TUÐÇE YILMAZ: 1 Mayıs Mahallesi: Devrimciler tutuklandı, uyuşturucu fırladı!

Haberleri —

İstanbul'da, 1974-75 yıllarında, yükselen devrimci hareketin etkisiyle, göçmen ve işçi dayanışması vasıtasıyla mahalle haline gelmiş, Ümraniye sınırları içerisinde yer alan bir mahalle 1 Mayıs. Taş ocakları ve Rumların işlettiği birkaç mandıradan ibaret olan Ümraniye sınırları dahilindeki yerleşim yeri, özellikle 1970'den sonra Anadolu'dan gelen göçlerle kısa sürede bir gecekondu mahallesi haline geldi. Mahalleyi kuran, devrimcilerdi. Mahalle sakinlerinin aktarımına göre özellikle Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği (TİKB), Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist (TKP/ML) gibi devrimci örgütler, mahallenin kurulmasında büyük emek verdi. 1 Mayıs Mahallesi'ni diğer devrimci mahallerden ayıran ise mahallenin devrimciler tarafından neredeyse bir tür “sosyalist kent planlaması deneyimi” olarak ele alınması. 

Mahalle göç almaya başladığında dışarıdan gelenlere yer tahsis ederek rant sağlayan mafya, kısa sürede mahallenin kurucuları tarafından çökertilmiş mesela. Daha sonra kurulan “Halk Komitesi”, mahallenin karar alma mekanizması haline gelmiş. Böylelikle 1 Mayıs, resmi olarak “var olmayan” bir yerleşim alanı olmasına rağmen kendi sosyal ve kurumsal iç dinamiklerini oluşturma aşamasında binlerce insanın yaşam alanı haline gelmiş. 

Mahalle sakinlerinin aktarımına göre, mahallenin kuruluş aşamasından itibaren devlet tarafından büyük bir yıkım harekâtı başlatılıyor ve ardından küçük saldırılar meydana geliyor. Birçok mahalleli/devrimci, çıkan çatışmalarda öldürülüyor. Anlatılanların en dikkat çekici yanı ise şu: Bu saldırılarla dümdüz edilen mahalle, birkaç hafta içerisinde yeniden inşa ediliyor. 

Mahallenin hikâyesini ve bugününü, “sakinlerinden” biri olan 43 yaşındaki işçi Hasan’dan dinledik. Hasan’ın anlatımlarını araya girmeden aktarıyoruz…

Mahallenin kuruluşu 2 Eylül 1977; adını da kanlı 1 Mayıs'tan alıyor. O zaman buralar tabii tek tük gecekondulardan oluşuyor, sonra devrimciler kuruyor mahalleyi. 2 Eylül'de bir saldırı oluyor mahalleye, yıkım denemesi oluyor devletin. Yıkıyorlar; ama sonra hemen kuruluyor. O direnişte birçok devrimci şehit düşüyor. 12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra mahallenin adını Mustafa Kemal Mahallesi yapıyor devlet. Artık mahalle kağıt üzerinde de var yani. Mahalleye su geliyor, sağlık hizmeti geliyor. Direnişle devlet buradakilerin varlığını kabul etmek zorunda kalıyor. Ama Mustafa Kemal ismi verilmesinin anlamı da büyük. Sanki isim değişince bir tarih ve hafıza yok olacak. Mahalle kurulurken canını feda eden devrimcilerin emeğini kim unutabilir ki? Mahallenin ismi değişse ne, değişmese ne?


Gökdelen manzaralı evler

12 Mart 1995’te Gazi Mahallesi'nden sonra burada da ayaklanma oldu. 15 Mart'ta devlet buraya da girdi ve katliam yaptı. Devlet sürekli burayı yerle bir etmeye çalıştı ama bir türlü başaramadı. Van Depremi'nden sonra da güvenliği gerekçe göstererek burada yıkımlara başladı. Kentsel dönüşüm diyorlar, biz yıkım diyoruz. 

Kentsel dönüşüm mevzusu ilk olarak 2009-2010 gibi gündeme geldi. İmar planları ortaya çıktı. Devrimci örgütler halk toplantıları yapmaya başladı. Bazıları “yerinde dönüşüm”ü savundu, bazıları toptan karşı çıktı. Dolayısıyla bir ortaklaşma olmadı. Sonra inşaat firmaları, müteahhitler sokak sokak gezdi. Biz de sokak sokak gezip insanlara anlatmaya çalıştık, bunun ne demek olduğunu, neleri elimizden alacağını… 

Bu durumdan sadece bazı ev sahipleri memnun. Onlar da elinde tapusu olanlar… Kiracılar için durum yine aynı. Kiracılar zaten hep mağdur. Ülke genelinde artan kiralardan bahsedebiliriz ama buradaki durum daha farklı geliyor bana. İki sene önce 500-600 civarı olan bir ev bugün 1.200 liradan aşağı kiralanamıyor. Emlakçıların bu evleri pazarlama stratejisi de “manzaralı” olması. Manzara dedikleri de şu gökdelenler. Gökdelenin ne manzarası olacak allah aşkına? Baktıkça insan öfkeleniyor. 


