Tuğluk için her saat önemli

  • Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) DTP eski Eşbaşkanı Aysel Tuğluk hakkında verdiği “cezaevinde kalabilir” raporuna tepki gösteren avukatı Reyhan Yalçındağ, "Cezaevinde tedavisi olası olmayan bir hastalık olduğu için her saat aleyhe işlemektedir. Tek bir saniye dahi beklenmeksizin tahliyesi gerekmektedir" dedi.

DENİZ YILDIZ / İSTANBUL

Hastalığının özgünlüğünden dolayı cezaevinde tedavisi de durdurulması da mümkün olmayan Tuğluk’un durumunun ciddiyetine işaret eden avukat, birçok nedenin yanı sıra ayrıca bulunduğu ortamdaki nesnelerin, insanların, uyaranların sayısının az olması gibi etkenlerin, bu kalıcı tedavisi imkansız olan hastalığın seyrini ciddi şekilde hızlandırdığı için bir an önce tahliye edilmesi gerektiğini söyledi.

İstanbul Adli Tıp Kurumu (ATK) Başkanlığı, Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutulan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve Demokratik Toplum Partisi (DTP) eski Eşbaşkanı Aysel Tuğluk’a ilişkin hazırladığı raporda “hayatını yalnız idame ettirebilir” dedi. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı da rapor doğrultusunda, Tuğluk’un avukatları tarafından yapılan tahliye talebini reddetti.

Yaklaşık 5 yılır tutuklu bulunan Tuğluk’un avukatlarından Reyhan Yalçındağ, konuya ilişkin gazetemizin sorularını yanıtladı.

Öncelikle müvekkilinize yönelik yargılamaya ilişkin biraz bilgi verebilir misiniz?

Öncelikle Sayın Aysel Tuğluk’un bugün son derece ciddi sağlık koşullarından bahsediyorsak eğer, bunun haksız şekilde siyaseten mahpus tutulmasıyla yakından ilgisi vardır. HDP ve DBP’li diğer siyasetçiler gibi Sayın Tuğluk da milletvekiliyken, yapmış olduğu demokratik ve yasal çalışmaları, Kürt sorununun çözümüne dair önerileri, yoğun emeği sebebiyle yargılanmıştır. Yine DTK Eşbaşkanlığı yaptığı dönemdeki basın açıklamaları ve bazı röportajlar sebebiyle kendisine Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 10 yıl hapis cezası verilmiştir. Belirtmek gerekir ki; Sayın Tuğluk’un hem milletvekili ve hem de DTK Eşbaşkanı olduğu dönemde DTK kurum olarak, TBMM Başkanı tarafından Anayasa Komisyonu toplantılarına resmen davet edilmişken, Anayasal değişikliklerle ilgili yazılı görüşleri talep edilmişken, siyasi süreç değişti diye özgürlüğünden alıkonulmuş Kürt siyasetçilerden biridir. Bir dönem AKP dahil tüm siyasetçilerin toplantılarına katıldığı DTK sebebiyle Sayın Tuğluk’a verilen hapis cezasının hızla onanmasından sonra Mart 2020’de Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk, ancak diğer HDP’li vekil başvurularında olduğu gibi AYM tarafından karar verilmemekte ve süreç sürüncemeye bırakılmaktadır.

Bunun dışında ayrıca Sayın Tuğluk hakkında da “6-8 Ekim Kobanê Olayları” olarak bilinen kumpas dosyası sebebiyle tutukluluk kararı devam etmektedir.

Müvekkiliniz ne gibi sağlık sorunları yaşıyor? Sağlık sorunlarına ilişkin ilgili mercilere yaptığınız başvurulardan nasıl dönüş aldınız?

Yine kamuoyu hatırlayacaktır ki; birçok siyasetçinin yakınlarını kaybetmesi gibi, kendisi de cezaevindeyken annesini kaybetmiş, mezarlıkta ırkçı saldırıya uğramış, annesinin naaşı gömüldüğü yerden alınarak Dersim’e götürülmüştür. Bütün bunlar yaşanırken de kendisinin yanındaydım ve son yıllarda nerdeyse her gün yaşananlar karşısında “sözün bittiği yer” dediğimiz anlardan biriydi… O kadar çok “söz bitti” ki bu son 7 yılda yaşadıklarımız karşısında. Sayın Tuğluk da cezaevi koşullarının da etkisiyle bu sene başlarında rahatsızlanmaya başladı ve ilk teşhisi Seka Devlet Hastanesi’nce konuldu; anında cezasının geri bırakılmasını talep ettiysek de kabul edilmedi ve ATK süreci için girişimlerde bulunduk.

Peki ATK’ye yaptığınız başvurudan nasıl bir dönüş aldınız?

