinden başkası değildir. Toplum her şeyiyle ona tabî olmalı, teslim olmalıdır.
Bu sosyalizm için de böyledir. Kapitalizmin kanıtlamaya çalıştığı sosyalizmin tükenmiş bir gerçeklik olduğudur. Bunun için başta yaptığı şey sosyalizmi, kendi argümanlarını kullanmaya yöneltmek olmuştur. Kapitalizmin kendisini bir sistem haline getirdiği aydınlama çağının ürünü olan pozitivist argümanlar ile sosyalizmi kurmaya çalışmak aslında ilk elden sosyalizmi kapitalizme teslim etmekti. Şöyle bir yanılgının gelişmemesi gerektiği kanısındayım. Bu güne kadar daha çok kapitalizmin sosyalist argümanları kullanarak sosyalizm karşısında başarı sağladığı iddia edilirdi. İşte “sosyalizmin kullanması gereken sosyal devlet, demokrasi, hukuk, adalet gibi yapıları kapitalizm sosyalizmin elinden alınca sosyalizm kendisini ayakta tutamadı” diye bir algı geliştirilmişti. Ancak durum bunun tam tersidir.
Gerçekleşen sosyalizmin en temel argümanları olarak tartışılan proletarya diktatörlüğü ve devlet sosyalizminden tutalım da emek-değer teorilerine kadar, sınıf dogmatizmlerine kadar aslında hepsi birer kapitalist argümandı. Tabi en başta da sınıf tanımlaması ve toplumsal özgürlüğü bir sınıfa bağlamak, en baştan kapitalizme meşruiyet sağlamaktan başka bir işe yaramamıştır. Sınıf tanımlaması ortadadır. Sınıf, hiyerarşi ve devlet ürünü bir toplumsal yapıdır. Sosyalizmin sorunu sınıfın sistemden zarar görmesi değil sınıfın var olma gerekçesinin hiyerarşik ve devletli sistem olmasıdır. Yani her hangi bir sınıfı sistemin sahibi haline getirmek değil ya da sınıfa sistemden bir pay koparmak değildir. Sınıf var olduğu müddetçe hiyerarşik-devletli kapitalist hegemonya kendisini yaşatmaya devam edecektir. Burjuva sınıfını ortadan kaldırmak sistemi yıkmaya yetmemektedir. Bu, yaşanan pratiklerden açık bir biçimde anlaşılmıştır.
Bugün bir bütün olarak sınıfları sistemin üreticisi ve yürütücüsü yapılar olarak görüp reddetmedikçe sağlıklı bir bilimsel sosyalizmin gerçekleşmeyeceğine tüm sosyalistlerin inanması gerekmektedir. Ki tek derdi sistemden biraz daha fazla ücret almak, çalışma koşullarının biraz iyileştirilmesi olan bir sınıfın yaptığı aslında sisteme daha fazla kendisini nasıl entegre edeceğinin yollarını aramak olmaktadır. Hiçbir sınıfın sistem dışı düşünmesi beklenemez çünkü kendi varlık koşulu o sistemin kendisidir. Her işçi çalışacağı bir fabrikanın hayalini kurar. Çalıştığı fabrikada daha rahat ve daha fazla ücretle çalışmanın mücadelesini yürütür. Böylesine sisteme bağlanmış bir toplumsal yapıdan kendisini sistemden kurtarmasını istemek çok fazla safdilli olmak demektir. 
Ancak tabi ki bundan, sistemin ezilen sınıfı olarak tanımlanan işçi sınıfını kapitalizme teslim etmek anlamı çıkarılmamalıdır. Buradan çıkarılması gereken sonuç tüm toplumu proleterleştirmek değil, tüm sınıfları toplumsallaştırmaktır. Daha önce tanımladığımız bir sınıf intiharı kavramı vardır. Bundan kasıt tüm toplum, burjuvalar, köylüler ve ara sınıflar dahil tüm toplum proleterleşince sosyalizm gerçekleşecekti. Ancak anlaşıldı ki tüm toplumun proleterleşmesi diye bir şeyin gerçekleşmesi mümkün değildir. Toplumsal sınıflar biri birlerini koşullandıran olgulardır. Biri diğerini yaratır. Bunda bir hata olduğu kesin ancak sınıf intiharının halen geçerli olduğu da ortada. Sınıf intiharı denilen şeyi toplumun sınıflardan kendisini kurtarması olarak tanımlayıp her hangi bir sınıfı milletin efendisi yapmadan toplumsallığın kendisine dönebilmek sosyalizmin asıl amacı olmalıdır.
Bu güne kadar sınıf adına yürütülen mücadelelerin niyetlerinde  bir özgürlük arayışı olduğu muhakkaktır. Onların ödedikleri bedeller sayesinde bizler toplumsallığın özü olarak tanımladığımız komünal sosyalizmi tartışabiliyor ve temsilcisi olmaya çalışıyoruz. İdeolojilerin devrinin kapandığı iddia edilen günümüzde bizlerin sosyalizmi, akıtılan bu kanlara, ödenen bu bedellere dayandırmadan yeşertemeyeceğimiz kesindir. Doğru bir eleştiri anlayışı ve hakkını veren bir sahiplenme ile sosyalist ideoloji komünal toplumun inşa gücü olacaktır. Ve 1 Mayıslar ancak bu biçimiyle anlam bulacaktır. 1 Mayıs sosyalizmin yeşertileceği gün olarak bir anlam bulabilir. Alanlarda sistemden pay koparmaya çalışarak değil sistem karşısında kendi sistemini ilan etmekle meydanlara akıtılan kanların hesabı sorulabilir.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.