Sürgünlük ve Diyarbakır’ın ruhu Onnik Dinkjian

Haberleri —

Sürgün, kendini hiçbir zaman evinde hissetmeyen, etrafına uyum sağlayamayan, geçmişe yatıştırılamaz bir acıyla, bugüne ve geleceğe ise buruklukla bakmak anlamına geliyor. 

Sürgün ne yeni ortamıyla tamamen birleşebilir ne de eskisinden tamamen kopabilir. 

Ne bağlanmışlıkları tamdır ne de kopmuşlukları.

Bir kere yurdundan ayrıldıktan sonda nereye giderse gitsin, orada hayata kaldığı yerden devam edemez, o yeni yerin bir başka yurttaşı olup çıkamaz.

Edward Said “sürgünlüğü” böyle anlatıyor.

Onnik Dinkjian da böyle bir sürgün. 

Diyarbakırlı ailesi 1915 soykırımından sonra ana toprağını terk etmek zorunda kalmış. 

Onnik Dinkjian Fransa’da doğmuş. 

Diyarbakır geleneklerini, müziğini ve oradaki yaşamı ailesinden duymuş ve bu kültürle büyümüş. 

Babasının, “Diyarbakır sokakları, iki kolunu açtığında duvarlarına dokunabildiğin bir uzunlukta” sözlerini hep bir abartı sanmış. 

Ancak 75 yıl sonra ilk kez Diyarbakır’a geldiğinde bu sokakları aramış, denemiş ve “doğrulamış”.

Onnik Dinkjian’ın Diyarbakır’la bağları o kadar güçlü ve sarsılmaz ki, “Ermenice Diyarbakır Şarkıları”ndan oluşan bir albüm yapmış. 

Kendisi albümü tanıtırken, “bu albüm beni yansıtıyor, bu Diyarbekir, bunu tüm benliğimle hissediyorum. Bak bu benim dilim, bu sadece Ermenice değil, bu Ermenice’nin Diyarbekir ağzı. Hoki ne demek bilir misiniz? Senin ruhunun kapısını açmama izin ver ki, içeri girebileyim.”

Albümü hazırlayan ünlü müzisyen, Onnik’in oğlu Ara Dinkjian. 

Dinkjian da albümü anlatırken babasının sözlerini doğruluyor; “Bu topraklara eşlik eden bir tat, bir koku, bir hava var. Eğer memleketinizle kurduğunuz bir bağ varsa, eğer nereden olduğunuzu biliyorsanız o sesler size gelecektir. 

Bu albümü gelecek için yaptık. Ve en az bunun kadar önemlisi bunu saygı, sevgi ve geçmişi kabul ettiğimiz için yaptık. Zira geçmiş bize kim olduğumuzu ve nereye gitmemiz gerektiğini gösterir.

Onnik Dinkjian’ın albümünden sonra, hayat hikayesini, sürgünlüğünü, ana vatandan uzakta yaşamanın nasıl bir duygu olduğunu, Diyarbakır sevdasını, Diyarbakır’a ilk gelişini konu alan belgesel de bu yıl tamamlandı.

Gorad (Hasret) isimli belgeseli Burcu Yıldız ve Onur Güney yaptılar.

Albümün ve belgeselin yapımında büyük emeği olan Ara Dinkjian o sarsıcı soruyu soruyor; “Acaba bizi duyabiliyorlar mı?”

Zaten bütün mesele de bu ya…

Duyabilmek, hissedebilmek, utanabilmek, huzursuz olabilmek ve anlayabilmek.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.