Türkiye’de kürtaj fiilen yasak

Dünya, ABD’nin Alabama’daki kürtaj yasasına tepki gösterirken Türkiye’de hiçbir yasal düzenleme olmaksızın kürtaj fiili olarak yasaklandı. Hatta önceleri kamu hastanelerindeki bu yasak şimdilerde özel hastanelere de sıçradı.
RONİ ARAM / ANF / İSTANBUL
ABD’nin Alabama Eyaletinde kürtajın tecavüz durumunda dahi yasaklanması dünyada hatta Türkiye’de de tartışma yarattı.
Peki, Türkiye’de durum nedir? Kürtaj yasal mı yoksa yasak mı? İnternette bu konu hakkında yapılan sokak röportajlarında, kadınların bu soruya verdiği ortalama cevap, Türkiye’de kürtajın yasak olduğu doğrultusunda. Oysa Türkiye’de kürtaj sanılanın aksine yasak değil. 1983’te yasal hale getirilen kürtaj, 2827 Sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun kapsamında yürürlükte. Buna göre 10’uncu haftayı dolduran gebelikler isteğe bağlı olarak; bu haftanın üstündekiler ise tıbbi zorunluluklar çerçevesinde sonlandırılabiliyor.
Fakat yasak olduğu algısı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2012 yılında “Kürtaj cinayettir” demesinden sonra fiilen uygulanmaya konuldu. Erdoğan’ın açıklamasının ardından Adalet ile Aile ve Sosyal Politikalar bakanlıkları kürtajı yasaklayan yasal bir düzenleme yaptı ama gelen tepkiler üzerine bu düzenleme askıda kaldı. O günden bugüne gelindiğinde ısrarla 3 çocuk söylemlerinin devam ettirilmesi; aile planlama çerçevesinde uygulanan doğum kontrolün azaltılması ile gelişen politikalara bağlı olarak bu algı ve uygulama yayıldı.
Baskıyla yasak hale getirildi
Kürtajın Türkiye’deki durumunu sormak için ulaştığımız İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi İncilay Erdoğan ise yasal olarak bir yasağın olmadığını fakat fiili olarak doktorların baskı altında olduğunu söyledi: “Hiçbir kamu kuruluşu kürtaj yapmaya yanaşmadığı gibi aslında özellerde de bu durum baskılanmaya başlandı. Oysaki 10 haftayı dolduran her gebelik isteğe bağlı, daha üstünde olan durumlarda ise tıbbi sonlandırma uygulanmalıdır. Ama bu durum bizzat yasal olmasına rağmen iktidar tarafından engelleniyor. Hekimler de korktuğu için bunu yapmıyor. Öte yandan performansa dayalı bir sağlık sistemi getirildiği için kürtajın geliri yok diye de tercih edilmiyor. Ama bunun baş sebebi 3-5 çocuk yapın diyen ve kadın bedenini bir meta olarak gören AKP iktidarının politikalarıdır. Kürtajı yasal olmasına rağmen baskıyla yasak hale getirildi.”
‘Hizmet alamayacağım’ kanısı talebi düşürdü
Türkiye Aile Sağlığı ve Aile Planlaması Vakfı, UNFPA Türkiye Ofisi ve Nüfus Bilim Derneği’nin bu konu hakkında 2018 Nisan ayında yayınladığı “Sisteme değil isteğe bağlı hizmet: Sağlık Çalışanları Gözünden İstanbul’da Kürtaj ve Aile Planlaması Hizmetlerinin Durumu ” raporu da konuyla ilgili vahim tabloyu ortaya koyuyor.
Araştırmada birçok hekim uygulamanın yerine getirilmedikçe bu hizmetin alınamayacağına dair kanının yerleştiğini kabul ediyor, bu durum raporda şöyle yer alıyor: “Kadınlar arasında kürtaj talebinin düşük olduğunu ifade eden hekimler açıkça görünen arz düşüklüğünün, hizmet alamadıkça alamayacağını kabullenmek durumunda kalan kadınların taleplerinin düşmesine neden olabileceğini düşündürmektedir.”
