Süleymaniye’de işkence müzesi: Emna Şureka

Haberleri —

Irak diktatörü Saddam Hüseyin döneminde Süleymaniye’nin en büyük askeri cezaevi ve istihbarat merkezi olan, binlerce kişinin işkence ile öldürüldüğü Emna Şureka hapishanesi müze haline getirilmiş durumda. Süleymaniye’de başlayan ayaklanmada ilk ele geçirilen bina, şimdi öldürülen 182 bin kişinin anısına aynı sayıda kırık aynayla içi donatılmış.

Müzenin bahçesinde o yıllardan kalan tanklar, uçaksavarlar ve toplar da sergilenirken, müzenin bir bölümü ise Kürtlerin geleneksel takı, giyim ve ev eşyası gibi kültürel değerlerine ayrılmış.
Müzenin insanı en etkileyen bölümü ise, kadın-erkek binlerce insanın işkence gördüğü işkence odaları. Filistin askıları, idam sehpaları, işkence için kullanılan elektrik üreten manyetolar...
Emna Şureka’da o yıllarda tutsakların duvarlara yazdıkları yazılar ve tutsakların kullandığı battaniye parçaları, kanlı giysiler olduğu gibi duruyor.

Serdar Tayyip Kadir

Emna Şüreka’da işkence gören ve şans eseri kurtulanlardan biri de halen Süleymaniye’de taksicilik yapan Serdar Tayyip Kadir.
Henüz 17 yaşında iken 1986 yılında Süleymaniye’de gözaltına alınmış ve Emna Şureka işkence merkezine getirilmiş. Burada yaşadıkları hayatının dönüm noktalarından biri. Aradan 28 yıl geçmesine rağmen, kolunda ve bileğindeki işkence izleri halen duruyor. “Politik nedenlerden dolayı gözaltına alındım. Alındığım gibi de Emna Şureka’ya getirildim. Ailemden kimsenin haberi yoktu. Buraya giren çok az insanın sağ çıktığını anlatıyorlardı” şeklinde anlatıyor Emna Şureka’nın ününü.
Orada kendisine yapılanlardan ziyade, çocuklara, kadınlara yapılan işkencelere ve infazlara tanıklığı aradan bunca yıl geçmesine rağmen halen hafızasından silinmemiş. Kadir’in ilk tanık olduğu 15 yaşlarında 3 Kürt çocuğuna yapılanlar: “Önce günlerce işkence ettiler, sonra bu işkenceleri aniden kestiler. Birkaç gün sonra ise bulunduğumuz hücre gibi koğuşa gelerek ‘yarın serbest bırakılacaksınız, ona göre hazırlanın’ dediler. Yan yanaydık. O 3 Kürt çocuğu sabaha kadar sevinçlerinden uyuyamadılar. Sabah sivil polisler onları alıp götürdü. Sonra duyduk ki, bu üç çocuğu Süleymaniye’nin Filkey Kawa meydanında halkın gözü önünde kurşuna dizmişler” diyerek ilk tanıklığını anlatıyor.

İşkenceler

16 ay kaldığı Emna Şureka’da işkence konucu oluşan yaraların köpeklere yalatıldığını, su ve sabun olmadığını, tuvalete ancak günde bir kez çıkmalarına izin verildiğini, tuvalete giderken ve dönerken de sıraya dizilmiş askerler tarafından kablo ile dövüldüklerini anlatan Kadir, “Bazen 8-9 kişinin sığabileceği hücrelere 50-60 kişiyi dolduruyorlardı. Hepimiz çırılçıplağız. Kışın çırılçıplak halde üzerimize tazyikli su sıkıyorlardı, ardından da parmaklıklı olan hücre kapısının önüne vantilatörleri getirip çalıştırıyorlardı. Her gün işkence yapılırdı. Kürtlere, sosyalistlere, dincilere hepsine yapılırdı. Bu konuda bir ayrım yapılmazdı” dedi.
Bir buçuk yıla yakın kaldığı Emna Şureka’da yazdıklarını kaleme dökmesi halinde bundan 3 ciltlik kitap çıkacağını kaydeden Kadir orada yaşadıklarını şöyle anlattı: “45 kişilik koğuş şeklinde bir hücrede kalıyorduk önceleri. Hepimizi çıplak ve zincirlerle birbirimize bağlıyorlardı. Zincirler de uzunca bir boruya bağlanıyordu. Canları sıkıldıkları zaman gelip o zincirlerin bağlı olduğu boruya elektrik veriyorlardı. Haliyle 45 kişiye birden elektrik verilmiş oluyordu. Elektriği verip çekiyorlardı. Bizim elektrik verilirken tepkimizi, bağrışmalarımızı ise izleyip gülüyorlardı. Zevk için bazen dışarıdan kendi tanıdıkları aileleri ya da sivilleri getirip bunu onların gözü önünde tekrarlatır ve gülerlerdi.”

