TOMA’lı katile ödül

Haberleri —

Amed’de 85 yaşındaki Mehmet Tektekin’i TOMA ile ezen polis Uğur K.’ye sadece 2 yıl 9 ay 10 gün hapis cezası verildi.

Türk devlet güçlerinin, son 10 yılda zırhlı araçla çarparak 36 kişiyi katlettiğini açıklayan İHD Amed Şube Başkanı Abdullah Zeytun, cezasızlığın failleri cesaretlendirdiğini söyledi.

Amed’in Bağlar ilçesi Emek Caddesinde kırmızı ışıkta yolun karşı tarafına geçmeye çalışan Mehmet Tektekin (85) 6 Haziran 2018’de kendisine çarpan TOMA’nın altında kalarak yaralandı. Tektekin, kaldırıldığı hastanede iki gün sonra yaşamını yitirdi.

TOMA sürücüsü polis Uğur K. Bağlar Polis Karakolunda ”taksirle yaralamadan” şüpheli sıfatıyla ifade verdi. Uğur K. Mehmet Tektekin’in aracın kör noktasından geçtiği için görmediğini iddia etti. Trafik, Bilirkişi Raporunda ise ”bu kazanın oluşumunda herhangi bir kural ihlali tespit edilmiştir” denildi. MOBESE görüntülerinin yer aldığı CD incelemesi ise uzman olmayan kişiler tarafından yapıldı.

Tutuksuz Uğur K. hakkında “taksirle ölüme sebebiyet vermek” suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı. Davanın kabul edildiği Diyarbakır 8.  Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılama sürerken Çevik Kuvvet Ön Nizamiyesi önünde bulunan sabit MOBESE görüntüleri olayın nasıl meydana geldiğini açıklığa kavuşturdu. Çevik Kuvvet Ön Nizamiyesi MOBESE görüntülerini inceleyen bilirkişi Vedat Bayramlar, polisin “yeşil ışıkta geçtim” ifadesini çürüttü. Raporda, Mehmet Tektekin’in ölümüne neden olan TOMA’nın kırmızı ışıkta geçtiği belirlendi ve polisin ‘asli kusurlu’ olduğu kaydedildi.

Mahkeme, ”taksirle öldürme” suçundan Uğur K.’ye 2 yıl 9 ay 10 gün hapis cezası verdi.

10 yılda 36 cinayet

İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi, 2008-2018 yılları arası ”Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Zırhlı Araç Çarpması Sonucu Meydana Gelen Yaşam Hakkı İhlalleri Araştırma Raporu”nu açıkladı. Şube Başkanı Abdullah Zeytun, savaşın yarattığı ihlallerden birinin de kentlerin yerleşim bölgelerinde “güvenlik” amacıyla bulundurulan askeri veya polisiye zırhlı araçların kullanımı sonucu meydana gelen yaşam hakkı ihlalleri olduğunu söyledi. Zeytun, son 10 yılın verilerini derleyerek, ortaya çıkan ihlallerin boyutlarını ve nedenlerini tespit ettiklerini ifade etti.

Son 10 yılda en az 63 zırhlı araç çarpması olayının gerçekleştiğini ifade eden Zeytun, “63 vakanın sonucunda; 16’sı çocuk ve 6’sı kadın olmak üzere toplamda 36 yurttaş hayatını kaybetti. Bu olaylarda yaralanan 85 yurttaştan kimileri ise fiziksel kayıplarla yaşamını sürdürmek durumunda bırakıldı. Meydana gelen ölüm ve yaralanmaların, en çok çocuk ve yaşlı yetişkinleri etkilediği görülüyor” dedi.

 Cezasızlık cesaretlendiriyor

Beraat edilmesi ya da az ceza almasının failleri cesaretlendirdiğini, hukuki bir yaptırımla karşı karşıya bulunmayacağı güvenini kazandıracağını ve olayların böylelikle yaygınlaşacağını ifade eden Zeytun, zırhlı araç çarpması nedeniyle hazırlanan dosyalarda, idari ve adli soruşturmaların eksik, yanlı ve fail/failler konumundaki devlet güçlerini aklayacak şekilde, bilgilerin yine ilgili devlet güçlerinden temin edilerek oluşturulduğunu söyledi.

