Yeni bir anayasa namümkün

Haberleri —


İsterseniz yüzyıllık yalanın bitirilmesi, isterseniz Türkiye’nin demokratikleştirilmesinin anahtarı olarak tanımlayın. İsterseniz Barış ve Kürt sorunu çözümünün yol haritası olarak görün, isterseniz yeni bir toplumsal sözleşmenin tahayyülü olarak kabul edin; özgürlükçü ve çoğulcu bir anayasa yapımı ne bugün ne de yakın yarın için mümkündür.
Bunları, umutları tüketmek, yeni anayasa yapımında su koyvermek, bu ihtiyacın yakıcılığını göz ardı etmek için söylemiyorum. Art niyetli bir insan da değilim.
Tümüyle nesnel gerçeklikler üzerinden bir durumu kendi cümlelerimle anlaşılır kılmaya çalışıyorum.
Bu nedenle ne kendimizi kandıralım, ne birileri bizi kandırmaya çalışsın ne de biz birilerini kandıralım.
Özgürlükçü ve çoğulcu bir anayasa yapımının dört temel dinamiği vardır. Bunlar; halk, siyasi aktörler ve partiler, akademik disiplinler ve medyadır.
Bende bu kanaati/yargıyı oluşturan bazı başat olguları alt alta sıralamak istiyorum.
Birincisi; Türkiye iç toplumsal talep ve basınç üzerinden anayasa yapma geleneğine sahip değildir. Sosyal gelişmenin dinamiğiyle bir değişim ve dönüşümü yaşamamıştır. Kapitalist sistem üstten taşınmış, lafta kalan demokrasi olguları hep yukarıdan bahşedilmiştir. “Bu ülkeye komünizm lazımsa onu da biz getireceğiz” diyen Türk büyüğü(?) bunu o günün sosyal gerçekliği üzerinden ifade ettiğini kabul etmek gerekir.
İkincisi; Kürt Siyasal Hareketi'nin halka taşırdığı ve etkinlikleriyle görünür kıldığı yeni bir anayasa talebi ve ısrarı vardır. Diğer yanda sınırlı aydın, liberal ve sol çevrelerin halka taşırılmış, etkinliklerle görünür kılınmış yeni bir anayasa talebi yok.
Üçüncüsü; özgürlükçü, çoğulcu yeni bir anayasa için vicdan, ahlak ve adil olma alt yapımız yoktur. Çünkü ister birey, isterse de siyasi dinamik olalım; zayıfken özgürlükçü, biraz güçlendiğimizde demokrat, tüm güç bize geçtiğinde despot veya faşist oluyoruz. Bazen iki durum aynı anda vücudumuzda hayat buluyor. Güçlü olan yanlarımızda despot, zayıf olan yanlarımızda ise özgürlükçü kesiliyoruz.
Dördüncüsü; özgürlükçü, çoğulcu bir anayasa yapımında diğer üç dinamik olan siyaset, akademik disiplin ve basın/medyada; var olan realitelerini aşan, test edilmiş düşünsel, ruhsal ve kültürel alt yapı oluşmamıştır. Kabızlıkta ısrar edenlerin yapacağı tek şey, var olanla yetinmek, değişime karşı direnmektir.
Beşincisi; yeni bir anayasa 2 defa ağırlıklı olarak toplumun gündemine girmiştir. Parlamentoda temsil edilen 3 siyasi parti 2011 seçimindeki söylemlerini bunun üzerinden şekillendirdiler. Ardından oluşturulan “Anayasa komisyonu” yaklaşık 2 yıllık  bir çalışma yaptı. Ve ağırlıklı olarak bu dönemlerde toplumun gündemini meşgul etti. Bunu şöyle okumak gerekir; demek ki elitlerin çıkarı ve ihtiyacı üzerinden bir gündemleşme yaşanmıştır. Elitlerin dönemsel ihtiyaçları bitince gündem de ölüyor. Siyasal elitler, yeni bir anayasa olgusunu, çıkarları gereği 2015 seçimlerinde tekrar siyasi propaganda aracına dönüştürebilirler.
Altıncısı; yukarıda da vurguladığım gibi parlamentoda temsil edilen 3 siyasi parti yeni bir anayasayı 2011 seçimlerinde propaganda malzemesi olarak kullandı. Hatta” namus” meselesi yaptılar. İki yıllık “Anayasa Komisyonu” çalışması ortada, sonuçlanan bir durum yok. Demek ki “namus” da orta yerde duruyor. İktidar partisinin “namus” söylemleri, ana muhalefetin “ahlak” teranelerinin ne kadar anlamsız, riyakarca olduğu bu vesileyle görüldü.
Yedincisi, “Anayasa Komisyonu”nun 2 yıllık çalışmasında öne çıkan bir olgu da; detaylandırılmış uzun bir anayasa taslağını hazırlama olmuştur. Anayasa yapma tekniği açısında uzun ve kısa anayasaların düşünsel ve niyetsel karşılıkları vardır. Kısa anayasalar insan onurunu ve özgürlükleri tarif eder, güvencelere kavuşturur. Uzun anayasalar ise bunları tarif edebilir veya eder, ancak ardındaki maddeler ile bu özgürlükleri zapt u rapt altına alır. Diğer bir anlatımla, yasakların ağırlıkta olduğu, güçlünün gücünü pekiştiren anayasalardır. Birçok anayasa bu teknikle hazırlanmıştır.
Ne yapılabilir veya ne yapılmalıdır?
Farklı bir yöntem ve zemin geliştirilebilir. Tüm siyasal aktör ve dinamiklerin kendilerini “hiçleştireceği” kaygısıyla buna karşı çıkacağını tahmin ediyorum. Buna rağmen şunu öneriyorum.
Özetle; 2015 seçimlerinde, milletvekili seçimlerinin yanı sıra 100 üyeli bir “Anayasa Senatosu” seçimi yapılır. Bu senatonun görev süresi 1 yıl ile sınırlandırılır. Siyasi partiler senato üyelikleri için aday göstermemeli. Taslak halk oylamasını sunulur.
* Kürt Yazarlar Derneği Üyesi

paylaş

Haberler


   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.