Suwediye köyleri nasıl özgürleşti ?

Haberleri —

Fırat’ın Gazabı, Raqqa’nın özgürlüğü


Alişer Dilovan, Raqqa operasyonundan yazıyor...


3. BÖLÜM


DAİŞ çetesi, Büyük Suwediye ve Küçük Suwediye köylerini “kırmızı çizgisi” olarak tanımlıyordu. O çizgi, 44 günlük soluksuz ilerleyişle ortadan kalktı ve ölü topraklara su serpildi. Üzeri kara çarşafla örgütlen “çölün gelini” Raqqa’da apak bir yaşamın adımları atılıyor.

Operasyonun hengâmesi içinde Tabqa Barajı’na yakın, DAİŞ çetelerinin eski saldırı merkezleri Küçük ve Büyük Suwediye köylerine doğru yola çıkıyoruz. Bu köylerin özgürleştirilmesiyle birlikte DAİŞ çetesinin baraj bağlantısı kesilmişti. Her iki köy de Doğu ve Batı Caber köyleri gibi yoğun olarak mayınlanmış, tüneller ve hendekler kazılmış. 


Xemgîn’in cephanesi...

Mahmutlî köyünden başlayan yolculuğumuzda Xemgîn isimli YPG savaşçısıyla birlikteyiz. Hareketli Tabur’da yer alan Xemgîn, direniş sürecinde önemli rol üstlenen bir savaşçı. Yeri gelmiş arkadaşlarını bir bölgeden diğerine ulaştırmış; yeri gelmiş kendini riske atarak DAİŞ’e çok yakın bölgelerdeki cephanesi biten yoldaşlarına sırtında cephane taşımış. O günlerden birini şöyle anlatıyor:

“Sabah saatleriydi, hava kapalıydı. DAİŞ çetesi bu durumu fırsat bilip sabah 05:00 gibi Tabqa Barajı’ndan zırhlı araçlarla ve suyun öbür yakasından da botlarla geçerek güvenliğimizdeki alanlara sızmıştı. Epey geniş bir alana yayılmışlardı. Hemen karşılık verdik. Çatışmalar aralıksız iki gün boyunca devam etti. Ben de o zaman bir arkadaşımla birlikte Caber bölgesine cephane taşıyordum. Taşıdığımız cephaneler ağırlıkta kalaşnikof, BKC mermileri ve B7 gülleleri. İki gün süren çatışmalarda arkadaşlara yedi kez cephane ulaştırdık. Sekizinci seferde kalıp cephaneleri biz de kullandık. Çeteler önümüzü kesmişti ve tüm cephaneyi orada harcamak zorunda kaldık.”


6 Ocak 2017, 09:00

Bu sohbet eşliğinde köye girdiğimizde güneş yavaş yavaş yüzünü göstermeye başlıyordu. Ayaklarımız bizi, Küçük Suwediye köyünde bulunan tabur komutanı Genco’nun yanına götürdü. Genco, bize alanı tarif etti ve özgürleştirme sürecinde yaşananları anlattı.

Önünden geçtiğimiz her yer özgürlük direnişine dair bir hatıranın izlerini taşıyor. Genco da köye giren ilk gruplar içinde; o yüzden her şeyi detaylarıyla biliyor.

Batı Suwediye’nin özgürleştirildiği operasyon... Saatler kurulmuş, tüm hazırlıklar tamamlanmış, DAİŞ çetesinin savaş taktiği tüm incelikleriyle hesaplanmış ve köyü özgürleştirmek için geri sayım başlamış. 6 Ocak 2017, saat 09:00. Eylem Odası savaşçıları, operasyonun startını verdi.

Gökyüzü, özgürlüğü önceden müjdeler gibi masmaviydi. Yüzlerce evin bulunduğu köyün girişinin mayınlanmış olma ihtimali göz önünde bulunduruluyor ve ilk üç grup azami özen gösteriyordu. DAİŞ çetesi, gerçekten de köyün girişine mayın döşemişti. Doğu Caber köyüne yakın olan taraftaki girişte ise kısa sürede çeteyle sıcak temas sağlandı. Üç noktada yaşanan çatışmalarda 13 çete öldürüldü ve DAİŞ çeteleri köyden hızla çıkarıldı. Köydeki operasyon, yalnızca iki savaşçının hafif yaralanmasıyla tamamlanmış ve QSD güçleri köyde mevzilenmişti.

