Ütopya: Kürdistan

Ütopya’da, kapılar kepenkler açık; vatandaşlar zenginliği kollektif paylaşıyorlar…
Yayınlanma tarihi ne kadar eskiyorsa, değeri o kadar artıyor.
Moden zamanların öncü devrimci, komünist fikir adamı Karl Marks, 1883’de Londra’da yaşama veda etti.
Marks ölmedi. Öğretisi adına dünya çalkalandı. Toplumsal tufanlar koptu ve O’nun felsefesini işleyen öncü devrimcilerin kurdukları, sonradan bürokrasinin burjuvalar yerine iktidar olduğu Sovyetler sistemi yıkıldı. Karl Marks hala dünyayı sarsacak derinlikte felsefe ve öngörüleriyle var olmaya devam ediyor.
Muhtemelen dünyanın en zayıf halkalarından biri olan Kürdistan’da yeni bir sosyal kıyametin kopmasına öncülük eden düşünce, uygulayanlar tarafından şimdilerde öyle görülmese de, Karl Marks’ın öğretisinin mirası oluyor.
90’lı yılların başında, Nikaragua devriminden esinlenerek, Karl Marks ve Mele Mustafa Barzani’nin resimlerini yanyana kapağına koyduğum bir şiir kitabı yayınladım.
Şiirilerime, Güneyli şair Feryad Ömer tarafından, "hiçbir kıymeti harbiyesi yok" tanısı kondu. Geriye sadece kapağı kaldı.
Adını: "Bijî Kurdistan" koymuştum.
Zamanın Nikaragua Devriminin askeri lideri Humberto Ortega, Nikaragua’da Sandinist olunmadan, Marksist olunamayacağını belirtmişti.
Ben de, Barzanist motifleri es geçen ve kendilerini Marksist tanımlayanların, Kürdistan’da devrimci tarihi momenti yakalayamayacaklarını düşünüyordum.
Yani devrimin kıblesi Kürdistan olacaktı.
Ankara, Bağdat, Tahran ve Şam değil.
Devrimci hamleyi gerçekleştirenler, bunu yaşamda görmüşlerdi.
İnfaz’ını Barzani’nin gerçekleştirdiği, Dr. Şivan, bunu ilk keşfedenlerdendi.
Sonrası biliniyor…
Gelinen noktada, Ortadoğu’da ilk kez toplumsal model olarak gelişen Rojava Devrimi’ne de, "Ütopya" adı kondu.
Denklem kuruyorum:
Mele Mustafa Barzani Hareketi’nin tecrübeleri, yenilgisi, Botan’daki toplumsal zemini olmasaydı, Kuzey Kürdistan Hareketi’nin kıblesi, Kürdistan’a dönük olmazdı.
Kuzey Kürdistan Hereketi varlığını koruyarak, toplumsal bir gerçeklik olarak sahneye çıkmasaydı, Güney Kürdistan Hükümeti’nin kurulması "mümkün olmazdı".
Güney Kürdistan Hükümeti kurulmasaydı, Kuzey Kürdistan Hareketi cephe gerisinde korunma alanlarından yoksun kalırdı.
Güney ve Kuzey Kürdistan Hareketleri’nin toplamı sonucu, Kuzey Kürdistan’daki Hareketinin çözümlemeleri ve müdahalesi sonucu, o döneme kadar tüm Kürt hareketlerinin "güç deposu" olan Rojava’da, "ÜTOPYA"nın yaşama geçirilmesi mümkün olmazdı.
O ÜTOPYA, olmasaydı, Kerkük’ün Kürdistan’a dahil edilmesinin önü açılmayabilirdi.
Ve önemlisi, Kuzey Kürdistan Hareketi, HDP’yi, ÜTOPYA‘yı Türkiye’ye taşıyacak düzeyde güçlü kılmayabilirdi.
Kürt sermayesi ile Kürt emekçi dünyası arasındaki mücadele, Kürdistan petrollerinden elde edilen gelirlerin halk yararına hizmet verme ekseninde gelişeceğini görmek mümkün.
Sonuçta, resmin karelerinde, şimdilik ve belki de geleceğin 20 yılında, Güney-Kuzey ve Rojava, sermaye-emek mücadelesine rağmen, birbirlerini tamamlayan tek görüntü arz edeceklerdir.
Kürtler’in birliğinin, teorik santaj ve öngörülerle bozulmayacağını Kuzey, Güney ve Rojava Hareketleri beyan ettiler.
Çünkü, on yıllarca Ortadoğu politikasına mimarlık yapan Suriye’de, İsrail’e dolaylı komşu bir ROJAVA ÜTOPYAsı yaşama geçti.
Ve bu ÜTOPYA şimdilerde Kürdistan’ın siyasi sermayesi. Güçlü halka, Kuzey Kürdistan, işgalden kurtulduğu gün, tüm taşlar yeniden yerinden oynayacak…