Zincirleme koruma

 Zırhlı aracın çarpması neticesinde eylemin gerçekleşmesi ile birlikte olayın olduğu yerin en üst düzey idari ve adli amirinin kamuoyunu yanıltan ve çoğunlukla olayı kriminalize eden açıklamalar yaptıklarına dikkat çeken Zeytun, şöyle devam etti: “Soruşturma işlemi yapan adli ve idari birimlerin üst düzey kamu görevlilerinin açıklamaları doğrultusunda işlem yaptıkları gözlemlenmiştir. Hakeza yaşamını yitirenlere, yaralananlara yönelik soruşturma işlemi başlanılmaksızın, delil, bulgular toplanılıp incelenmeksizin kişilere örgüt üyesi, örgüt adına eylem yapan vb. suçlamalar yöneltildiği gözlemlenmiştir. Yaşamını yitiren veya yaralanan kişi suçlu gösterilmeye çalışılarak yargılama yönlendirilmeye, etkilenilmeye çalışılmıştır. Uzun süren ceza soruşturma safhasında işlemlerin başkaca uzman adli kolluk birimince yürütülmesi gerekirken, çoğunlukla fail olan kolluk birimince yürütüldüğü gözlenmiştir. Yargılanmaları için üst düzey idari amirlerinin izin verilmediği kamu görevlilerinin, amirleri tarafından kovuşturma açılan nadir dosyalarda da cezanın hükmün açıklanmasının geri bırakılması, infazın ertelenmesi, adli para cezasına çevrilmesi gibi yöntemlerle çektirilmemesi halleri gözlemlenmiştir.”

AMED


Evi yakıldı, eşi katledildi, işkence gördü; ‘kovuşturmaya yer yok’ denildi

Daha ne olsaydı?

Erciş’te “içeride teröristler var” iddiasıyla polis tarafından ateşe verilen evinde işkenceye maruz kalan Ahmet Ataman dosyasında “delil yetersizliği”nden “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verildi.

Van’ın Erciş ilçesine bağlı Çelebibağı Mahallesi’nde 17 Kasım 2016 tarihinde “İçeride teröristler var” iddiasıyla polis tarafından ateşe verilen evde bulunan Hediye Ataman (43) yanarak can vermişti. Aynı gün gözaltına alınan ve işkenceye maruz kaldığı anlatan Ahmet Ataman ise tutuklanarak 18 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Avukatlar Esra Akgün ve Mahmut Kaçan, Erciş Emniyet Müdürlüğü’ndeki görevli polisler, hastanedeki görevli hekim ve diğer sağlık görevlileri hakkında, ”İşkence, görevi kötüye kullanma”, ” Öldürmeye teşebbüs” suçlamalarıyla Erciş Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu.

Erciş Cumhuriyet Başsavcılığı, işkence ve kötü muameleye ilişkin soruşturmada yer alan polisler S.T, A.A ve K.A.’nın beyanlarına başvurdu. Başsavcılığın aldığı ifadelere ilişkin yaptığı değerlendirmede şunlar kaydedildi: “Alınan beyanlarda Muş ilinde bomba yüklü bir aracın karışmış olduğu olayın şüphelisi konumunda olan plakası anons edilen aracı yakalamak amacıyla araştırma yapıldığı, Ahmet Ataman isimli şahsın yakalandığı, daha sonra arama kararına binaen söz konusu şahsın evini aramaya gittikleri, bu sırada içeriden dışarıya el bombası atıldığı sırada Ahmet Ataman’ın merdivenlerden demir çubukların üzerine düştüğü, kaçmaya çalıştığı,  bu esnada dikenli tellerin üzerine ayağı kayarak düştüğü, daha sonra operasyon bitince Ataman’ın hastaneye intikalinin sağlandığını beyan ettikleri. Bunlar göz önüne alarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.”

 Sulh Ceza’ya itiraz

 Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ‘Kovuşturmaya yer olmadığı’ kararına ilişkin avukatlar Mahmut Kaçan ve Esra Akgün bu kez de Erciş Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurarak Erciş Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz dilekçelerine ilişkin aldığı ‘Kovuşturmaya yer olmadığı’ kararının hukuka ve yasaya aykırı alındığı gerekçesiyle itirazda bulundu. Sulh Ceza Hâkimliği’ne yapılan itirazın gerekçesinde, “Kovuşturmaya yer olmadığı kararına esas soruşturmada müştekilin beyanı alınmamıştır. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda müşteki olayın mağduru değil adeta şüphelisiymiş gibi gösterilmiştir. İşkence ve kötü muamele konulu soruşturmada Erciş İlçe Emniyet Müdürlüğü TEM şubesinde çalışan ve gözaltı işlemlerine de katıldığı anlaşılan ve esasında şüpheli olan polisler tanık olarak kendi çalıştıkları TEM Şubesi’nde Bilgi Alma Tutanağı ile ifadeleri alınmış ve soruşturma makamı bu kişileri bizzat dinlemeden kendilerine tanık sıfatı verilmiş ve beyanlarında belirttikleri hususlar doğruluğu araştırılmadan kabul edilmiştir” denildi.

Delil yokmuş

 Sulh Ceza Hakimliği itirazı reddetti. Sulh Ceza Hakimliği kararında, savcılığın lehe/ aleyhe tüm huşuları araştırdığı, ”Kasten yaralama” suçunun tüm dosya kapsamında hususlarının oluşmadığı, atılı suçun işlendiğine ilişkin olarak her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı bir delilinin bulunmadığı, bu haliyle Erciş Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının usul ve yasaya aykırı yönünün bulunmadığını öne sürdü.