Sesin etkisini ne yapacaklar?

Köyün Fırat nehrine yakın olan son kısmında ormanlık bir arazi var. Bu araziye henüz operasyon düzenlenmemişti. Çete üyelerinin orada oldukları biliniyordu. Eylem planlaması çıkarıldı, bir gün sonra hareket edilecekti. O gün sabah erken saatlerinde DAİŞ çetesi, dört bomba yüklü araçla saldırıya geçti. Araçların dördü birden mevzi almış QSD savaşçılarının üzerine doğru hareket etti. Birbiri ardına yeri göğü inleten dört patlama sesi... Mevzilerindeki QSD güçleri sapasağlamdı, uzaktan imha etmeyi başarmışlardı ve kendileriyle ilgili hiçbir kaygı duymuyorlardı. Peki ama sesin etkisini ne yapacaklardı? O sesi uzaklardan duyarak yoldaşlarının canından endişe edenlerin harekete geçme ihtimalini nasıl engelleyeceklerdi? Ya da uzaklarda patlamadan etkilenen birileri var mıydı? Serde yoldaş sevgisi olunca kalp atışları hızlanıyordu. Fakat ortalık sakinleştikten sonra yalnızca üç savaşçının basınçtan etkilenerek hafif yaralandığını öğrenmişlerdi.


6 savaşçının direnişi

Kasvetli hava devam ediyordu. Bombalı araçlarla amacına ulaşamayan DAİŞ çetesi, bu kez yüzlerce çete, iki panzer ve üç doçka monteli araçla ormanlık araziyi gözetleyen savaşçılara saldırmaya başladı. Karşılık veren savaşçıların elinde kalaşnikof gibi ferdi silahlar dışında hiçbir teknik olanak yoktu. Sayıca da çok daha az olan Eylem Odası savaşçıları, büyük bir direniş ortaya koyuyordu.

İki gruptan oluşan DAİŞ çetesi üyelerine en yakın olan özgürlük savaşçıları, 6 kişiydi. Etrafları çevrilmişti ama ne pahasına olursa olsun direniyorlardı. Önce Mazlum, sonra Zinar ve ardından Rêdûr’un kanı suladı toprağı. Sağ kalan üç savaşçıdan biri de ilerleyen saatlerde yaralanmıştı. Bu sırada DAİŞ çetesi de ağır kayıplar vermişti. Eylem Odası savaşçıları bir kademe geri çekilmek zorunda kalsa da çetenin iki zırhlı aracını daha imha ederek saldırıyı geri püskürtmeyi başarmışlardı. Burada yaklaşık 90 çete üyesi öldü.


Doğu Suwediye iki günde...

Batı (Küçük) Suwediye’nin özgürleştirilmesi ardından özgürlük savaşçılarının rotası, Doğu (Büyük) Suwediye’ye çevrildi. Burası, DAİŞ çetesinin savunma hattının son noktasıydı. Yaklaşık Kobanê büyüklüğünde olan bu kasaba, Raqqa hamlesinin de başlangıcından bu yana en önemli hedeflerinden biriydi. Daha da önemlisi, hamle boyunca QSD savaşçılarına gönderilen bombalı araçların hemen hemen tamamı bu kasabada hazırlanmıştı.

