Soykırımın provası: Çarşîya Şewitî
Toplum/Yaşam Haberleri —

CARSIYA SEWITI
- Ermeni Soykırımı’ndan 20 yıl önce “Çarşîya Sipehi”yi yakarak “Çarşîya Şewitî” haline getiren İttihak ve Terakki zihniyeti, o dönem soykırım provasını yaparak, Ermeni, Yahudi, Süryani ve Rumlara ait olan bin 700 ev ve 2 bin 500 dükkanı yağmaladı.
YILMAZ KAYA
Amed’de tarihi 1700’lü yıllara kadar giden ve 2000’li yıların başına kadar da halkın giysiden, zücaciyeye, bakırdan zahireye, hediyelik eşyadan, kaçak tütün ve çaya, kışlık erzaktan baharata kadar her türlü ihtiyacını karşıladığı çarşı yakın bir zamana kadar AVM özelliğini taşıyordu.
Kürtçe’de “Göz alıcı, güzel, hoş” anlamına gelen “Sipêhi” sıfatıyla anılan çarşı, Ermeni soykırımı öncesinde 1895 ve 1914 yıllarında gayrimüslimlerin mallarına el konulması ve ekonomilerinin çökertilmesi hedeflenen iki büyük yangın sonrasında o tarihten bu yana halk tarafından “Çarşîya Şewitî” olarak anılıyor.
Sur’un en önemli alışverişinin yapıldığı Dağkapı ve Balıkçılarbaşı semtinin kesiştiği noktada bulunan çarşı, günümüzde de özellikle dar gelirlilerin ya da kırsal alandan gelenlerin ihtiyaçlarını temini için tercih ettiği çarşıların başında geliyor.
1878 Ayestefanos/Berlin Antlaşmalarıyla dini azınlıkların haklarının tanınması en çok İttihat ve Terakki çevrelerince hoş karşılanmamış ve Osmanlı topraklarında en büyük dini azınlık olan Ermeniler hedef haline getirilmişti. Daha sonra İngiltere başta olmak üzere 6 batılı devletin, 11 Mayıs 1895 tarihinde Babıâli’ye verdikleri bir nota ile Vilâyât-i Sitte diye adlandırılan Diyarbekir, Erzurum, Bitlis, Van, Sivas ve Elazığ vilayetlerinde gayrimüslimlere yönelik ıslahat yapması için baskı yapınca, "Ermeniler ayaklanacaklar, bağımsızlıklarını ilan edecekler" gibi propagandalar sonucunda devletin de desteğiyle Ermeniler Kilikya bölgesi başta olmak üzere saldırıya uğradı ve malları talan edildi. 1890'ların ortalarından itibaren Tokat, Kayseri, Sivas, Sason, Yozgat, Adana başta olmak üzere Anadolu'nun birçok bölgesinde Ermenilere yönelik saldırılar belli aralıklarla sürdürüldü. Binlercesi katledildi, mallarına el konuldu, sürgüne gönderildiler.
1895’te Amed’de Ermenilere saldırı
Amed'de ise Ermenilere yönelik en büyük saldırı 1895 yılında yaşandı. Her kesime karşı ılımlı ve hoşgörülü tavırlarıyla tanınan Vali Sırrı Paşa’nın görevinden ayrılmasından sonra Halep Valisi iken gayrimüslimlerin mallarına el koyduğu için görevden el çektirilen Enis Paşa, Diyarbekir vilayetine Vali olarak atandı. Vali Enis Paşa’nın da kışkırtmasıyla kentin ileri gelen İttihat ve Terakki yöneticileri ile beyler, Ermenilere azınlık haklarının verilmesi, okul açmaları, devlet kademelerinde yer almaları, mülk edinmeleri gibi imtiyazların sağlanması halinde “silahlanarak ayaklanacakları” iddialarını ileri sürülerek Mabeyn-i Hümayum’a telgraf çekerler. Telgraf Süleyman Nazif tarafından kaleme alınır ve İttihat ve Terakki yöneticileri ile kentin ileri gelen işbirlikçileri tarafından imzalanır.
Saray’a telgraf gönderirler
Telgrafta, “Dört beş yıldan beri vatanımız ecnebi entrikalarına ve Ermenilerin taşkınlıklarına sahne olmaktadır. Aziz vatanımızın önemli bir parçası olan altı vilayetin ıslahat namı verilen ‘imtiyaz’ ile Ermenilere terk edileceği gelen haberlerden ve mevcut uygulamalardan anlaşılıyor. Osmanlı Devletine ait olan bu altı vilayetin bu şekilde devletimizden kopartılmak istenmesi hepimizi üzmüş ve her evi mateme çevirmiştir. Ortada ıslahatı gerektirecek herhangi bir sebep yoktur. Bugün Müslümanlardan daha fazla mutlu ve mesut bir şekilde hayatlarını sürdüren Ermeniler, öyle iddia edildiği gibi fakir ve merhamete muhtaç değillerdir…” ifadelerine yer verilerek, Ermeniler başta olmak üzere azınlıklara verilecek haklara karşı olduklarını gerekirse kan dökeceklerini belirtirler.
