SUZAN A. DEMİR: ‘Ne zaman teslim olduk ki şimdi olalım’

Haberleri —

Veli Saçılık’ı 2000 yılında, devletin Burdur E Tipi Cezaevi’ne yaptığı operasyonlar sırasında tanıdık. Burdur Cezaevi’ndeki operasyonda kopan kolu için yıllarca hukuk mücadelesi veren Saçılık, şimdi de kendisini işinden eden OHAL’in Kanun Hükmünde Kararnamesi’ne (KHK) karşı direniyor. Çıkarılan KHK’lar yüzünden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndaki memurluk görevinden ihraç edilen Saçılık, en son yine ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen’e destek vermek için gittiği eylemde yaka paça gözaltına alınırken ekranlara yansımıştı.

Gözaltından çıktıktan sonra, polislerce yaka paça alınma fotoğrafını paylaşıp “Devlet artık beni el üstünde tutuyor” diye esprili tweet atan, yaşadığı bunca şeye rağmen “direnmekten başka çaremiz yok” diyen Veli Saçılık, 2000 yılından KHK’lara kadar gelen süreçte yaşadıklarını PolitikArt’a anlattı.


Yıkılan duvarın parası

Saçılık, Burdur E tipi Cezaevi’nde hükümlü olarak bulunduğu 5 Temmuz 2000’de, mahkûmlara yönelik yapılan operasyon sırasında kepçe ve dozerlerle cezaevi duvarlarının yıkılmasıyla sağ kolunu kaybediyor. Kopan kolunun daha sonra çöplükte sokak köpeklerinin ağzında bulunduğunu anlatan Veli Saçılık, bu tarihten sonra zorlu bir hukuk mücadelesine girişiyor. Saçılık, o dönem içeri girdiği suçtan beraat ediyor etmesine, fakat ardından cezaevinde isyan çıkarmaktan arkadaşlarıyla birlikte haklarında 7.5 yıl hapis istemiyle dava açılıyor. Bununla da kalmıyor devlet, yıkılan duvarın tazminatını da onlardan istiyor.


Devletin öldürme yetkisi

Tüm bunlara rağmen Veli Saçılık, Antalya 1. İdare Mahkemesi’nde Adalet ve İçişleri Bakanlığı aleyhinde açtığı davadan 150 bin lira tazminat almaya hak kazanıyor. Fakat karar, Danıştay tarafından bozuluyor. Danıştay, kararı bozma sebebi olarak devletin operasyon yaptığını ve öldürme yetkisinin olduğunu belirtirken Veli Saçılık’ın kolunun kopmasının kendi kusuru olduğuna kanaat getiriyor. Bu gerekçeyle bozulan karara göre Saçılık, 150 bin liralık tazminatı geri ödeme durumuyla karşı karşıya. 

Uzadıkça uzayan ve gittikçe absürtleşen hukuk süreci içeride tıkanıp tükenince Veli Saçılık ve arkadaşları da davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıyor. 

Saçılık ve arkadaşları AİHM’e götürdükleri davada haklı bulunuyor. AİHM, Cumhuriyet Savcısı’nın hiçbir suçluya soruşturma açmamasını ihmal olarak görüp, savcılığın işkence iddialarını ortaya koymak yerine mağdurları suçlu gösterdiğine karar veriyor. Yani AİHM, savcıyı “işkenceyi örtbas etmekle” itham ediyor. Diğer arkadaşları 20’şer bin Euro alırken Saçılık’ın tazminat hükmü ileri bir tarihe -Danıştay’ın kararına göre- bırakılıyor. Fakat Saçılık’ın ifade ettiğine göre Danıştay, AİHM’in kararını görmezden geliyor ve hatta İçişleri Bakanlığı hakkında 245 bin tutarında bir icra başlatıyor.


