Suruç: Birleşik devrim köprüsü

Arzu DEMİR yazdı —

20 Temmuz günü Suruç Katliamı’nın üzerinden 5 yıl geçmiş olacak.

5 yıl önce Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF), Kobanê zaferinin ardından “Beraber savunduk, beraber inşa edeceğiz” diyerek kampanya başlatmıştı. Çağrılarına binlerce insan yanıt verdi. Çünkü dönemin SGDF Eşbaşkanı Oğuz Yüzgeç’in -katliamdan yaralı çıkmıştı- dediği gibi, sosyalist gençler bir devrimin inşasında doğru zamanda doğru yerdeydi.

 

Rojava Devrimi en güçlü etkilerini gençlik üzerinde göstermişti. Devrim, gençliğin devrimci arzularını ve devrimci bilincini, eyleme geçme isteğini kamçılamış, yoldaş olmaya çağırmıştı. Binlerce genç, özellikle Kobanê savunması günlerinde yüzlerini Rojava’ya döndüler. Yüzlercesi canını Rojava devrimi için verdi. Bir dönem SGDF’nin çalışmalarında yer alan Emre Arslan, Sinan Sağır bu gençlerden ikisiydi. Devrimci gençlerin Rojava’ya yönelik bu eğilimi aynı zamanda devrimi, Kuzey Kürdistan ve Türkiye’ye taşıma girişimiydi.

“Beraber savunduk, beraber inşa edeceğiz” kampanyası da iki halkın kaderinin birbirine sıkıca bağlı olduğu gerçeği ve bilincinden hareketle örülmüştü.

Sosyalist gençler, bu kampanyayla, birleşik devrim ve Ortadoğu devriminde öncülüğünü de ortaya koymuştu.

19 Temmuz günü Samsun’dan İzmir’e, İstanbul’dan Hakkari’ye yüzlerce genç yola çıktı. Gençlerin yanında anne, babalar da vardı. 20 Temmuz günü Suruç’ta Amara Kültür Merkezi’nde buluştular. Önce büyük bir sofranın etrafında bir araya geldiler ve devletin geçiş izni vermesi için beklemeye başladılar. Devrimin toprakları bir adım ötelerindeydi. O sınırı geçecekler ve kendilerinden öncekilerin savundukları devrimin inşasında emek harcayacak, ter dökeceklerdi.

İçlerinde Haziran ayaklanmasından geçenler ağırlıktaydı. Bu ayaklanmanın deneyimini omuzlayıp, isyanını kuşanarak, bir kez daha ‘68 devrimci kuşağının, Denizlerin, Mahirlerin ve İboların birleşik devrim fikri ve tarihiyle buluşuyorlardı.

Bu gerçeği, faşist Saray rejimi de çok net gördü. Bu nedenle de faşist dinci DAİŞ çeteleri eliyle, 20 Temmuz günü Amara Kültür Merkezi’nin bahçesini kana buladılar, 33 devrimciyi katlettiler, onlarcasında asla kapanmayacak yaralar bıraktılar.

Saldırı ve katliam birleşik devrim köprüsünü yıkmayı amaçlıyordu. Türkiye ve Kürdistan devrimlerini birbirinden kopartmak, her ikisini tecrit edip tasfiye sürecine sokmak istiyorlardı. Bu katliamla, “çözüm süreci” diye tariflenen İmralı’daki görüşme sürecini sona erdiren iktidar, yeni ve derin bir savaşı sürecini de başlattı.

Katliam aynı zamanda Rojava devriminin ilk anından itibaren savunmasından inşasına kadar her aşamasında yer alan komünistlerin iradesini kırma amacındaydı. SGDF’nin şahsında devrimci öncüyü hedefleyen bu saldırı aynı zamanda birleşik devrim stratejisine yönelen bütün devrimci örgütleri ve gençliği caydırmayı, iradelerini kırmayı da hedefliyordu.

Sosyalist gençlik kendisini yok etmeyi hedefleyen bu saldırı karşısında bir milim geriye adım atmadı. Saldırıdan hemen sonra İstanbul’da düzenledikleri basın toplantısında ilk verdikleri mesaj netti: Kobanê sana yine geliriz.

Onlar geri çekilmek yerine iddialarını büyütme yolundan yürüdüler. Gençlik örgütlerinin birleşik mücadelesini geliştirme ve faşizme karşı cepheleştirmede önemli adımlar attılar. Bu yıl SDGF’nin çağrısıyla “Suruç için adalet herkes için adalet” talepli çalışma için 25 gençlik örgütü bir araya geldi. Bir süredir sokaklarda, meydanlarda, Saray rejiminin saldırılarına rağmen siyasi çalışma yürütüyorlar.

Sosyalist gençlik, ağır bir saldırı karşısında geliştirdiği örnek devrimci duruşu faşist şeflik rejimine meydan okuma düzeyini daha ileri taşıdı. Katliamdan sağ çıkan Erdal Cebo ile Roza Peyman 2015 yılının Ekim ayında Medya Savunma Alanları’ndan seslendiler. Komünist Gençlik Örgütü (KGÖ) üyeleri, “Bizler Pirsus’ta katledilen gençleriz. Ankara’da beyaz tülbenti kana bulanan Meryem ananın evlatları, dokuz yaşındaki Veysel’in yoldaşlarıyız. Bizler Gezi’nin isyancı ruhuyuz. Geçmişle gelecek arasında köprü, Kürt ve Türk gençliğinin ortak sesi, ezilenlerin genç vicdanıyız” diyerek, tüm gençlere “Yüzünüzü devrimin topraklarına çevirin” çağrısını yaptılar. İki komünist gençten biri olan Roza Peyman (Medine Özmez), 20 Mart 2017 tarihinde devrimci savaş hazırlığı sürecinde ölümsüzleşti. Zap direnişinde 17 Ağustos 2016 tarihinde ölümsüzleşen MLKP gerillası Şevin Söğüt de, Suruç cehenneminden sağ çıkanlardandı.

Türk devletinin işgal saldırılarına karşı direnirken 29 Nisan’da Kars Kağızman’da ölümsüzleşen MLKP FESK Karadeniz Kır Gerilla Birliği savaşçısı Sinan Güneş de Suruç katliamının ardından profesyonel devrimciliğe adım atan gençlerden biriydi. Türk ulusundan Alevi bir gençti. MLKP MK’nın açıklamasına göre, “2016 baharında Rojava’ya gitme, partinin politik askeri cephesinde görev üslenme talebinde bulundu. Rojava’daki mücadelenin ardından FESK Karadeniz Kır Birliği gerillası olarak görev üslendi.”

Suruç’tan sonra gördük ki, sosyalist gençler de, Saray rejiminin katliamla vermek istediği mesajı çok net görmüştü. Bu nedenle de kaybettikleri yoldaşlarının anılarını, mücadele kararlılığına dönüştürerek, geride kalanların engellerine takılmayarak, 20 Temmuz’dan bugüne yürüdü, yürümeye devam ediyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.