Yaşam oyunlarla şenleniyordu

Doğa ile iç içe olan köy yaşamındaki oyunların mekan ve yaratıcılık açısından sınırsızlığından söz etmek mümkün. Orta ve lise öğrenimini Nusaybin’de gördüğüm için hafta içi ilçede, hafta sonları da köyde kalıyorduk. Mahallede de oyunlar oynanırdı ancak sokaklarla sınırlı olan bu oyun alanları, hiçbir şekilde köydeki hazzı ve sınırsızlığı yaşatmıyordu.
Aziz OĞUR
Doğal bir toplum olan Kürtlerin yaşamındaki her ritüel, oyun, söz ve etkinlik yüzyılların, binyılların derinliğinden gelir. Doğa ile mücadele ederken aynı zamanda onunla barışık yaşamak için yaşamın her anı bir oyunla nakşedilmiş. Kimisi belki de ismi unutulmuş bir inançtan, bir kültürden, bir halk ya da medeniyetten kalmıştır günümüze. Sonuçta inanç, kültür ve halkların oluşturduğu sentezden; içerisinde derin bir felsefeyi barındıran, sanatın her dalından nüveler içeren oyunlarla meşakkatli yaşam yaşanılır hale getirilmiş.
Fiziksel, ruhsal ve sosyal gelişimi etkiler
Çocukların büyüdüğü koşullarda oynanan oyunlar, kişiliğin oluşmasına ve gelişimine çok önemli katkılar sunar. Fiziksel gelişim, yaratıcılık, pratik zeka ve doğru zamanda doğru refleksleri gösterebilmek açısından çocukların oynadığı oyunlar önem arzediyor.
Başarmanın yanı sıra oyundan alınan haz süreç içerisinde çocukların başarı ile tanışması ve iradesinin güçlenmesi anlamına gelecek. Kolektif oyunlarda aslında sorumluluk, paylaşım gibi duygular ile tanışır çocuk ve sosyal beceri kazanır. Her oyunun teatral yönü olduğu için aslında ilk oyunla birlikte de çocuk sanatsal bir faaliyetin içindedir.
Sınırsız oyun özgürlüğünün mekanı köyler
Kendi çocukluğumdan yola çıkarak en güzel oyunların köylerde oynandığını söyleyebilirim. Doğa ile iç içe olan köy yaşamındaki oyunların mekan ve yaratıcılık açısından sınırsızlığından söz etmek mümkün. Orta ve lise öğrenimini Nusaybin’de yaptığım için hafta içi ilçede, hafta sonları da köyde kalıyorduk. Mahallede de oyunlar oynanırdı, ancak sokaklarla sınırlı olan bu oyun alanları, hiçbir şekilde köydeki hazzı ve sınırsızlığı yaşatmıyordu.
Mevsime ve ortama göre oyun
Köylerde her mevsime has oyunlar vardı. Binyıllardır süregelen doğal toplumun geçmişin inanç ve geleneklerin bir izdüşümü olarak da bazı oyunlardan bahsetmek mümkün. Baharın karşılanması, yazın meşakkatli çalışması, sonbaharda bağ bozumu ve kışa hazırlık, kışın durağanlaşan yaşamının renklendirilmesi için oluşturulan oyunlar vardı. Formlarının oluşması-oturması için yüzyıllar geçen oyunlar…
Yine erkek çocukların, kız çocuklarının oynadığı oyun formları ve birlikte oynanan oyunlar mevcuttu. Köy yaşamında oyun denince çocukları anmamak eksiklik olur. Çünkü köy yaşamının her evresinde hemen hemen herkesin dahil olduğu değişik seviye ve düzeylerde oyunların toplamı bir yaşamdan bahsediyorum.
Bu oyunları dört ayrı kategoride görmek mümkün. Dışarıda oynanan oyunlar; oda oyunları, festival oyunları ve günlük yaşamın içerisinde yapılan çalışmalarda motivasyonu verimi artırmak için oynanan oyunlar.