Takvimler 21 Ocak’ı gösterdiğinde Eylem Odası savaşçıları, üç koldan Doğu Suwediye’yi özgürleştirmek için harekete geçti. İki kol Küçük Suwediye’den, bir kol kuzeydeki Odiyan köyünden... Koalisyon’a ait savaş uçaklarının da havadan savaş uçaklarıyla destek verdiği operasyonla 24 saat içinde kasabanın yüzde 70’i özgürleştirildi. Fırat nehri üzerinde bulunan mahallelere yönelik ikinci hamleyle birlikte ise kasaba, iki günden çok daha kısa sürede QSD’nin denetimine geçti. Çatışmalarda 85 DAİŞ çetesi üyesi öldürülmüş; çetelere ait bir tank, bir obüs topu, bir havan topu bataryası ile bomba yüklü bir araç imha edilmişti. Eylem Odası savaşçıları ise hiçbir kayıp vermedi.


Türk devletinin silahlarıyla...

Operasyon sürdükçe DAİŞ çetelerinin Türk devletinden aldığı desteğin yeni kanıtları da ortaya çıkmaya devam ediyordu. DAİŞ çetesi, Doğu Suwediye’den Caber köylerine kadar uzanan hatta Türk devletinden aldığı silahları kullanmıştı. Ele geçirilen malzemeler bunun açık kanıtıydı. Komutanlardan Leşker Rojhilat, bu durumu şöyle anlatıyordu:

“DAİŞ çetesinin güçlerimize karşı kullandığı ağır silahların büyük çoğunluğu Türk devletine aitti. Çete, silah tekniklerinin tümünü bize karşı kullandı. Silahlarla ilgili bilgiler elimizde mevcut; görüntüleri de... Ellerindeki teknik olanaklara rağmen onları yendik. Hatta çetelerin bu dizginsiz saldırılarını biz teslimiyetleri olarak algıladık, böyle bir mesaj olarak yorumladık. Nasıl bir güç her alanda yenileceğini anladığında tüm gücünü seferber ederse, DAİŞ çeteleri için de durum buydu. Bulabildikleri tüm teknik olanakları kullandılar. Biz hızımızı eksiltmeden Batı Suwediye ve Doğu Suwediye’ye yöneldik. Bu alanlar için çıkardığımız gruplar uyumlu biçimde ilerleyerek bölgeyi çetelerden arındırdı.”


Yenilgi alametleri

Özgürlük savaşçıları, artık mayınlara da alışık. DAİŞ çetesi, yenileceğini anladığı anda her yere mayın döşüyor; mümkün olan her yere bomba düzeneği yerleştiriyor. O toprak üzerinde ölmeye değil, orayı terk etmeye hazırlanıyorlar çünkü. DAİŞ çetesinin her türlü desteğe rağmen yenilmesinin en önemli sebebi de bu: Bu toprakları sevmiyorlar, bağlı değiller. Toprağına bağlı olan bir güç, onu yüzüstü bırakmıyor, uğruna savaşıyor. Bu koşullarda DAİŞ için yenilgi, Eylem Odası savaşçıları içinse zafer kaçınılmaz oluyor.


Özgürlük müjdesi bekleniyor

QSD, insanlığın tanık olduğu en büyük kötülük odaklarından birine karşı iyiliğin, umudun temsilcisi olmayı sürdürüyor. DAİŞ çetesi, ait olmadığı bu kutsal topraklardan sökülüyor ve ait olduğu cehenneme gönderiliyor. Kolay bir savaş değil bu elbette. Kayıplar oluyor, canlar toprağa düşüyor. Kanla sulanan topraklarda özgürlük umudu yeşeriyor.

Fırat’ın Gazabı Hamlesi’nin ikinci aşaması, dile kolay, tam 44 günde tamamlandı. Raqqa şu anda kuşatılmış durumda. Şimdi herkes özgürlük müjdesini bekliyor. Gördüklerimiz, tanık olduklarımız yeterli kuvvetle anlatıyor: Özgürlük, mutlaka kazanacak.




Caber Kalesi’nden notlar...


Fırat’ın Gazabı’nı yürüten Eylem Odası savaşçılarına tarihi Caber Kalesi’ne gitme isteğimi ilettim. Caber Kalesi, DAİŞ işgalinden önce bölge halkının ve Suriye’nin pek çok yerinden insanların her cuma günü dolaştığı tarihi ve turistik bir mekandı; işgal ardından bu gelenek de sona ermişti.