PÖH, keskin nişancı, mobese…

Mahalleyi topyekun yok etmeye çalışıyorlar. Fikirtepe'deki yıkımdan sonra burası çok göç aldı, kiraların artmasının bir diğer nedeni de bu olabilir. Görüyorsunuz, hava kirliliği almış yürümüş, sıradan bir gecekondunun arkasından birden upuzun bir bina yükseliyor. Böyle bir yerleşim olabilir mi? Burada sağlıklı bir yaşam kurmak mümkün mü sizce? Bunlar sürerken devletin güvenlik önlemleri de arttı. 

Tüm bunların bir mahallenin geçmişini yok etmeye dönük hareketler olduğunun hepimiz farkındaydık, devlet de bunu onayladı. Geçerken gördünüz karakolu. Önceden mahallenin içinde karakol yoktu. Ve normal bir karakol da değil orası. Tam da BDP’nin [HDP] karşı sokağına yapıldı. Özel harekat karakolu, keskin nişancılar var ve balkonlarında yığınak var. Bayağı korunaklı. Karakoldan sonra mobeselerin sayısı da arttı. Her sokakta mobese var diyebiliriz artık. Bu, şüphesiz savaşın başlamasıyla ve mahallenin dağılan/dağıtılan yapısıyla da alakalı. Eylemler yasaklandı önce, basın açıklamalarına saldırılar başladı. Cemevine bile saldırıldı. Karakoldan önce düzenli olarak zırhlı araçlar geziyordu, karakoldan sonra zırhlıların sayısı arttı. Sürekli taciz durumu var, GBT var. Afiş asanlara dahi müdahale ediyorlar. Devlet bir şekilde her yere sirayet etmeye çalışıyor.


Mahalleli gökdelenlerde temizlik işçisi

Bir ara kentsel dönüşüm durdu. Dernek kuruldu. Burada  devrimci örgütlerden oluşan bir bileşen vardı. Ama bu, sonraları daha çok mahallelinin yürüttüğü bir yapıya dönüştü. Mahallenin kuruluş aşamasındaki komiteler gibi bir mekanizma işlemeye başladı. Panel, halk toplantısı, yürüyüş vs. düzenlendi. Yıkımı durdurmak için ev sahiplerinden imza toplandı, işte sonra bu planlar biraz rafa kaldırıldı. Ya da biz öyle sandık. Çünkü devamında yıkım gibi değil de parça parça bölünme şeklinde gitti topraklarımız. Engel olunamadı bir şekilde, çok ciddi rantlar dönüyor çünkü. Finans merkezine yakın diye pazarlıyorlar burayı, buradaki insanın finans merkeziyle işi ne? Şatafatlı sundukları gökdelenler insanları daha da yoksullaştırdı. Mahalleli kadınları o binalara temizlik için gitmeye başladı. 


Devrimciler tutuklandı, uyuşturucu arttı

Alakasız görünebilir ama gençlerin uyuşturucu kullanımı da olağan hale geldi. Devrimciler ve yurtseverlerin alanı kısıtlandığı için parklarda dahi içilen bir şeye dönüştü uyuşturucu. Önceden devrimciler müdahale ediyordu; ama OHAL'den beri mahalle için bir şey yapmaya çalışan çoğu dernek kapatıldı, çoğu kurum basıldı, insanlar gözaltına alındı, tutuklandı. Artık yazılamaları boyuyorlar, bunu iş edindiler. Duvarlara, derneklerin girişlerine “T.C Burada” yazıyorlar. 


Yıkımın öncüsü: Ataşehir Belediyesi

Buradaki yıkıma öncülük edenlerden biri de Ataşehir Belediyesi. Mahalleyi ranta açanlardan biri de o. Belediye, hem imar planlarına izin veriyor hem muhtarları örgütlüyor hem de müteahhitlere alan açıyor. Devletle ortak çalışarak bir mahallenin tarihini, bir mahalleyi yok ediyor. Ben anlamıyorum ki bundan memnun mu oluyorlar? Onların cebine daha çok para giriyor ama biz daha çok yoksullaşıyoruz. Bizim kazandığımız yine aynı. Kazancımız aynı olmasına rağmen yüksek kiralar, yüksek faturalar ödeyen yine biziz. Burası onlar için görüntü kirliliğinden ibaret ama bizim yaşam alanımız. Emeğimizle kurduğumuz mahallemiz. Toprak değerleniyor şüphesiz ama bizim için değişen bir şey yok, aksine geçim gün geçtikçe zorlaşıyor...

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.