İşkenceyle ölümler

Orada kaldığı süre içinde yüzlerce ölüme tanıklık ettiğini, diğer koğuş ve hücrelerde yaşanan yüzlerce ölümü de duyduğunu anlatan Kadir, tanık olduğu ölümlerden birini ise şöyle anlatıyor: “İsmini hatırlamadığım biri vardı. Günlerce işkence yaptılar ona, her tarafı kan içindeydi. Sonra hücrelerin bulunduğu koridora bir varil getirip içine tuz ve su doldurdular. Ne olduğunu anlamadık. Sonra o yaralıyı alıp o varilin içine sokup çıkardılar. Her tarafı yara içinde olduğu için acı çekiyor ve feryat ediyordu. İki kez onu varile sokup çıkardılar, üçüncü kez varile koyduklarında ise ölmüştü. Cesedini bana taşıttılar. Koridorun yanındaki bölüme kadar cesedi ben taşıdım. Sonra cenazesine ne yaptılar bilmiyorum.”
Emna Şureka’ya girip de işkence görmeyenin olmadığını her gün işkence sonucu insanların öldürüldüğünü belirten Kadir, ölenlerin tamamına yakınının Kürt olduğunu, siyasi nedenlerden dolayı işkenceye maruz kaldıklarını söyledi. 


Ayaklanmada ilk hedef Emna Şureka
İşkence ve istihbarat merkezi olarak üne sahip bulunan Emna Şureka’da kaldığı dönemde Emniyet Müdürü Rahip Taha, onun yardımcısı Hasan adlı subay, Mülazım Tarık, Mülazım Abbas, Mufavvaz Selman, Rahman ve Şakir isimlerini hatırladığını belirten Kadir, en çok bunların işkence yaptıklarını ve sinek öldürür gibi insanları işkence ile öldürdüklerini anlattı.
Yargılandığı davadan önce 10 yıl, sonra da 24 yıl hapis cezasına çarptırıldıktan sonra Ebu Gureyb Cezaevi’ne nakledildiğini kaydeden Kadir, İran ile Irak arasında savaşın sürdüğü tarihte, İran’a karşı kazanılan bir zaferin anısına 1988 yılının 9. ayında Saddam Hüseyin’in ilan ettiği genel af ile serbest bırakıldığını söyledi.
Emna Şureka’nın düşüşüne de tanık olan Kadir o günü ise şöyle anlattı: “Kürdistan’da ilk isyan 1991 yılında 5 Mart tarihinde Ranya’da başladı. 7 Mart tarihinde ise Süleymaniye’de yaşanan isyanla halk özgürleşti. Bununla birlikte Halk Emna Şureka’yı bastı. Orada yakalayabildikleri tüm subay ve işkencecileri öldürdü. Öldürülenler içinde bizlere işkence yapan ve orada cinayet işleyen yukarıda saydığım isimler de vardı.”
Emna Şureka’dan sağ kurtulanlardan Serdar Tayyip Kadir halen Süleymaniye’de ve taksicilik yapıyor. Kadir, işkence mağdurları ve kayıp yakınlarının kurduğu derneklerin de aktif üyesi.


MUSTAFA DOÐAN/ANF/SÜLEYMANİYE

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.