Yasaklı dilin militanı: Mehmed Uzun

Haberleri —


 Kendini "Yasaklı bir dilin yazarı" olarak tanımlayan Uzun, bugün hem Kürt yazarları tarafından hem de gençler tarafından örnek alınmaya devam ediliyor. Kürtçe okuma yazmayı 12 Mart 1971 askeri darbesinin ardından cezaevinde öğrenen Uzun, bu durumu verdiği bir röportajında şu şekilde anlatır: "18 yaşındaydım. Musa Anter'le amcaoğlum Ferit Uzun öğrettiler. Kürtçe ile ilk ciddi ilişkim böyle başladı. Kürtçe roman yazmak, Türkçe ya da Farsça yazmak gibi değil. Çünkü senin dilin yasaklı bir dil. Eğitimden, iletişimden, modern yaşamdan uzaklaşmış bir dil. İğdiş edilmiş bir dil yani. Bu dille zengin, modern bir edebiyat yapmak çok zordu."

Kavgayı dile soyundurmak
Gazetemiz köşe yazarı ve Uzun'un çocukluk arkadaşı olan A. Hicri İzgören, "Zaman denen olgu kimilerini hayatta olmasalar bile hakkettiği yere taşır. Onun hakkında çok şey söylendi, çok şey yazıldı. Daha da yazılacak ve hakkettiği yere oturtulacak. Bir ömre birkaç asır sığdıran insanlar vardır. Önemli olan yaşanmış olan sürenin uzunluğu değil, yaşanmış olana anlamlı şeylerin katılmasıdır. Bunu başarabilmiş kişilerden biri de Mehmed Uzun'dur. O kısa sayılabilecek ömrüne çok şey sığdırdı" diye belirtti. İzgören, Uzun'a ilişkin şunları anlattı: "Çocukluk arkadaşımdı. Aynı mahallenin çocuklarıydık. Arkadaş canlısıydı, sakindi, kavga sevmezdi. Yaşının üstünde bir olgunluk taşırdı duruşunda. Çok sonraları bir 'kavga' adamı oldu. Meğerse bir dilin, bir kültürün militanlığına saklamıştı kavga damarlarını. O, yok sayılan bir dilin yazarı ve kültürünün militanı oldu. Bir kimliğin varlığı için, o kimliğin görünür kılınması çabası için hayatını vermek, hayatını bizzat ona adamak, insani-entelektüel yanıyla yalnızca kendi halkının değil, ülkenin diğer halklarının da sempatisini kazanmak her insanın başarabileceği şeyler değildi. Mehmed Uzun bunu başarmış biriydi."

Kürt kimliğini edebiyatla üretmek

Kürt Yazarlar Derneği Eş başkanı Remziye Arslan ise, Uzun'un bıraktığı kalemi devir aldıklarını belirti. Arslan, 1980 darbesinden sonra "Kuzey Kürdistan"dan ayrılmak zorunda kalıp Batı Avrupa ülkelerine yerleşen Kürt yazarlarını "Politik Göçmen" olarak tanımlayarak, Uzun'un politik göçmen kimliği ile edebiyatçı kimliğini içiçe geçiren öncü isimlerin başında geldiği ifade etti. Uzun'un romanın, bir diaspora kültürü içinde şekillendiğini ifade eden Arslan, "Bu bağlamda, Uzun'un romanlarının alt metni politiktir. Tematik seçimleri çizdiği karakterler anlattığı hikâyelere bakıldığında; devlet politikalarıyla yok edilmek istenen bir kimliğin, Kürt kimliğinin, etno kültürün özeliklerini, edebiyatın dilinde yeniden ürettiği görülür" dedi.  Kürtçe anadilde eğitimin verilmesi ve hayatın her alanında kullanımı için verilecek mücadeleye destek sunacaklarını ifade eden Arslan, Uzun'un şahsında bundan sonrada var olan mücadeleyi devam ettireceklerini söyledi.

Zincirlenmiş zamanlardan kurtarılmak

Uzun'un yazdıklarından etkilenen gençlerden biri olan Karabük Üniversitesi Sosyoloji öğrenci Sait Özmen ise, Uzun'un yeni bir edebiyat dili yaratma endişesiyle başladığı mücadelesinde "Bira Qedere (Kader Kuyusu)" romanını okuyarak tanıştığını dile getirdi. Mir Celadet Ali Bedirxan ve Mehmed Uzun'la Kürt edebiyatını tanımaya başlamasının bir tesadüf olmadığını dile getirdi. Özmen, Uzun'un gerçek hayattan esinleyerek yazdığı romanlarıyla Kürt edebiyatına bir soluk kazandırdığını söyledi.

Ölmeye değil yaşamaya gelmek

Kürt dilini, Kürt edebiyatını dünyaya tanıtan önemli isimlerden biri olan Mehmed Uzun, 1953 yılında Riha'nın Siwêreg İlçesi'nde dünyaya geldi. Siyasi sebeplerle 1977 yılından sonra İsveç'e taşınarak sürgünde yaşamak zorunda kalan Uzun, Kürtçe, Türkçe ve İsveççe yazdığı kitapları yirmiye yakın dilde yayınlandı. 1992 yılına kadar Türkiye'ye gelemeyen yazar, İsveç Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. İsveç Pen Kulübü ve Uluslararası Pen Kulüp'te çalışan Uzun, çok sayıda Kürtçe roman yazdı. Aynı yıl "Aşk gibi aydınlık ölüm gibi karanlık" adlı romanı ve "Nar çicekleri" adlı deneme kitabı ile ilgili olarak yargılandı. Mide kanserine yakalandıktan sonra İsveç'teki doktorlarının bir haftalık ömür biçtikleri Mehmed Uzun, 2006 yılı Temmuz ayında Amed'e dönmüş, Diyarbakır Havaalanı'na indiğinde "Diyarbakır hayatımın şehridir. Berxwedan jiyane. Ben buraya ölmeye değil yaşamaya geldim" demiş ve 1 yıl daha yaşama tutunmuştu. 11 Ekim 2007 yaşamını yitiren ve binlerce kişinin katıldığı törenle toprağa verilen Uzun, yazdıklarıyla hala yazarları ve gençleri etkilemeye devam ediyor.

DİHA/AMED


paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.