Yasaktan sansüre

Bilindiği gibi bir süre önce; Yunus Emre’nin „Cennet cennet dedikleri / Birkaç köşkle birkaç huri / İsteyene ver sen onları / Bana seni gerek seni” dizesinin yasaklandığı ortaya çıkmıştı.
Yunus Emre’ye sansür tartışmaları henüz soğumamışken Türk Edebiyatı ders kitabında Kaygusuz Abdal’ın „Nefes” şiirindeki Alevilik kültürüne ait kavramların yer aldığı dizelerin de sansürlendiği ortaya çıktı.
Sansürcü zihniyet bununla da yetinmiyor; Brezilyalı yazar Jose Mauro de Vasconcelos’un Şeker Portakalı’nın ‘Türk adet ve geleneklerine uymayan bölümler var’ gerekçesiyle çocuklara okutulmasında sakınca görüyor ve Türkçe öğretmeni bu kitabı okumayı ödev olarak verdiği için hakkında soruşturma açılıyor.
Yine, Nobel Edebiyat Ödülü ve Pulitzer Ödülü sahibi ABD’li yazar John Steinbeck’in 1937’de kaleme aldığı, Milli Eğitim Bakanlığı’nın onayıyla yıllardır liselerde okutulan ve 100 Temel Eser arasında yer alan eseri „Fareler ve İnsanlar”, İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü Kitapları İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu tarafından sakıncalı bulunuyor, Milli Eğitim Bakanlığına gönderilen raporla kitabın bazı sayfalarının sakıncalı olduğu bildiriliyor.
İnternetteki yasaklar konusunda da sicili bir hayli bozuk. Görünen o ki; hükümet, toplumu bir bütün olarak kendi siyasal-ideolojik çizgisi doğrultusunda biçimlendirmeye çalışarak tek tip bir toplum yaratmak istiyor. Bunun için de yasakçı, gerici ve sansürcü bir eğitim anlayışını dayatmaya çalışıyor.
***
Türkiye Yayıncılar Birliği 2012 „Yayınlama Özgürlüğü Raporuna göre 2012 yılında tam 47 kitap toplatılma, yasaklama ve yargılama gibi kararlara maruz kaldı.
Kitap yasakları dönemin siyasi iklimiyle ve iktidarların ideolojik tutumuyla değişiyor. Tek partili döneminde yasaklanan kitaplar, çoğunlukla sosyalizm ve ulusal sorunlarla ilgiliyken 2000’li yıllarda politik yasakların merkezi sosyalist yayınlardan Ermeni ve özellikle Kürt meselesini ele alan kitaplara yöneldi.
AKP’nin son yıllarda sıklıkla başvurduğu kitapların davalara delil olması da gündemden eksik olmadı. Örneğin, KCK İstanbul iddianamesinde; Marksizm’de Temel Kavramlar, Diyarbakır Zindanı, Yeni ve Yakın Çağda Kürt Siyaset Tarihi, Lenin Şafağı, Darağacında Üç Fidan, Osmanlı’dan Şemdinli’ye JİTEM Tarihi, Yas Tutan Tarih 33 Kurşun... gibi kitaplar „suç delili” olarak nitelendi.
Hopa’da Metin Lokumcu’nun polislerin kullandığı yoğun gaz sonucunda öldürüldüğü olayın ardından açılan davalarda, „İdam Gecesi Anıları”, Georges Politzer’den „Felsefenin Temel İlkeleri” ve Oğuzhan Mütfüoğlu ile söyleşi „Bitmeyen Yolculuk” gibi kitaplar delil olarak iddianamede yer buldu. Dahası gazeteci Ahmet Şık’ın „İmamın Ordusu“ adlı kitabı yayınlanamadan yasaklandı.
***
Bir taraftan kimi kitaplar üzerindeki yasakların kalkması konuşulurken, daha dünkü bir habere göre; Diyarbakır Cezaevi’nde Hasan Cemal’in „Kürtler“ kitabı yasak.
Zihinlerde yasakla kitabı özdeşleştirmiş bir toplumuz hala 1952’den beri hakkında toplatma, yasaklama ve yayın durdurma kararı verilen 22 bin 601 yayın varmış. Bu listedeki kitaplardan bazılarının toplatma ya da yasaklama kararının yine mahkemelerce kaldırıldığı halde, resmi listenin güncellenmediğini bu nedenle bakanlıktaki „yasak kitap” listesinin çok kabarık olduğu söyleniyor.
Bu ülkede, içinde „insanlık, eşitlik, adalet...” gibi en güzel duyguların işlendiği birçok kitap yakıldı, yasaklandı, okuyucu ve yazarları işkencelerden geçirildi, zindanlara atıldı. Özgürlüğün en önemli unsurlarından biri, demokratikleşmedir. Bunun gerçekleşebilmesi de bir zihniyet değişikliğini gerektirmektedir.