Kaleye Tabqa Barajı’ndan havan saldırıları olduğu için gidişim riskli bulundu ama ısrarlarım üzerine talevim kabul gördü. Batı Caber köyünü geçtik ve nehir kenarından ilerlemeye başladık. Kısa bir yolculuk ve ardından tarihi Caber Kalesi.


‘Burası bir insanlık mekânı’

Kale, 2014 yılında çetelerin işgaline uğradı; bugünse burçlarında QSD bayrakları dalgalanıyor. DAİŞ çetesi, 2 Ocak 2017’de Doğu ve Batı Caber köylerine saldırarak kaleyi yeniden ele geçirmek istediyse de başarılı olamadı. 3 günlük kesintisiz çatışmaların ardından 5 Ocak sabahında 49 çete üyesi öldürüldü, işgal girişimi tamamen kırıldı.

Caber Kalesi’ne doğru birlikte yol aldığım Fırat’ın Gazabı komutanlarından Agirî Garzan, “Burası bir insanlık mekânı” diye başlıyor sözlerine ve özgürleştirme operasyonunda kalenin tarihi yapısına zarar vermemek için nasıl özen gösterdiklerini anlatıyor.


İnsanlığın bağrına kurşun

Kalenin giriş kapısının hemen karşısındaki duvara bazı çete üyeleri, isimlerini yazmış. Bazı yerlerde kırmızı briketlerle örülmüş kolonlar bulunuyor. Zemin, büyük düz taşlarla örülü; bazı bölümlerinde oyma sanatının inceliklerine rastlanıyor. Bu tarihi mekânda gözetleme kulesinden sığınağa kadar pek çok bölüm bulunuyor. Vakt-i zamanında bir kez restore edilmiş; ama şimdi duvarlarında insanlığın bağrına sıkılmış hissi veren kurşunların yaraları var. Çete üyeleri burada atış talimleri yapmış.

Agirî Garzan, kalenin yola bakan bölümündeki çete üyelerinin nöbet tuttuğu alanlara götürüyor bizi. 5 metre ileride yan yana iki erzak deposu var. Burada DAİŞ’in istiflediği un, şeker, hurma gibi erzaklar varmış; QSD gelince hiçbirini alamadan kaçmışlar.


Tüneller ve zindan

Gözetleme kulesine çıkıyoruz: Sevra Barajı, Tabqa kenti, Batı ve Doğu Caber, Batı Suweydiye ayaklarımızın altında.

Kalenin zirvesinde DAİŞ çetesinin kullandığı birçok tünel bulunuyor. Bu tünellere ray sistemi kurmuşlar ve nehre kadar uzanıyor. Çete üyeleri, kazdıkları toprağı raylar aracılığıyla nehre döküyormuş. Burada ayrıca derinliği 25 metreyi bulan bir çukur kazıldığı anlaşılıyor. Eylem Odası savaşçıları, esir aldıkları bir çete üyesinden öğrendikleri bilgilere dayanarak, bu çukurun DAİŞ’in cenazeleri attığı çukur olduğunu söylüyor.

Kalenin bir bölmesi ise DAİŞ tarafından zindan olarak kullanılmış. Kendi üyelerini bu zindana atıyorlarmış. Yarım metre genişliğinde, ancak tek kişinin geçebileceği bir boşluktan, merdivenleri kullanarak aşağı iniyoruz. Oda karanlık ve tavanında 30 santimetre çarpında iki havalandırma deliği bulunuyor. Tutuklanan DAİŞ çetesi üyelerine bu havalandırma boşluklarından yemek atılırmış.


Kadir kıymet bilen dostla

Caber Kalesi, tarihinde çok kez el değiştirdi ama belki de hiç bu kadar acı çekmedi. DAİŞ işgali altında kale, bir zulüm ve işkence mekânına dönüştü. Tabqa Barajı’nın sularıyla çevrelenen bu adacıktaki yılların yanlış dostluklarına mecburen tanık olan kale, artık gerçek bir dosta, kadrini kıymetini bilenlere tanık oluyor.

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.