Ermenilere yönelik bu kışkırtma ve gerginlik devam ederken, IV. Ordu Komutanlığı tarafından Amed’e 8 Ekim’de 400 kişilik özel bir askeri birlik gönderilir.
Fransız Konsolos, önceden uyarı yapar
30 Ekim tarihinde Fransa Konsolosu Meyrier, İstanbul’daki Fransız Sefiri Cambon’a çektiği telgraflarda bölgedeki Müslüman eşrafın reform tasarılarını protesto etmek için eski Yemen Valisi Cemil Paşa'nın evinde toplandıklarını, daha önce Sason olaylarına karışmış Zilan Şeyhi’nin de bu toplantıya katıldığını ve toplantıya katılanların Hıristiyanlara saldırmaya hazırlandıklarını elçiliğe bildirir.
‘Ermeniler camiye saldırdılar’ yalanı
Konsolos Meyrier, 1 Kasım 1895 günü ise Ermeni cemaatinin ileri gelenleri ile birlikte Vali Enis Paşa’ya giderek endişelerini dile getirirler. Vali, rahat olmalarını herhangi bir olay çıkmasına izin vermeyeceğini söyler. Ancak iki saat sonra Ulu Cami’de kılınan Cuma namazı sonrası “Ermeniler camiye saldırdılar” denilerek Ermenilere saldırılar başlar. Ulu Cami’nin sağında bulunan Çarşîya Spêhî’de bulunan gayrimüslimlere ait dükkânlar ateşe verilir. Aynı şekilde yine gayrimüslimlerin yoğunlukta olduğu Xançepek mahallesine de saldırıda bulunulur. Ermeniler yangına müdahale edemezken, canlarını kurtarmak için evlerinde ve damlarda mevzi kurarak kendilerini savunmaya çalışır. Karşılıklı çatışmalarda iki taraftan da ölenler olur.
Ermenilere karşı olayları başlatan ise İttihat ve Terakki'nin önde gelenlerinden Süleyman Nazif ile daha sonra Belediye Başkanı ve mebus seçilen Arif Pirinççizade'dir.
Çıkan yangın ve çatışmalar devam ederken, 3 Kasım günü Fransız Konsolos, İstanbul'da bulunan elçiliğe bir telgraf göndererek olayları bildirir. Batılı ülkelerin olayların durdurulmaması halinde Amed'e asker gönderecekleri tehditleri üzerine, Saray’dan Vali Enis Paşa'ya gönderilen telgrafta olayların önüne geçilmesi istenir. 4 Kasım akşamı tellallar ve müezzinler valinin ateş açılmasını yasakladığını ve eline silah alan herkesin ağır biçimde cezalandırılacağını ilan eder.
Bin 700 ev ve 2 bin 500 dükkan yağmalandı
Yaşanan olaylar Diyarbekir Vilayetini kapsayan diğer kaza ve sancaklara da sıçrar. Burada da onlarca Ermeni köyü yakılır, yüzlercesi öldürülür. Osmanlı yetkilileri olayların sona ermesinden sonra hazırladıkları rapor ve belgelerde Ermenileri suçlar ve Ermenilerin Müslümanlara saldırdığını, yangını onların çıkardığını belirtir. Resmi belgelerde yanan dükkân ve evlerin yüzde 70'inden fazlasının Müslümanlara ait olduğu yazılsa da, çoğunluğu Ermeni, Yahudi, Süryani ve Rumlara ait olan bin 700 ev ve 2 bin 500 dükkan yağmalandı ya da yakıldı. Yaşanan olaylarda kent merkezinde bin 200'den fazla gayrimüslimin ile 400 kadar Müslümanın öldürüldüğü çeşitli kaynaklarca belirtilir.
Osmanlı kaynakları yaşanan olaylarda Diyarbekir vilayeti genelinde Müslümanlardan 523 ölü ve 100 yaralı, gayrimüslimlerden ise bin 971 ölü ve 426 yaralı olduğunu belirtirken, yabancı gözlemciler, ölü ve yaralı sayısının bunların kat be kat üstünde olduğunu raporlar. Olayların sonrasında, cemaat önderleri, suçun Ermeni cemaatinde olduğunu yazan itirafnameyi imzalamayı reddederler. Bu yüzden, Ermeniler yakılan ve yağma edilen dükkanlar için devletin verdiği yardımdan mahrum bırakılır.