‘Adalet Bakanı davayı kapatın dedi’

Veli Saçılık’ın da aralarında bulunduğu ve 21 mahkumun ağır bir şekilde yaralandığı, Burdur E Tipi Cezaevi operasyonlarında hiçbir sorumlu yargılanmıyor. Saçılık o zamanları şöyle anlatıyor: “Bu süreçte bize işkence yapan gardiyanlar ve jandarmalar hakkında suç duyurusunda bulunduk. Tabii ki takipsizlik verildi. Sonra davayı bölge idare mahkemesine götürdük, onlar ‘yargılanmalı’ dedi fakat dosya savcıya geldiğinde yine takipsizlik kararı verildi. Böylelikle dosya tamamen kapandı. Tek bir gardiyan, jandarma ya da bu olaylardan sorumlu olan yetkili yargılanmadı. Hatta bu konuyla ilgili Burdur Savcısı beni odasına çağırdı ve şunları söyledi: ‘Bana çeşitli yerlerden sen faşistsin diye tehditler geliyor ama bu benim işim değil, Adalet Bakanı beni bizzat aradı ve dosyayı kapatın dedi.’ Bunu direkt yüzüme söyledi, hatta ekledi: ‘Bak dava kapandı ama AHİM yolu açılmış oldu. Zaten burada görülseydi dava, nasıl olsa kimse ceza almayacaktı’ diyerek de beni teselli etti. Zaten AHİM bu kararında Türkiye’deki savcının işkencecileri koruduğunu bizzat geçti.”


‘Asıl ben sizi mahkum ettirdim’

Veli Saçılık, 2000 yılındaki operasyonlardan sonra cezaevinden çıkar. Davalar, adalet arayışı derken 5 yıl iş bulamaz. Daha sonra memur olmak için KPSS’ye hazırlanıp sınava girer ve Çankaya Nüfus Müdürlüğü’ne memur olarak atanır. Hem sendikal anlamda hem de kendilerine yapılan bu adaletsizlik için mücadelesine devam eden Saçılık, daha sonra dışarıdan sosyolojiyi bitirir ve bu defa da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na memur olarak girer. Bu süre zarfında evlenen ve bir kızı olan Veli Saçılık, davadan beraat ettiği ve sınav sonucu yerleştirildiği için 10 yıllık memuriyet hayatında herhangi bir sıkıntı yaşamaz. Ta ki son çıkan KHK’ler ile görevden alınana kadar... KHK ile FETÖ ve diğer terör örgütleriyle bağlantılı olduğu ‘düşünüldüğü’ için görevden ihraç edilen Saçılık, “Düşünüyorsan neden benim hakkımda dava açmıyorsun?” diye soruyor ve aslında kendisinin onları işkenceci olarak AHİM’de mahkûm ettirdiğini hatırlatıyor.




Direneceğiz, başka çaresi yok


Veli Saçılık, yaşadığı tüm olaylara rağmen direneceğini ve bundan vazgeçmeyeceğini söylüyor. 

“Ben geldiğim yere KPSS’den soru çalarak ya da birilerinin torpiliyle girmedim. Bundan başka bir gelirim de yok ve bunun peşini bırakacak değilim. KESK’liler, demokratlar, solcular ve işinden ihraç edilen herkes görevine dönecek. Biz göreve döneceğiz, asıl bizi görevden ihraç edenler nereye gideceklerine şimdiden karar versin. Çünkü bu yapılanların bir hukuku ya da temeli yok. Direneceğiz, başka çaresi de yok. Ayakkabı kutusunda dolarlarımız yok ki oradan yeriz de bi şey olmaz bize diyelim. 6 yaşında kızım var, eşim çalışmıyor, başka gelirimiz yok. Bizi açlıkla terbiye etmeye çalışıyorlar ama biz ne zaman teslim olduk ki şimdi olalım. Bu olaylar 7 Haziran’ın hesaplaşması, çünkü AKP, ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ sözüyle HDP sayesinde ciddi bir yenilgi aldı. HDP onlara bu yenilgiyi tattırdı, bunu acısını emekçilerden çıkarmaya çalışıyorlar. Ama o yenilgiyi bir daha tattıracağımıza eminim.”


paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.