Gerek dışarıda oynanan oyunlar gerekse oda oyunları olarak tabir ettiğimiz ve daha çok kışın oynanan oyunların zenginliğini ortaya koymak için Kürdistan’ın her bölgesinde hatta her köyünde değişik formlarda benzer birçok oyunu gösterebiliriz.
Güç, strateji ve zeka oyunları
Dışarıda çocukların, gençlerin oynadığı ve daha çok fiziki güç artırma, isabet ettirme yeteneğini geliştiren ve kıvrak bir zeka ile çevik bir fiziğin birlikteliğini pekiştiren birçok oyundan söz etmek mümkün. Aklımda kalan birkaç oyundan örnekler vereyim:
‘Ilç: Her oyuncunun kendine göre seçtiği, sivriltip düzelttiği sopa ile yumuşak toprak zemin üzerinde oynanan oyundur. İlk oyuncu, sopasını sert bir şekilde fırlatarak yere çakar. Ardından gelen oyuncular yere çakılmış sopayı düşürecek ancak kendi sopaları yere çakılı kacak şekilde hamleler yapar. Sopası düşen oyun dışı kalır. En az iki kişiyle oynanan oyun, belirlenen sayıya ulaşıncaya kadar devam eder. İsabet yeteneği, güç ve taktik gerektiren bir oyun.
Qaluc: Kişilerin seçtiği taşları uzun mesafeden birbirine isabet ettirme ya da çok yakınına tutturmaya odaklı hesap ve ölçü yeteneği gerektiren bir oyun.
Gogê-Tevşo: Belirli bir mesafede konulan yuvarlak (top) taşın atılan yassı bir taş ile düşürülmesi ve ebeye yakalanmadan tekrar başlama çizgisine gelme ve tekrar taşı düşürme üzerine kurgulanmış bir oyun. Ebe topun başında bekler. Taşı atan isabet ettiremezse kendi taşını almak için ebeye yakalanmaması lazım. İsabet yeteneği, fiziki performans, rakibi yanıltma ve zeka gerektiren bir oyun.
Kevirê Quwetê: Olimpiyatlarda oynanan ‘gülle’ oyununun köy yaşamına uyarlanmış hali. Belli bir ağırlıktaki taşı belirlenen kurallar çerçevesinde en uzağa fırlatma üzerine kurgulanmış.
Xêz û Xarîta: İki grup orasında oynanan Xêz oyunun, rakip takımın değişik yerlere çizdiği çizgilerin yerlerini yere çizilen haritadan tarif edilmesi üzerinden bulma arayışıdır.
Harita oyunu ise saklanan grubun yerini tarafsız bir kişinin harita (çizim) ile göstermesi üzerine yerin bulunması şeklindedir.
Birrê: Rakip takımların seri ve akıllıca hareket ederek karşı takıma alan kapatması oyunu.
Köyde her an bir oyundu
Hayatın her alanına bir oyun sığdırılmıştı köy yaşamında. Derede yüzerken en uzun su altında kalma yarışı, en uzak yerden suya atlama yarışı, suyun dibine atılan parayı alma yarışı, en yüksekten en alçak su seviyesine balıklama atlama yarışı gibi doğaçlama gelişen oyunlarımız vardı.
Korku ve fobilerle yüzleşmek
Oyunların bir çoğunda ‘modern’ toplum bireylerinin belki de ömürlerinin sonuna kadar muzdarip olduğu, terapilerle atlatmaya çalıştığı korku ve fobilerle hissettirmeden yüzleştiren ve onları yenmeyi sağlatan ince yöntemler vardı. Ortaya atılan iddialarla bazen alay ederek, bazen cesaret vererek bazen de ödüllendirerek korkunun üzerine gitmesi sağlanır ve aşılırdı. Bu korkular ve sınavlar verildikçe toplum nezdinde saygınlık ve irade olarak dikkate alınma da gelişirdi.
