Sözün ve zorun anlamı

Forum Haberleri —

Gerilla

Gerilla

  • Özgürlük Hareketi “bir elde kitap, bir elde silah” anlayışının kurumsal adresidir. Söz ve zoru birbirinden kopmaz diyalektik bağlarla iç içe geçirmiştir. Bu da zaferlerinin temelini oluşturan olgulardan bir tanesidir.

DİYAR RÛMET

Sözleşmeci devlet teorileri devlete ve bireyler topluluğuna (topluma değil) bir irade atfederek devletin meşru zeminini iradeye ve anlaşmaya dayandırır. Bugünkü devlet anlayışı da aslında Anayasa ve çeşitli sözleşmeler ile bireyin yaşamının devlet tarafından şekillendirilmesinin meşru zeminini oluşturur. Bu anayasayı yazacak meclisin halk tarafından seçimlerle belirlenmesi yönetimde ve şekillendirmede halkın da irade beyanı sahibi olduğunu göstermektedir. Batı demokrasisi bu temeller üzerinde yükselerek bir şeyin güvence altına alınmasını söz ve yazı ile gerçekleştirebileceğine dair bir teamül oluşturmuştur.

Bugün hem Batı’da hem de başından itibaren Ortadoğu’da yazının ve sözün bir anlamının olmadığı ortaya çıkmıştır. Zira egemen güçler veya en demokratik devletler bile şiddet tekelini kullanmadan toplumu sahte söz dizgileri(anayasa) ile bir arada tutamaz. Demokrasi illüzyonu ile devletin ideolojik aygıtı olan medyadan tutalım milli/ulusal eğitime kadar bireye ve dolayısıyla topluma propaganda bombardımanı yapar ve kendisinin yaşaması için gerekli olan yurttaşı şekillendirmeye çalışır. Liberalizm ile topluma ucundan bir şeyler göstererek egemenliğini güvence altına alma gayreti güder. Sonuç olarak kapitalist modernite sisteminin siyasetini biraz incelediğimizde hakların ve yasakların yazıldığı gibi olmadığı da görülecektir. Özgürlük Hareketi bu perdeyi aralayarak Kurdistan’da Zorun Rolü’nü incelemiş ve çözümlemiştir.

Özgürlük Hareketi’nin önderi Abdullah Öcalan’ın söyleşilerinde ve yazılarında var olan sistem illüzyonunu bu şekilde çözümlediği görülecektir. Özgürlük Hareketi’nin silahlı mücadelesinin de bu temelde geliştiği ve teorisinin zorun rolünü göz önünde bulundurarak geliştirmesi onu var olan silahlı-silahsız sol örgütlerden farklı bir yere koymaktadır. Denebilir ki bugün sistemin karşısında en etkili siyaseti yürüten Özgürlük Hareketi’nin kendisidir. Kapitalist Modernitenin herhangi bir sözle bağlı olmadığı, gücün ve zorun rolünün bu sistemi hizaya çekmekte kullanılacak başat araç olduğunu görüyoruz.

Bugün sosyalist hareketin sistemiçileşmesi en fazla burada tezahür etmektedir. Çünkü zorun rolü teorisi öz savunma teorisinin de başlangıç noktasıdır. Fakat acıdır ki bugün Türkiye sol hareketi kendi devrimci öncüllerinin gerisine düşmeyi bırakalım, onları okumaya anlamaya dair bir gayret içinde bile değildirler. Nurhak / Dersim dağlarında öz savunma birimlerini kurmak isteyen öncüllerden belediye aşkı ile tutuşan ardıllara! Bir mücadele alanı olarak legal alan devrimci bir öncüye yaslandığı sürece reformizmden uzak olabilir. Devrimci öncü sorunu yaşayan Türkiye solunun kendi içinde yapısal eşitsiz bir gelişim süreci var. Devrimci öncüyü yaratmadan legal-pasifist alanda boğuluyor. Türkiye solundan THKP-C’nin ardılı olarak Özgürlük Hareketi ise bu içsel eşitsiz gelişim sürecini yaşamadan, devrimci öncülerin perspektiflerini kendi perspektifi ile buluşturarak azami derecede başarıya sahip olmuştur.

Özgürlük Hareketi için öz savunma asli kurucu unsurdur. Öz savunma, gül teorisi ismi ile teorize edilirken gülün bir canlı olarak kendini var etmesi için koruması gerekliliğine dem vurur. Bireyin, toplumun veya en geniş anlamı ile canlının ontolojik varlığı yaşam içinde onu yaşatan kurucu norm olarak direnişi olmazsa olmazdır. Bu açıdan hele ki sömürgeci ülkeler ve onların parçası olduğu emperyalist-kapitalist sisteme karşı Kürt halkının kendisini var etmesi için sürekli olarak direnmesi gerekir. Direnmesinin yolu da öz savunmadan geçer. Bunun dışında bir yol mümkün değildir. Zira başta ifade ettiğimiz gibi demokratik devletler bile şiddet tekelini kullanarak toplum üzerinde hegemonya kurar. Bu şiddet tekelini kırmanın tek yolu öz savunmadır.

Elbette kendi varlığını direniş ile kurarken ‘kendini bil’menin de yolu açılacaktır. Direniş yeni bir söz kurmanın da olanaklarını yaratacaktır.

Güncel olarak solun sistemiçi pozisyonuna müdahale eden tek yapı Özgürlük Hareketi’dir. Devlete karşı öz savunma birliklerini de oluşturuyor, devletin uzağında alternatif bir sistem de inşa ediyor. Sözün anlamını ahlaki politik toplum içerisinde var ederken Kurdistan ve ötesinde öz savunma birimleri ile zorun rolünü tahsis ediyor. Bu durum en temelde teori ve pratiğin birliğinin başka bir düzeyde teşekkülüdür. Özgürlük Hareketi tekil olarak bir militanın tasviri olacak şekilde “bir elde kitap, bir elde silah” anlayışının kurumsal adresidir. Söz ve zoru birbirinden kopmaz diyalektik bağlarla iç içe geçirmiştir. Bu da zaferlerinin temelini oluşturan olgulardan bir tanesidir.

Özgürlük Hareketi’nin samimi bir devrimci dostu olan Orhan Yılmazkaya’nın bir yazısında belirttiği gibi “PKK yaşamında, Öcalan’ın çözümlemeleri ve onun anlaşılamamaktan şikâyet ettiği tarzda yaşanan teori ve pratik, her iki boyutuyla da dinamik bir şekilde toplumun ve mücadelenin massetme gücüne göre yalınlaşarak içkinleşmekte ve Kürt Özgürlük Hareketi zemininde kelimenin tam anlamıyla kolektif bir praksise dönüşmektedir.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.