Fatma Karakaş’ın kürtaj hikayesi
Fatma Karakaş’ın yaşadığı kürtaj deneyimi bugün Türkiye’de birçok kadının kamu hastanesinde karşılaştıklarının artık özel hastanelere de sıçradığını gösteriyor.
Yasada kürtaj için evli çiftlerde eş izni istenirken daha küçük yaştakiler vasi ya da veli onayına tabi tutuluyor. Ama anayasada evlilik dışı gebeliklere dair kısıtlayıcı bir ibare bulunmuyor. Ona rağmen bu tamamıyla yasakmış gibi bir algı yaratılırken bugün evli çiftler de kürtaj konusunda epey zorluk çekiyor. Fatma Karakaş ve eşi de bu zorlukları yaşayanlardan sadece bazıları. Fatma Karakaş evli ve 4 yaşında bir çocuk annesiyken eşiyle aldığı ortak karar doğrultusunda kürtaj olmak için üç hastaneye gitti. Bunların üçü de özel hastanelerdi. Buralarda kürtaj olmaması için ikna edilmeye çalışıldı.
Gebeliğinin 10’uncu haftasında hamile olduğunu öğrenen Karakaş, öncelikle A sınıfı bir özel hastaneye kürtaj olmak için başvuru yaptı. Muayene esnasında kürtaj olmak istediğini söyleyince hekim, çifti kürtaj olmamaya ikna çabalarına girişti: “Bebeğin kalp atışları başlamıştı ve bize uzun uzun dinletti. Zaten bizim için zor olan süreci iyice zora soktu. Kararlı olduğumuzu görünce kendisinin 6 haftadan büyük bebekleri kürtaj yapmayı tercih etmediğini ama başka bir hekim önerebileceğini söyledi. Başvurduğumuz ikinci hekim de yine muayene esnasında biraz daha düşünmemiz ve oğlumuzu kardeşsiz bırakmamamız gerektiğini ifade etti. Yine kibarca kararlı olduğumuzu anlatmaya giriştik fakat gebelik tahliyesi için 10 hafta çok geç dedi ve yine sonuç alamadan ayrıldık.”
‘Oğlunuza kardeş yapın’ telkini
Karakaş ve eşi son olarak üçüncü bir hastaneye daha gitti. Fakat durum orada da değişmedi kendi ifadesiyle üçüncü hastane başvurusu da tam bir kâbustu: “Kadın doğum uzmanı doktor tam bir fırsatçıydı. Bize gebeliği tahliye edebileceğini, fakat bunun bize pahalıya patlayacağını söyledi. Ücreti sormamıza rağmen ısrarla sorumuzu yanıtsız bıraktı. Ertesi gün için bize erken saatte randevu verdi. İşlemi yapacağı yeri de bize sabah mesajla bildireceğini söyledi. Şaşırdık, çünkü işlemin başvurduğumuz hastanede yapılacağını sanıyorduk. Doktora nerede yapacağını sorduğumuzda ise yine bizi yanıtsız bıraktı. ‘Şimdi işim var, siz yarım saat bir dolaşın, sizi ararım ben’ deyip, bizi kovarcasına odasından çıkardı. Sonra telefonumuz çaldı ve aynı hekim, ‘Gelin bir daha konuşalım’ dedi. Biz yeniden odasına girdiğimizde bu kez evli olup olmadığımızı sordu. Evli ve bir çocuk sahibi olduğumuzu öğrenince de bu kez ‘Sen niye söylemiyorsun çocuğunun olduğunu, hem de evlisiniz. Neden kardeş yapmıyorsun, bak benim 4 çocuğum var, aklım olsa beşinciyi de yapardım. Niye kürtaj olmak istiyorsun ki’ deyip durdu. Eşimle hemen odadan ayrıldık.”
Karakaş yaşadığı zorluk nedeniyle neredeyse gebeliği sonlandırmaktan vazgeçeceğini ifade etti ve şunları söyledi: “Eminim pek çok kadın benim yaşadığım hikâyeye benzer şeyler yaşıyor. Ya hekim tarafından ikna edilmeye çalışılıyor ya da merdiven altı yerlerde sağlığını tehlikeye atmak zorunda bırakılıyor.”