Verim ve performans oyunları
Tarlada çalışırken, ekin ekilirken, en küçük işten en ağır işlere kadar çalışma başında, aralarda, sonrasında ve çalışırken serpiştirilen oyunlarla hem çalışma zevkli hale getirilirdi hem de yarış ve rekabet üzerine kişinin performansı artar, yetenek kazanır ve verimli kılardı.
Yapılan işi kim en hızlı bitirecek, en ağır yükü kim taşıyacak tarzı yarışlar… Hatta aynı anda bir, iki hatta birkaç işi yapabilme becerisinin kazanılması için girilen iddia ve yarışlar vardı. Bu yarışlarda her kişinin, çocuk ya da gencin gizli yeteneklerinin ortaya çıkması sağlanmakla birlikte, yapılan işin kalitesine de bu yansırdı. Koyun kırpma, ot toplama, ekin biçmeye, ekin dövmek, yük taşımak, tarla sürmek, taş taşımak, taşa şekil vermek, kerpiç yakmak gibi köy yaşamının tüm işlerinde söz konusu iddia, yarış ve oyunlar serpiştirilerek yetenek ve ustalık kazandırmaya fırsat verilirdi kişiye.
Festival oyunları ya da kollektif oyunlar
Kürdistan’da Zêw olarak bilinen festivaller, yine kutsal mekanlarda yapılan etkinliklerde de halka açık ve daha çok ekiplerin karşı karşıya geldiği oyunlar vardı. Yine köyler, mahalleler arası oynanan kolektif oyunlar olan cirit, kaşo gibi oyunlar da mevsimsel oyunlardı. Düğünler, dini ritüeller, yılbaşı, Newroz, yağmur duası, bûka baranê (yağmur gelini), erkek ve kadınların toplanarak imece üsülü yaptıkları kolektif işlerde ve iş öncesi, sonrası ya da iş arasında oynanan oyunları da bu çerçevede ele almak gerekir.
Oda oyunları
Köylerde yapılacak işler, yaşam yazın çok yoğun geçerdi. Bu yüzden de oyunlar yapılan işlerin bir parçası haline gelirdi. Ya da akşam üstü köy meydanında oynanırdı. Ama kışın hayvancılık dışında tüm üretimin durduğu ve baharın beklendiği ağır süreçte ise oda oyunları önem kazanırdı.
Oda oyunları fiziki güçten çok zeka geliştirici, iletişim, hitabet ve sanatsal yeteneğin ön plana çıktığı oyunlardı. Oda oyunlarının kurgusunda psikoloji, edebiyat, zeka ön plandaydı. Bilmeceler, meteloklar (tekerleme), atışmalar, iddiaya girmeler olurdu.
Oda oyunlarının en ünlüsü ‘Gustîlk’ oyunuydu. Karşı karşıya gelen takımların yüzüğün kimde olduğunu bulması üzerine kurgulanan, katı kuralları olan, heyecan, psikolojiyi çözme yeteneği ve renk vermeme gibi konuların ön plana çıktığı bir oyun. Yüzüğü bulmak kadar, yüzüğü renk vermeden taşımak maharet gerektirir. 10-15 kişi içerisinde yüzüğün kimde olduğunu tek tahminde bulan yetenekli insanlar hatırlıyorum. Ve taşıdığı yükün ağırlığına dayanarak yüzüğü dışarı atan insanlar…
Kab (aşık oyunu) kışın vazgeçilmez oyunuydu. Karşılıklı oynanan oyunda köşeli kemiği yere atarak dik bir şekilde durmasını sağlayamayanın her seferde değişik bir ceza ile karşılaştığı bir oyundur.
Kibrit atılarak yerdeki her pozisyonuna göre oyunculara yakıştırılan isimler, lakaplar vardı.