Kocaeli Adli Tıp Kurumu 4 ay süren muayene, tetkik, testler, vb sonucunda oybirliğiyle Sayın Tuğluk’un cezaevinde kalmasının uygun olmadığını, tek başına yaşamını idame ettiremeyeceği, hastalığının kronik ve ilerleme gösteren hastalıklardan olduğu için tedavisinin cezaevinden sürdürülemeyeceği gerekçesiyle açık şekilde cezasının ertelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Söz konusu rapor ve sağlık dosyasıyla birlikte ATK Başkanlığı tarafından muayene edilen Tuğluk ile ilgili tam tersi bir rapor hazırlamıştır. Oysaki Kocaeli Adli Tıp Raporunu hazırlayan uzman kurul, 4 ay boyunca kendisini defalarca muayene eden, tetkikleri yapan ve yakından gözlemleyen kuruldur. Ancak ATK Başkanlığının tam tersi hazırlanan rapor, Sayın Tuğluk’u tek bir defa muayene eden kurul tarafından hazırlanmış ve hastalığının kendisini inkar etmeyen, tam tersine teyit eden fakat nedense “cezaevinde kalabilir” diyen bir rapordur. Bu da tıpkı diğer siyasi hasta mahpus dosyalarında olduğu gibi, objektiflikten uzak ve vicdana aykırı verilen kararlardan biridir. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir.

Buna ilişkin itirazlarınız oldu mu ve ne gibi sonuçlar aldınız?

Evet. Rapora karşı Adli Tıp Üst Kurulu’na yapmış olduğumuz itiraz henüz sonuçlanmamış olup ayrıca uzman bağımsız bir heyet tarafından konuyla ilgili bir mütalaa hazırlatmaktayız. Sayın Tuğluk’un derhal, tek bir saniye dahi beklenmeksizin tahliyesi gerekmektedir. Cezaevinde tedavisi olası olmayan bir hastalık olduğu için her saat aleyhe işlemektedir ve müvekkilimizin sağlık durumundaki her kötüye gidişten ATK Başkanlığı sorumlu olacaktır. Yaşadığı hastalığın özgünlüğünden dolayı cezaevinde tedavisi de hastalığın ilerlemesinin durması da imkansızdır. Birçok nedenin yanı sıra ayrıca bulunduğu ortamdaki nesnelerin, insanların, uyaranların sayısının az olması gibi etkenler, bu kalıcı tedavisi imkansız olan hastalığın seyrini ciddi şekilde hızlandırdığı için bir an önce tahliye edilmesi gerekmektedir.

Müvekkiliniz ile yaptığınız görüşmede kendi durumuna ilişkin her hangi bir şey söyledi mi?

Son sürece kadar kendisinin talebi üzerine biz kamuoyuyla paylaşmamıştık durumunu, ancak İstanbul ATK’nın kararı sonrasında Üst Kurul’a itiraz başta olmak üzere diğer tüm hukuk süreçlerini yürüttüğümüz için artık paylaşılabileceğini belirtti. Kendisi, dışarıda onunla ilgili hassasiyet gösteren herkese teşekkürlerini, sevgi ve saygılarını gönderdiğini belirtti.

Tuğluk şahsında AKP’nin hasta tutuklulara olan yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İfade etmek isterim ki, ATK Başkanlığı sadece Türkiye’de değil ama anti demokratik tüm ilkelerde her daim sorun olmuştur ve iktidarın hukuksuzluklarına ortak olmaktadır. Örneğin İspanya’da Franco döneminde yaşanan gözaltına kayıplar ya da siyasi cinayetlerle ilgili delilleri devlet lehine karartan ATK için “iktidarın kanlı ellerini sildiği havlu” tanımlaması yapılmıştır. Türkiye’de de failin kolluk görevlisi olduğu birçok dosyanım cezasızlıkla sonuçlanmasının en büyük nedeni ATK raporlarıdır. Bariz bir biçimde hasta mahpuslara yaklaşımı on yıllardır tartışmalı olmanın çok ötesine geçmiş; artık tüm kamuoyu açıkça siyasi karar verdiğini maalesef deneyimlemektedir. Maalesef diyorum çünkü bu deneyim, siyasi hasta mahpusların maalesef insan onuruna aykırı şekilde, işkenceye dönüşen koşullarda hastaneye götürüldükleri, tedavilerinin aksatıldığı, kelepçeyle ranzalara bağlandığı görüntüler oluyor. Çoğu kere senelerce tahliye edilmeyip her türlü bedensel ve ruhsal eziyete maruz bırakılıp, ya cezaevinde ya da tahliye edildikleri aynı günlerde yaşamlarını kaybetmekteler. “Huzurlu veda” hakkı denen hak, siyasi mahpuslara tanınmamaktadır.  Bu defa Sayın Tuğluk’la ilgili verdikleri raporun yanlışlığı ortada. Bu yanlıştan dönmeleri çağrısını yaparken, Üst Kuruldan itirazımızın reddedilmesi durumunda raporda imzası bulunan tüm ATK Başkanlığı üyeleri ile ilgili tüm hukuki süreçleri başlatacağımızı da belirtmek isterim.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.