Erciş Sulh Ceza Hakimliğinin itirazı ret etmesinin ardından avukatlar Kaçan ve Akgün dosyayı soruşturmanın yeniden ve etkin yürütülmesi için Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşıdı.


 

Mexmûr’a Türk hava saldırısı

Türk savaş uçakları, hava sahası Irak devleti ve Koalisyon’un kontrolünde, koruma sorumluluğu BM’de olan Mexmûr Mülteci Kampı’nı bombaladı.

HPG Basın İrtibat Merkezi (BİM) tarafından yapılan yazılı açıklamada, Türk devletinin saldırılarına ilişkin şu bilgiler verildi:

l Türk savaş uçakları, 19 Temmuz gece yarısı Mexmûr (Şehit Rüstem Cudi) Kampı’na saldırdı. Mexmûr halkının ikamet ettiği alanlar bombalandı,  halktan 2 kişi yaralandı,  bağ ve bahçelere zarar verildi.

DAİŞ zihniyetinden farkı yok

l Tüm insanlığın başına bela olan DAİŞ’e karşı direnen ve savaşan Mexmûr halkına yönelik bu saldırıyı düzenleyenlerin, DAİŞ zihniyetinden hiçbir farkları yok. DAİŞ saldırılarını püskürterek Başûrê Kurdistan’ın işgalinin önüne geçen bu halk, tüm insanlık adına direndi. Mexmûr ve Başûrê Kurdistan’ı DAİŞ işgalinden koruyan bu halka yönelik saldırılar hakkında BM, Irak hükümeti ve Kurdistan Bölgesel Hükümeti ikna edici açıklamalar yapmadıkları sürece zan altında kalacak. Irak hava sahası, Irak devleti ve Koalisyon güçlerinin kontrolünde olmakla beraber, BM’in de kampı koruma sorumluluğu bulunuyor.

Hesap sorulacağı bilinmelidir

l Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nin tarihi bir aşamada bulunduğu bu dönemde, AKP-MHP faşist koalisyonu Kürt halkına karşı düşmanlık yapıp alçakça saldırılar geliştiriyor. İşgalci TC devletinin zulmünden kaçmış bir mülteci kampı olan yurtsever Mexmûr halkımıza yönelik gerçekleştirilen bu saldırı işgalcilerin gerçek yüzünü bir kez daha ortaya çıkardı. Hiçbir yerde Kürt’e ait tek bir değeri kabul etmeyen faşist TC devleti, çeşitli bahaneler üreterek bu alçakça saldırıları düzenliyor. Mexmûr’a saldırı, Kürt halkının iradesini kırmaya yöneliktir. Kürt halkına saldıran bu zihniyetten hesap sorulacağı herkes tarafından bilinmelidir. Alçakça saldırıda yaralanan insanlarımıza acil şifalar diliyoruz.

Dihok’ta üç sivil yaralandı

l Türk savaş uçakları, 18 Temmuz günü saat 17.00 ile 18.00 arasında Dihok’un Çemanke nahiyesine bağlı Sipindarê köyüne hava saldırısı düzenledi. Köy halkına ait iki aracın hedeflenip bombardımana tabi tutulduğu bu saldırıda üç sivil yaralandı. Gerillamızın herhangi bir askeri faaliyeti bulunmadığı bu alanda işgalci TC devleti sivil insanları bilinçli bir şekilde hedefliyor. İşgalci güçler bu saldırılar ile Başûrê Kurdistan halkını korkutmak, sindirmek ve teslim almak istiyor. Sivil halka saldıran bu faşist zihniyetten hesap sorulacağımızı bir kez daha belirtiyoruz.

 BEHDİNAN


 

İmralı başvurusuna ret

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ve diğer tutsakların ailelerinin İmralı’ya gitmek için yaptığı görüşme başvurusu reddedildi.

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevinde tutulan Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan ve vasisi Mazlum Dinç’in Pazartesi günü İmralı’ya gitmek üzere avukatları aracılığıyla Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı başvuru reddedildi. İmralı’da bulunan diğer tutsaklar Hamili Yıldırım’ın kardeşi Polat Yıldırım, Ömer Hayri Konar’ın kardeşi Emin Konar ve Veysi Aktaş’ın kardeşi Salihe Saltık’ın da başvurusu reddedildi.

Savcılık, başvuruları “5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunda” yer alan “Hükümlüler hakkında getirilen kısıtlamaları” gerekçe göstererek reddetti.

Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş İmralı’ya “sekreterya” olarak gittikleri tarih olan 15 Mart 2015’ten, Hamili Yıldırım da İmralı’ya götürüldüğü 15 Temmuz 2015’ten bu yana aileleriyle ilk defa 5 Haziran’da bayram açık görüşünde görüşebilmişti.

BURSA

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.