Heftik oyunu ise daha çok kadınların oynadığı, kolaydan zora doğru aşama aşama gelişen ve taşlarla oynanan bir oyundur. İki elin parmaklarıyla karmaşık bir şekilde tutulan ip, yeni hamlelerle kişiden kişiye geçer ve pratik zeka gerektiren bir oyundu. İp oyununda kadınlar daha etkili ve ustaca oynarlardı.
Yine daha çok yaşlıların oynadığı nehberk, sêberk ve klasik dama oyunları köy odalarının ya da yazın sıcağında gölgeliklere sığınan yaşlıların vazgeçilmez oyunlarıydı. Yaşlıların oyun kurgusu ve birkaç hamle sonrasına odaklı hamleleri köylerde çekirdekten yetişme her oyunun sağlam oyuncuları olduklarını gösteriyordu.
Kişik (Satranç) ise Kürdistan’da ve köylerde elitlerin oynadığı bir oyundu. Medrese çevrelerinde yaygındı. Eğitimli çevrelerin; yani entelektüellerin oyunu olarak bilinirdi. Medresede yetişen imamlar aynı zamanda birer satranç ustalarıydı.
Her profile uygun oyun
Oda oyunları önceden planlanmazdı. Genelde odada bulunanların profiline göre doğalında bir oyun ortaya çıkardı. Teatral zenginliğin ve mizahın ön planda olduğu oda oyunlarında gece yarılarına kadar eğlenen insanlar, belki de bu sayede zorlu kışla baş edebiliyor ve telaşlı, verimli yeni bir bahar, yaz ve sonbahar umudunu koruyabiliyordu.
Doğal toplumun eğitim modeli
Çocukluktan yaşlılığa Kürtlerin köy yaşamında yaşa, ortama, mevsime ve ihtiyaca göre doğalında geliştiği düşünülse de bin yılların hafızası ile kurgulanan oyunlar, insanların fiziksel, zihinsel ve toplumsal gelişiminde belirleyici rol oynamıştır. Görünmez eğitim ve öğretim kurumudur köy meydanlarının, sokaklarının, tepe, ova ve ırmaklarının, tarla ve iş alanlarının, köy odalarının plato olarak kullanıldığı oyunlar. Teatraldir, iletişim yeteneğini, hitabeti, akıcı bir dili ve kıvrak bir zekayı pekiştirir. Bunların tümü de önüne çıkacak ağır sorunlara karşı mücadelede donanımlı hale getirir.
Kendi oyuncağını kendisi yapan, kendi söylevinin metnini kendisi oluşturan ve içine girdiği her oyunda kendi yorumunu ve tarzını katan Kürdistan köy çocuklarından bahsediyorum. Yani sınırsız doğa ve sınırsız yaratıcılık…
Günümüz smart teknolojisindeki sanal oyunlara hapsedilmiş çocuklar ve gençler ne kadar da şanssız!
Gece yarılarına kadar köyün etrafında koşuşturarak oynadığımız ve heyecanına kapılarak kimi zaman yemek yemeyi, eve gitmeyi bile unuttuğumuz oyunları ve zamanları hatırladığımda ise ne kadar şanslı olduğumuzu ve ne kadar güzel bir çocukluk geçirdiğimi düşünerek mutlu oluyorum.
Yenilene yeni şans için Xal
Bazı oyunlar gündüzleri köy meydanında oynanırdı. Köyün büyükleri, ileri gelenleri de izlerdi. Kimi oyunlarda takımlardan birisi hezimet tarzı yenilgiyle karşı karşıya olduğunda ya da ebe olan kişi bir türlü kurtulamıyorsa izleyiciler arasından birisi, -ki bu genelde hatırı sayılan biri olur- oyunun ortasına dalar ve ‘Ez Xal’ der. Bir nevi yenilenin, zorlananın dayılığını alır ve onun hatırına oyun geçersiz sayılır. Ekipler yeniden seçilir ve yeniden başlardı. İstisnasız her oyunun doğal ve tarafsız hakem ve seyircileri vardı ve asla kimsenin hakkı yenmezdi.
