Türkmenler Şengal'e sığınıyor


Musul ile Bağdat arasındaki orta noktada bulunan Telafer'de önceki gün yaşanan yoğun çatışmalardan sonra Irak askerleri geri çekildi. Irak askerlerin geri çekilmesi ile IŞİD çeteleri, kent kontrolünü tamamen ele geçirdi. Nüfusun tamamına yakını Türkmen olan Telafer kentinin, IŞİD'in eline geçmesinin ardından siviller bölgeyi boşalttı. Yaklaşık 150 bin kişi, komşu il ve ilçelere akın ediyor. IŞİD, Telafer’e pazar günü boyunca havan toplarıyla saldırırken, çatışmalarda siviller öldü ve birçok kişi yaralandı. Nüfusunun tamamına yakını Türkmen olan Telafer, bölgedeki halk desteği sayesinde Bağdat yönetiminin Musul’da elinde tuttuğu tek bölgeydi.
Özellikle Şii Türkmen aşiretler, Irak ordusuna büyük destek veriyor. Telafer nüfusunun büyük çoğunluğunu ise Sünni Türkmenler oluşturuyor.
Yollar kalabalık
Şii Türkmenlerden binlercesi de Êzîdî Kürtleri kutsal mekanı olan Şengal'e sığındı. Al Jazeera muhabirinin bölgeden bildirdiğine göre, kaçanların büyük çoğunluğu Telafer'in 55 kilometre batısındaki Şengal kasabasına gidiyor. Yetkililer de kaçış nedeniyle yolların çok kalabalık olduğunu ve Şengal'e girişlerin ise zorlaştığını söylüyor. Şengal halkının ise göç edenlerin ihtiyaçları için seferber olduğu belirtiliyor.
'60 Türkmen infaz edildi' iddiası
Öte yandan Irak ordusu ile IŞİD çeteleri arasındaki çatışmaların ardından korkunç iddialar geliyor.
Irak Türkmen Cephesi Telafer Birinci Büro Sorumlusu Hazım Devlet, Irak polisinin Telafer'den kaçışı sırasında nezarette bulunan 60 Türkmen'i infaz ettiğini iddia etti. DHA muhabirine açıklama yapan Hazım Devlet, şunları söyledi: "IŞİD gece 02:00 (önceki gece) itibari ile Telafer'de kontrolü ele geçirdi. Irak polisi, Telafer'den kaçarken nezaretteki 60 Türkmen'i öldürdü. IŞİD'in Telafer'i almasından sonra Irak merkezi hükümeti Telafer sağlık merkezini helikopterler ile 3 kez bombaladı."
Irak'ta IŞİD saldırıları nedeniyle Şii-Sünni boğazlaşması şeklinde belirginleşen mezhep savaşı derinleştikçe, insanlık suçları da ortaya çıkıyor.
IŞİD, geçen hafta Tikrit'i ele geçirip 2 bin 500 emniyet görevlisini esir almış, operasyon sonrası görevlilerden 800'ü Sünni olduğu için affedilirken, 1700 Şii ise infaz edilmişti.
Davutoğlu NATO'ya akıl veriyor
Rojava'da Kürt kazanımlarını hazmedemeyip, IŞİD çetelerini destekleyen Türkiye'nin politikalarına yön veren Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bu kez de NATO'ya akıl verdi. NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen'i dün sabah Ankara'da kabul eden Davutoğlu, "NATO'nun yeni bir politika yürütmesi gerektiği ortaya çıkmıştır" dedi.
Ortak basın toplantısında konuşan Davutoğlu, "Arap Baharı sonrası yaşanan gelişmeler NATO'nun yeni bir politika yürütmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bu kapsamda birçok konuyu değerlendirdik. Ben kendisine bir NATO üyesi ülke olarak Musul'daki vatandaşlarımız için gösterilen çabalar, Patriot bataryaları konusunda teşekkür ettim. Şu anda çok ciddi sınamalarla karşı karşıyayız" dedi.
Davutoğlu şöyle devam etti: "Bu anlamda NATO içindeki işbirliğimizin artarak devam etmesi gerekiyor. Önümüzdeki kritik aylarda, kritik dönemde bu anlamda adımlar atılması gerektiğini düşünüyoruz. Galler'de toplanacak NATO zirvesi de bu anlamda çok önemli, bunları da değerlendirdik. Biz transatlantik dayanışmasının demokratik değerlerin savunulması açısından çok önemli olduğuna inanıyoruz."
NATO Genel Sekreteri Rasmussen de, Musul'da alıkonulan Türk diplomatlar ve görevlileri derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu.
Êzîdî kurumlarından uyarı
Almanya'da faaliyet yürüten Êzîdî kurumları yaptıkları yazılı basın açıklamasında, IŞİD'in Irak'ta değişik halklara ve inanç gruplarına karşı insanlık suçlarına varan bir yönelime girdiğini, bundan dolayı da uluslararası kurumların, duyarlı olması gerektiğini belirtti.
Açıklamada "Êzîdî ve diğer dini gruplar, Suriye ve Irak'ta terör örgütü IŞİD'in ölümcül hedefindedir. IŞİD'in Irak'taki yürüyüşü, bu ülkede yaşayanlar için hayati bir tehlikedir. Şayet IŞİD iktidarı ele geçirirse, kısa sürede bu, dini azınlıklar, (Hıristiyan, Mendari, Êzîdîler) için kesin ölüm demektir" vurgusu yer aldı.
Êzîdîler Kürt olup, tarihlerinin 4 bin yıl önceye kadar gittiğine vurgu yapılan açıklamada "Bu, aynı zamanda Kürtlerin ilk dinidir. İslam'ı savunduğunu söyleyen güçler, Êzîdîlikte sürekli savaştı ve onu geri çekilmek zorunda bıraktı. Êzîdîlerin ana merkezleri Güney Kürdistan'dadır. 1 milyonluk Êzîdî nüfusunun yaklaşık 700 bini bu alanda yaşıyor. IŞİD'in Êzîdî ve Hırıstiyanlara yönelik canice yönelimleri, Rojava'da son aylarda daha da yükseldi. Bu canice girişimler, kaçırma, işkence, tecavüz ve öldürmelere kadar uzuyor. Bu korkunç cinayetleri takiben, insanlar psikolojik olarak küçük düşürülmeye çalışılıyor. Buna örnek olarak da öldürülen biri, derisini kapısının önüne bırakmalardır" ifadesi yer aldı.
2007'deki katliam hatırlatıldı
Açıklamada, 2007'de Şengal'deki bombalı saldırı da hatırlatıldı. O saldırıda 500'den fazla Êzîdî yaşamını yitirmişti. Açıklama böylesi tehdidin halen devam ettiği vurgulandı. Êzîdî kurumların açıklaması şu şekilde devam etti: " Mayıs'ın başında Irak ve Suriye sınırındaki, Rabia bölgesinde bir çok Êzîdî, IŞÎD'in kurbanı oldu. Bunun üzerine 4 bine yakın Êzîdî buradan göç etti. Irak merkezi hükümeti bu konuda hiç bir gişimde bulunmadı. Güney Kürdistan Hükümeti buraya askeri güç gönderdiğinde İŞID, geri çekilmeye başladı. Ancak, tüm bunlar IŞİD'in Irak girmesini engelleyemedi. Bu tarihten bu yana 30’a yakın Êzîdî kaçırıldı. Eğer IŞİD, Irak'a girmeye devam ederse, bunun bir halklar katliamı biçimini alacağı ortadadır. Şengal, Musul ile Suriye arasında bölgede bulunuyor. Bundan dolayı da IŞİD'in tüm askeri gücü ve muhimmatı geçiyor. Güney Kürdistan Hükümeti, askeri gücü ile burayı ne kadar koruyacağı belli değil. Bazı bölgeler geri alındı ancak Rabia bölgesi İslamcıların ana damarlarından biridir. Ele geçirdikleri askeri muhimmatı, Musul ve başka yerlerden Rabia üzeri Suriye'ye götürüyorlar. Irak ordusunun, ya IŞİD ile savaşma kabiliyeti yok, ya da politik liderlerin bu konuda istekleri yok. Bu da siyasi tavırdan ileri gelmektedir."
Açıklama şu taleplerle sona erdi:
"Acil önlemlerin alınması gerekir. BM adım adım bu vahşeti durdurmalı. Azınlıkları korumayı ajandalarına koymalıdırlar. Bu, azınlık temsilcilerinin masada yer almasıyla mümkündür.
Biz kendisini azınlıkları korumada sorumlu hisseden tüm demokratik hükümetlerin, bu terörist gruplaşmaya karşı aktif olmaya çağırıyoruz. Çetelere karşı mücadele, demokrasi ve insan hakları için hem bir görev hem de bir sorumluluktur."
